30 Aralık 2009 Çarşamba

Kalp krizi...

Çok ağır bir kalp krizi geçiren Temel, aylarca süren bir dizi önlem ve tedavi sonucu iyileşmiş, taburcu olmadan önce doktoru Dursun;

- "Sonuçlarınız mükemmel… 15 yaşındaki bir delikanlının kalbi ne kadar güçlü ise sizinki de öyle.. İsterseniz koşup futbol bile oynayabilirsiniz..." demiş…

Temel sevinçle evine gitmiş, Fadime’ye;

- "Karicuğum tamamen iyileştum. Bugece daha evvel hiç yapmadiğumuz şekilde bir 'vahşi aşk'a ne dersun?" demiş.

Fadime bir an düşünmüş, "Bilemeyrum..." demiş son derece isteksiz,

- "Bole bir aşk kalbini zorlayabilur. Ama doktor bir rapor yazıp imzalarsa belki olabilir, riske girmek istemeyrum..!" diye cevap vermiş.

Temel hemen doktoruna koşmuş, durumu anlatmış, "Tabii..Tabii..." demiş doktor Dursun, almış antetli kâğıdını eline başlamış yazmaya…

"Bay Temel benim kontrolümdeki hastamdır. Kalbi son derece güçlüdür. Çılgın, ihtiraslı, heyecanlı bir seksi ne zaman isterse yapabilir… İmza Dr. Dursun..

"Tamam oldu işte.." demiş doktor ve sormuş temele…

- "Haa.. Bir de Karinizun adı neydi yazıyı ona hitaben yazayum."

Temel sevinçten yerinde duramayarak;

- "Boş verun doktor… Belkü melkü diyip kıvıriyur, olayı kişiselleştirup kapsaminu daraltmayalım... İlgilisune deyun yeter..."

29 Aralık 2009 Salı

Zam...

Adam, patronuna giderek

"Zam istiyorum efendim.." demiş.

"Yoksa peşimde koşuşturan üç şirket var ve yakında beni bulamayacaksınız, bilesiniz..! "

"Hangi şirketler onlar?" diye sormuş patronu.

Memur; "İnanmıyorsanız söyleyeyim efendim.." demiş.

"Elektrik şirketi, doğalgaz şirketi ve su şirketi..!"

Cerrah ve Kurban..

Beş cerrah konuşuyorlarmış, hangi hastaları ameliyat etmek daha kolaydır diye...

Birincisi demiş ki:"Muhasebecileri ameliyat etmek en iyisidir, çünkü içini açtığında her şey numaralandırılmıştır"

İkincisi demiş ki: " Yok canım, bence elektrikçileri tercih etmelisiniz, içindeki her şey renk kodu ile sınıflandırılmıştır"

Üçüncüsü demiş ki:" Hadi canım, bence kütüphaneciler en iyisidir, içlerindeki her şey alfabetik dizin içindedir"

Dördüncüsü: " İnşaat işçilerini denemelisiniz, parça artarsa yada iş uzar ve bir türlü bitmezse onlar seni anlayacaktır"

Beşincisi: "Hepiniz yanılıyorsunuz, ameliyat edilecek en iyi hasta grubu politikacılardır. Çünkü yürekleri yoktur, beyinleri yoktur, testisleri yoktur, omurgası yoktur. Sadece iki organı oynar; ağzı ve götü. Onlar da değiştirilebilir türdendir.!!"

Sağlık kurulu uyarıları..

Alkol alımına bağlı bozukluklar, Nedenleri ve çözümleri

Belirti: Ayağınız ıslak ve soğuk.
Sebep: Kadeh yanlış açıyla tutuluyor.
Çözüm: Kadehin ağzını yukarıya gelinceye kadar çevirin.

* * *

Belirti: Önünüzdeki duvarda avizeler var.
Sebep: Zeminde yatıyorsunuz.
Çözüm: Vücudunuzu zemine 90° açı yapacak şekilde konumlandırın.

* * *

Belirti: Zemin bulanık görünüyor.
Sebep: Boş bir kadehe bakıyorsunuz.
Çözüm: Hemen kadehi sevdiğiniz bir içecekle doldurun.

* * *

Belirti: Zemin hareket ediyor.
Sebep: Sürükleniyorsunuz.
Çözüm: En azından sizi nereye götürdüklerini sorun.

* * *

Belirti: Ne zaman birisi konuşsa kulağınız yankı yapıyor.
Sebep: Kulağınızı kadehe sokmuşsunuz.
Çözüm: Kendinizi maskara yapmayı bırakın!

* * *

Belirti: Oda sallanıyor, herkes beyaz giyinmiş ve müzik sanki tekrar edip duruyor.
Sebep: Ambulanstasınız.
Çözüm: Hareket etmeyin. Uzmanlar gereğini yapar.

* * *

Belirti: Babanız ve kardeşleriniz yabancı gibi bakıyor.
Sebep: Yanlış evdesiniz.
Çözüm: Evinizin yolunu sorun.

28 Aralık 2009 Pazartesi

İşteki ilk gün..

Sarışın, yeşil gözlü afet-ü devran Emniyet Müdürlüğünde işe giriş için sınavda imiş.

Sınav görevlisi sormuş;

- 2 kere 2 kaç eder?

- Dört.

- Güzel. Peki Bülent Arınç'a suikastı kim düzenledi?

- Bilmem....

- O zaman bugün git, evde biraz düşün. Yarın tekrar geleceksin. O zaman cevap verirsin.

Sarışın, yeşil gözlü afet-ü devran emniyetten çıkmış, o arada komsusu aramış. :-))

- Ne oldu senin bu Emniyetteki iş durumu?

Sarışın heyecanla cevaplamış;

- Işe alındım. Daha ilk günden bir suikastı çözme görevi verdiler!..

:-)))))))

26 Aralık 2009 Cumartesi

Şans...

35 yaşını deviren Temel hala ilkokul diplomasını alamamıştır.

Hocası ona sanş üstüne şans vermekte ama faydası olmamaktadır. Trabzon ahalisi de hocaya kızmaya başlamıştır...

Bunun üzerine hoca Avni Aker’de kamuya açık son bir sınav daha yapmaya karar verir.

Gün gelir ve sınav başlar.

Hoca sorar:
- Oğlum Temel sana bir soru soracağım bilirsen mezun olacaksın; 2 kere 2 ne eder.

Temel düşünür düşünür ve ....5 der.

Stattan bir uğultu yükselir.

- Oğlum heyecanlanma iyi düşün. Temel:

- ..3 der. Stattan daha yüksek bir uğultu yükselir.

- Oğlum sana son bir şans daha veriyorum. Heyecanlanma iyi düşün. Temel:

-'4!'

Bütün stat hep bir ağızdan;

- hoca temele bir şans daha ver, hoca temele bir şans daha ver!...

24 Aralık 2009 Perşembe

UUYAN TÜRK MİLLETİNE NİNNİ...

Candan Erçetin - Ninni

Uyusunda büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni
Dertlerini sürüsün ninni
Oğlum kızım uyusun ninni

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde
Çok da uzun olmayan belli bir zaman önce
Çok da uzak olmayan çok güzel diyarın birinde
Bereketi dillerden düşmeyen bir köy varmış

Denizi de bilirmiş dalga bilirmiş bu güzel köyün insanı
Yağmurda yürür karda kayar ama güneşli günleri severmiş
Meze yaparmış bu köylüler iki kadehe tüm acılarını
Böylece birden unutuverirmiş geçmiş dargınlıklarını

Aslına bakacak olursan çok zengnmiş tarlaları
Ama nedeni bilinmez bu köylüler her daim fakir
Yokmuş galiba köydeki kargaların bunda bir etkisi
Böyle gelmiş böyle gidermiş ne de olsa alın yazısı

Dayanamamış biri sonunda kargalara baş kaldırmış
Hakkımızı yiyorlar diyip bütün köyü ayaklandırmış
Sonunda başa çıkmış köyü istila eden kargalarla
Ama kendisi de göçüp gitmiş tabii eninde sonunda

Uyusunda büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni
Dertlerini sürüsün ninni
Oğlum kızım uyusun ninni

Ardından ağlamış köydeki herkes çok uzun yıllarca
Ağlarken ağlarken köy unutmuş kargaları tamamıyla
Üzülüp dövünüp dururken birden övünmeye başlamış
Ancak övünüp durduğu sadece hatıraymış

Günün birinde köyün üstüne kapkara bulutlar yerleşmiş
Kimse bulutları kargaların getirdiğini farketmemiş
Köydekiler yaz yağmurudur gelir geçer zannetmişler
Ama bu kara bulutlar kopacak fırtınanın habercisiymiş

Kargaların çalacağı emekten medet uman bazı kurnazlar
Köylüye ninniler söyleyip apaçık hedef şaşıtmışlar
Soytarısıyla yalancısı bu köyün bir gün gelmiş elele vermiş
Bildik beyaz camın içine girip siyah yalanlar söylemiş

Onların baktığı yerden bütün köy çok aptalmış
Çünkü aptal olmasalar böyle aldanmazlarmış
Değil mi ki bütün köy olana bitene ses çıkarmadan bakmış
O zaman başlarına gelenlere müstahaklarmış

Ah ne güzel ninniymiş bu cehalet
Herkes dalıp uyumuş niyahet
Top atsan uyanmazmış ne rehavet
E benim köyüme ee ee

Aslında köyün akıllısı çokmuş alimi dedesi filozofu çokmuş
Var diye bas bas bağırıyorlar ama hiç birinin söz hakkı yokmuş
Çünkü bilene düşünene yazana kargaların itirazı çokmuş
ve onlardan öğrendikleriyle kurnazlar herkesi uyutmuş

Güzel köyüm ne zaman uyanırsın
Bu duruma ne kadar dayanırsın
Sanmaki uyurken kazanırsın
Hadi köyüm ne zaman uyanırsın

23 Aralık 2009 Çarşamba

Evli adamın keyfi...

“34 yıllık evliyim,

Düğün videomuzu TERSTEN oynattıkça inanın mest oluyorum...

En sevdiğim yer neresi mi?..

Karım nikah yüzüğünü parmağından çıkarıyor,

nikah salonunda geri geri gidip kapıda bir arabaya binip

caddelerde kaybolmuyor mu...

Keyiften çıldırıyorum!..”

21 Aralık 2009 Pazartesi

makinist..

Tren makinisti Temel son hızla treni sürmektedir. Birden rayların arasında bir küçük çocuğun yatmakta olduğunu görür. Olanca gücüyle sireni çeker.

düüüüütttt, düüüüüütttt

Tren düdüğünü öttürmesine rağmen, çocuk raylar arasında yatmaya devam eder. Ne yapacağına karar veremeyen Temel son çare olarak Tren Takip Merkezini arar ve haberleşme cihazıyla Müdürle konuşmaya başlar:

- "Karşımda bir çocuk var, raylar arasında yatıyor. Ne yapayım? Çocuğa vurursam bir kişi ölecek, treni tarlaya sürersem, onlarca kişi ölecek."

Tren Takip Merkezi Müdürü hızlıca cevap verir:

- "Hiç düşünme çocuğa vur".

Müdür bir kaç saniye sonra Makinist Temel'i arar:

- "Ne oldu?"

Temel kesik kesik, çok bitkin şekilde cevap verir:

- Ben ağır yaralandım. Sanırım onlarca ölü var."

Müdür sorar:

- "Ne yaptın, treni tarlaya mı sürdün yoksa".

Makinist Temel güçlükle cevap verir:

- "Evet"

Tren Takip Merkezi Müdürü:

- "Ne yaptın sen, neden çocuğa vurmadın da tarlaya sürdün”

Temel inleyerek:

- "Çocuk" der, "Çocuk, son anda tarlaya kaçtı."

20 Aralık 2009 Pazar

Polis oluyor..

Yolda çamurla oynayan küçük bir çocuk oradan geçen bir polisin ilgisini çeker ve polis çocuğa sorar;

- "Ne yapıyorsun ufaklık…"

- "Polis yapıyorum…"

Bu cevap polisin hoşuna gider ve;

- "Anlat bakalım nasıl yapıyorsun polisi".

- "Çamuru alıyorum içine su ve b.k katıyorum polis oluyor…"

Bunu duyan polis çocuğu bir güzel döver…

Ertesi gün polis yine çocuğa rastlar ve bakar çocuk yine çamurla bir şeyler yapıyor..

- "Ne yapıyorsun lan sen burada" diye sorunca çocuk da yine;

- "Polis yapıyorum "

"Anlat bakiim nasıl yapıyorsun "

- "Çamur alıyorum, su ve b.k katıyorum, polis oluyor"

Der ve yine güzel bir dayak yer...

Ertesi gün yine her şey aynıdır. Polis bir hışımla gelir ve;

- "Ulan sen akıllanmayacak mısın ha piç velet, yine mi polis yapıyorsun"

Deyince çocuk bu sefer;

- "Hayır, polis değil asker yapıyorum”

Diye cevap verir. Bu cevap üzerine polis;

- "Anlat bakalım askeri nasıl yapıyorsun"

- "Çamur ve suyu karıştırıyorum asker oluyor”

Polis merakla;

- "Eee buna niye b.k katmıyorsun "

Diye sorunca cevabını alır…

- "B.k katınca polis oluyor"...

TARİHİ AÇIKLAMA !!!

Bilim adamlarının, Michelangelo'nun Vatikan'ın Sistine Şapeli'nin tavanında bulunan "The Creation of Adam" (Âdem’in yaratılışı) adlı freskinde, yaptıkları incelemede, eserin ilk halinde bulunan bazı temaların, daha sonra Vatikan tarafindan sansürlendiğini ve kapatıldığını ortaya koydu.

İşte Sansürlenmiş hali;



Buda samsürsüz hali;



Haydi şerefe...

Mercedes...

Adam otomobil almayı düşünüyor
Gazetedeki ilanlara bakıyor..
Derken, o da ne,
“250 DOLAR A MERCEDES”
Yanlış basılmış deyip sayfaları çeviriyor
Ertesi gün yine aynı sayfa, yine aynı ilan
“250 DOLAR A MERCEDES”
Hata devam ediyor diye düşünmüş....
Ertesi gün yine aynı sayfa, aynı ilan....
“250 DOLAR A MERCEDES”
Bi dakika yaa bi arayıp ikaz edeyim, yanlış yapmasınlar deyip numarayı çevirmiş....
Çok kibar ve güzel sesli bir bayan cevap vermiş,
-Buyrun beyefendi
-Hanımefendi, gazetede bir mercedes ilanı var, siz mi verdiniz?
-250 dolar a yeni bir süper lüks mercedes, bunu soruyorsunuz sanırım Evet, zaten sadece siz aradınız
-Yani, ilan doğru mu?
-Evet beyefendi, arabayı almak mı istiyorsunuz?
-Yani 250 dolar a mercedes öyle mi..?
-Evet..
-A ar arab araba ara arabayı gö gö göreb görebilrimiyim?
-Tabii adresi vereyim yazın...
Adam hızla yola düşer, şehir dışındaki adresi bulur, görkemli bir malikanedir.
Bahçeden girer, zili çalar, Bir uşak kapıyı açıp adamı salona alır.
Güzel, genç ve alımlı bir bayan gelir, kibarca karşılayıp buyur eder adamı...
-Hanımefendi, ara ara aa aarabayııı g ggö görebilirmiyim?
-Tabii ki, buyrun garaja gidelim
Garajın kapısı açılır,... pırıl pırıl, özel yapım, son model mercedes tüm ihitişamıyla orada.......
-Ha ha han hanımefendi, a a ara araba ça çal çalışıyormu?
-Alın anahtarları deneyin
Adam elleri titreyerek arabaya ourur, anahtarları takıp marşa basar, araba saat gibi çalışmaktadır.
-P pepekii, y yü yürüyormu? Diye sorar
-Bahçede bir tur atın isterseniz
Adam bahçede bir tur atar, evet... Mercedes şahane... Geri döner ve sorar
-Şimdi ben, size 250 dolar verirsem bu arabayı alabilirmiyim yani?
-Evet Beyefendi, aynen öyle
Adam yine elleri titreyerek cebinden çıkardığı paraları kadına uzatır. Kadın aracın belgelerini imzalayıp adama uzatır,
-Hayırlısı olsun beyefendi, deposu da dolu, arabanızı güle güle kullanın
Adam arabaya biner, tam gidecekken döner ve dökülür:
-Hanımefendi, Allah aşkına ne olursunuz şu işin aslını bana anlatın, yoksa delireceğim!
Kadın buruk bir kahkaha atarak “pekiyi”, der. Ve çantasını açıp bir kağıt çıkartır
-Bu benim geçen hafta sekreteri ile yurtdışına kaçan utanmaz eşimin bıraktığı mektup:
Bakın ne diyor:
“Sevgili karıcığım bana çok emeğin geçti, beni affet...Sana evi, çocukları, eşyaları, şirketlerden birini, sahildeki yazlığı bırakıyorum. Senden bir küçük ricam olacak: Lütfen garajdaki mercedesi sat ve parasını bana yolla”

Kirkor'unki sebzedir...

Bir gun iki Ermeni kadın birlikte lokantaya giderler.
Biri kendine etli bir yemek söyler...
Bunun üzerine diğeri;

-İnanirsin Mari, ben vejetaryen oldum.

-Nasil yani?

-10 yildir vucuduma dirhem et girmemistir.

-Ne yani Kirkorunki sebzedir?..

18 Aralık 2009 Cuma

Konferans..

Profesör konferans vermek üzere salona girmiş. Ama bakmış ki salon, ön sırada oturan seyis dışında boşmuş. Konuşup konuşmama konusunda tereddüde düşen Profesör sonunda seyise sormuş:

- Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı mıyım, yoksa konuşmamalı mıyım?

Seyis cevap vermiş:

- Hocam ben basit bir insanım, bu konulardan anlamam. Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim.
Bu sözlere hak veren Profesör konferansa başlamiş.

İki saatin üzerinde konuşmuş durmuş, konferanstan sonra da kendini mutlu hissetmiş, dinleyicisinin de konferansın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş:

- Konuşmamı nasıl buldun?

Seyis cevap vermiş:

- Hocam sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim. Gene de eğer ahıra gelir, biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim, ama elimdeki tüm yemi ona verip de hayvanı çatlatmazdım...

"Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşıdakinin anladığı kadardır."

gece...

Adamın arabası bir köy girişinde çamura saplanınca hemen oralarda gördüğü bir köylüden yardım istemiş.

Hayli yüksek bir ücret ödeyip traktörle çamurun ortasından arabası çekilirken;

- "Ohh, işleriniz tıkırında ... Bu fiyatla Gece Gündüz araba çekseniz bir ayda köşeyi dönersiniz .." deyince köylü traktörün koltuğunda hafif ona doğru dönerek saf saf cevaplamış...

- "Yok Bey, Geceleri kurtarma işi yapamıyoruz, yol kurumasın diye vallahi hepimiz sabaha kadar su pompalarının başındayız ..!"

Aşkın tarifi..




Çok güzel bir tarif doğrusu...

15 Aralık 2009 Salı

Babamida...

Temel hayatında ilk kez medyuma gitmiş.
Medyum, Temele "3 ay sonra baban ölecek." demiş.
Temel de "Sapa sağlam adam... Kalp yok, şeker yok, niye ölsün???" diye sormuş ve inanmamış. Aradan 3 ay geçmiş, Temelin babası ölmüş.

Bizimki kurtlanmış, yine gitmiş medyuma. Bu sefer medyum;
- "Karın Fadime 3 ay sonra ölecek.” demiş...

Önce inanmak istemese de babası örnek olarak önünde olduğu için gitmiş Fadime'ye;
- "Bak Fadime, böyleyken böyle; artık 3 aylık ömrün var..." demiş.

Ne yapalım falan diye düşünürken;
- "Hayatımızı yaşayalım, bu 3 ay yapmadığımız şeyleri yapalım." demişler. Ters ilişkiyi de bir denemek istemişler...

İkisi de bu işi çok sevmiş, her gün, gece gündüz yapıyorlarmış artık... Günler geçmiş, 3 ay olmuş, 4 ay, 5 ay derken... Fadime bir türlü ölmüyor, ama bunlar anal sekse devam...

Bir sabah Temel üzgün üzgün dururken Fadime sormuş;
- "Ula Temel, ne oldi?"

Temel de yanıtlamış:
- "Ula Fadime, düşüniyrum da... Babami da kurtarapilirduk belki…"

Fahişe..

Fahişe: Heyy aslanım! Seks yapmak ister misin ?

Adam: Tamam... Ama karım gibi yaparsan..!

Fahişe: Her turlu yaparım, karın nasıl yapar...?

Adam: Valla benden beş kuruş almaz...!

kalp..

Dünyanın en ünlü kalp doktoru De Bakey'ın arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve De Bakey'e dönerek:
- "Size birşey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerde olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım!!. Söylesenize, nasıl oluyorda siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum?"
Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş:

- "Bunların hepsini motor çalışıyorken denesenize!!!"

14 Aralık 2009 Pazartesi

YAVAŞLA

Temel otobanda köklemiş gazı, gidiyor... Bakmış bir tabela:
"YAVAŞLA 80 km."
Hızını o an 80'e indirmiş Temel. Az sonra bir tabela daha:
"YAVAŞLA 60 km."
Temel 60'a inmiş. Merakla giderken yeniden bir tabela:
"YAVAŞLA 40km."
-"Yolda çalışma var galiba!" deyip 40'a düşürmüş hızını.
Epeyce sonra yine bir tabela:
"YAVAŞLA 15 km."
Talimata uyarak 15 km.'ye düşmüş Temel.
Yolun en sağından tıngır mıngır gidiyor. Ama meraktan da çatlayacak.
Uflaya puflaya bir saat daha gittikten sonra yeni bir tabela görmüş:

"YAVAŞLA'YA HOŞ GELDİNİZ, NÜFUS: 2500"

SİNYAL

Temel arabası ile Taksim Meydanında dönüp duruyordu. Aynı trafikçinin önünden beşinci defa geçerken, polis de merak etti ve Temel'i durdurup sordu:

- Bir yeri mi arıyorsunuz? Niye meydanın etrafında dönüp duruyorsunuz?

Temel:

- Sol sinyal takıldı da..

TEMEL VE MAYMUN


Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylık ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış.
Atmosfer aşıldıktan sonra Temel'in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş.
Maymunun görevleri: "Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek..." diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış:

"Maymunu iyi besle!"

Şapka

Yaslı kadın geminin güvertesinde denizi seyrediyormuş..
Hava çok rüzgârlıymış ve şapkası uçmasın diye iki eliyle sıkı sıkıya tutuyormuş... Derken bir genç adam teyzemize yaklaşmış:
-'Hanımefendi, kabalık etmek istemem ama rüzgârdan eteğinizin havalandığını bilmeniz gerek diye düşündüm...'
-'Ne yapabilirim, bu şapkayı iki elimle ancak tutabiliyorum, yoksa bırakayım uçsun mu?'
-'Ama hanımefendi ben demek istedim ki eteğiniz havalandıkça bazı yerleriniz görünüyor!!!'
Teyzemiz adama söyle bir bakmış ve gülümsemiş:
-'Evladım... Eteğimin altından görünen 85 senelik ama ben bu şapkayı dün aldım!!!'

''GÜZİN ABLA'' yerini ERKAN Abiye bırakınca...

Sevgili Erkan Ağabey…
Bana yardımcı olursunuz diye size yazıyorum…
Geçen gün işe giderken kocamı her zamanki gibi evde TV seyrederken bıraktım.
Arabamla daha 500 metre gitmedim ki motoru stop etti.
Hayli uğraşıp çalıştıramayınca kocamdan yardım almak için eve geri döndüm.
Eve girince gözlerime inanamadım... Kocam komşunun kızı ile yatağımızda...
Ben 32, kocam 34 yaşında komsunun kızı ise 22.. Biz 10 yıldır evliyiz..
Yakalanınca resmen çöktü ve itiraf etmek zorunda kaldı...
6 aydır birliktelermiş...

Ne yapmalıyım lütfen bana yardım eder misiniz?..
Sevgilerimle…

Ayşe…



Sevgili Ayşe;
Hava soğuksa, hele bu tip kısa mesafelerde motor ısınmadan bastıysan arabalar genelde bunu yapar…
Kaputu aç yakıt borularına şöyle bir bak, ezilme, çöküntü gibi bir şey var mı?..
Manifolt bağlantılarını ve karbüratörü gözden geçir.
Eğer bunlar sorunu çözemezler ise sorun yakıt pompasında olabilir..
Bujilere yeterli benzin gelmiyordur.
(Araban tüplü mü benzinli mi dizel mi yazmamışsın)
Yoksa daha da yardımcı olabilirdim…

Erkan ağabey’in…

Tanımlamanın en güzel yolu..

Kadını tanımlamanın en güzel yolu onu toplara benzetmektir...
20 yaşında futbol topudur... 22 kişi peşinden koşar.
30 yaşında basketbol topudur... 10 kişi peşinden koşar.
40 yaşında golf topudur... 1 kişi peşinden koşar.
50 yaşında pingpong topudur... 2 kişi birbirine atar.
60 yaşında voleybol topudur... Kimse tutmak istemez.
70 yaşında yakar toptur... Herkes kaçar.

* * * * *

Erkeği tanımlamanın en güzel yolu onu meyvelere benzetmektir...
20 yaşında Hindistan cevizi gibidir... Çok şey vaat eder, az şey verir.
30 yaşında mantar gibidir... Tehlikeli ama lezzetli
40 yaşında karpuz gibidir... Büyük, yuvarlak ve sulu
50 yaşında mandalina gibidir... Mevsimi yılda bir gelir.
60 yaşında kuru üzüm gibidir... Kuru, buruşuk ve ucuz.
70 yaşında kelek gibidir... Ancak Turşusu kurulur.

Kadın ve Erkek..

Amerikalı erkek bir bilim adamının yaptığı araştırma,
Kadınların hayatının 4 ana döneme ayrıldığını ortaya koymuş:

1- Her şeye ağzı açık ayran budalası olarak baktıkları,
söylenen her güzel lafa kolay kandıkları 17 - 25 yaş arasındaki KAZ Dönemi.

2- Güzelliklerinin farkına vardıkları, o yüzden hep kapris üstüne
kapris yaptıkları 25 - 35 yaş arasındaki NAZ Dönemi.

3- Hayatı (erkekleri) tanıyıp gözlerinin açıldığı
35 - 45 yaş arasındaki KURNAZ Dönemi.

4- Mihrabın yıkıldığı, her şeyin bittiği 45 yaş sonrası ENKAZ Dönemi

* * *

Erkeklerin hayatı da 4 ana döneme ayrılır...

1- 17-30 yas arası: KAZ Dönemi.

2- 30-40 yas arası: KAZ Dönemi.

3- 40-60 yas arası: KAZ Dönemi

4- 60 ve sonrası: 'ENKAZ yada EN KAZ' Dönemi

Kadının yaşı..

Kadınların dört yaşı olurmuş…

Birincisi; kimliğindeki yaş,

İkincisi; hissettiği yaş,

Üçüncüsü; gösterdiği yaş ve

Dördüncüsü ise; söylediği yaş!

13 Aralık 2009 Pazar

DURUMUN OZETİ...

...... bir okulu ziyaret eder ve öğrencilerle sohbet eder.
Öğrencilerden biri, “size 3 sorum olacak” der;
1- Nasıl oldu da seçimlerde bu kadar yüksek oy aldınız?
2- Özelleştirmeden gelen bütün paralar nereye harcandı?
3- Türban'ı neden sorun haline getiriyorsunuz?
Aniden zil çalar çocuklar teneffüse çıkarlar. Teneffüsten döndüklerinde sözü diğer öğrenci alır; “Size 5 sorum olacak” der ve sorar.
1- Nasıl oldu da seçimlerde bu kadar yüksek oy aldınız?
2- Özelleştirmeden gelen bütün paralar nereye harcandı?
3- Türban'ı neden sorun haline getiriyorsunuz?
4- Zil neden 30 dakika önce çaldı?
5- Arkadaşım nerede?

Artık herkes biliy...

İşadamı Temel Almanya'ya gider. Kaldığı otelin lobisinde herkesin bir papağan için kuyruğa girdiğini görür, merak eder kuyruğa girer. Papağan herkese kişisel bilgilerini söyleyebilen kabiliyettedir. Papağan;
Alman'a 'Almansın, Hıristiyansın, fizikcisin' der.
İngiliz'e 'Ateistsin, denizcisin, zekisin' der.
Fransız'a 'ressamsın, şarapçısın, romantiksin' der.
Papağan sıra Temel'e geldiğinde; 'Sen Of'lusun, Lazsın, salaksın' der.
Temel çok kızar ama aklına da hemen -bu papağanı alıp memlekete götürürsem çok para kazanırım- diye bir fikir gelir.
Hemen otel müdürüne gider, papağanı almak istediğini söyler.
Otel müdürü sadece 250 euroya 4 yumurtasını verebileceğini söyler. Temel kabul eder. Yumurtaları alıp Trabzon'a gider. 21 gün bekler. Kuluçkadan sonra birde ne görsün yumurtalardan 1 leylek, 1 karga, 1 doğan, 1 serçe çıkar...
Hemen soluğu aynı otelde alıp tekrar sıraya girer. Sıra Temel'e geldiğinde papağan yine aynı şekilde 'Sen Of’lusun, Lazsın, salaksın' deyince Temel papağanın kulağına eğilip;
'Penum laz ve salak olduğumi bi tek sen piliysun ama; haçan senin orospi olduğunu artik bütün Trabzon biliy'

12 Aralık 2009 Cumartesi

İtmesene aziz İsa...

Kilisenin birine yeni rahibe gelir, Diğer rahibelere hiç benzemez oldukça güzel ve gençtir. Peder ona dokunmayı çok ama çok arzu eder ama elden gelen bir şey yoktur. Bir gün rahibe yanına yaklaşırken peder ellerini açar havaya bakarak birisiyle konuşur. Bu arada:
- "Hayır İsa olmaz bunu benden isteme der" ve mırıldanır. Rahibe merak eder.
- "Peder kimle konuşuyordunuz öyle lütfen söyleyin."
Peder: Hayır söyleyemem kızım günahtır.
Rahibe: Ama peder lütfen bana da söyleyin kimle konuştunuz.
Peder: "Gel kızım, ama aramızda sır olarak kalmalı bu. Evet kızım İsa’yla konuşuyordum ama benden olmayacak bir şey istedi…
Rahibe: ”Ne istedi peder lütfen söyleyin.
Peder: “Peki kızım söyleyeceğim ama kendini bir şey yapmak zorunda hissetme, İsa seni bir kere onun yerine öpmemi istedi.”
Rahibe: “Ama peder nasıl olur!”
Peder: “Olur kızım, İsa bu tanıdıkça bende şaşırıyorum.”
Rahibe: “Lütfen peder öpün o zaman beni mademki İsa öyle istiyor.”
Peder kızı uzun uzun öper sonra "Tanrı günahlarımızı affetsin" der.

Aradan haftalar geçer yine peder aynı numarayı yapar.
Rahibe: “Lütfen peder ne olur söyleyin ne konuştunuz?”
Peder: “Hayır kızım mümkün değil sana söyleyemem Hem nasıl isterim senden öyle bir şeyi. Göğüslerine dokunacakmışım da... Boş ver sen kızım hadi git.”
Rahibe göğüslerini açıp pedere doğru yaklaşır ve "lütfen peder dokunun, mademki İsa istedi karşı gelmeyelim" der.
Peder dokunur dokunur "sen çok iyi bir rahibesin kızım Tanrı seni korusun" der.

Aradan 2 gün geçer peder yerinde duramaz, kıpır kıpır rahibeyi arar. Rahibenin odun taşıdığını görür ve bodruma iner. Tam rahibe yaklaşırken peder bağırmaya başlar.
- "Seni anlamıyorum İsaaa benden bunu nasıl istersin! Hayır asla olmaz.. Israr etme bunu yapamam, büyük günah olduğunu biliyorsun.” Rahibeyi görür ve "kızım lütfen git buradan şaşırdı bu İsa" der.
Rahibe "ona karşı gelemeyiz peder istedikleri de masum şeyler zaten" der.
Peder: “Hayır kızım bu defa masum filan değil penisimi senin orana dokundurmamı istiyor.”
Rahibe korkar: "Ama peder ya kızlığım bozulursa rahibelikten atılırım.”
Peder: Hayır kızım sadece üzerine dokundurmamı istedi ama yapmayalım boş ver sen İsa’yı saçmalıyor.”
Rahibe "Olur mu peder sonra kızmasın size, kendimi affetmem o zaman" der ve eteğini kaldırarak yavaşça eğilir, odunlara tutunur.
Peder rahibenin arkasından yaklaşır ve dokundurmaya baslar. Biraz sonra heyecanlanır ve dokundurmanın ötesine geçer. Rahibe:
- "Aaah ıhhh pedeeeerr" diye hafif inler. Peder de hemen arkasına bakarak bağırır:
- "İTMESENE AZİZ İSAAAA İTMESENE "

Yarışma…

Zenginler kulübü bir Alman, bir Fransız ve bir Türk'ün (Temel) katıldığı özel bir yarışma düzenlenir. Açık havada yapılacak olan bu yarışmanın etapları şu şekildedir. Ortada bir masa ve masanın üzerinde çok sert bir içki var, yarışmacı bu içkiyi bir dikişte içecek. Ondan sonra koşarak karşıdaki mağaraya girecek, mağaranın içinde çok vahşi bir ayı var. Bu ayının ensesine bir tokat vurup mağaranın diğer kapısından dışarı çıkacak ve dışarıda bekleyen çok güzel bir kadınla sevişecektir. Bu etapları tamamlayabilen yarışmacı birinci olacaktır.

İlk olarak Alman yarışmacı tezahüratlar içinde masanın yanına gelir, seyircileri selamladıktan sonra içkiyi kafasına diker. Fakat içki o kadar sertti ki Alman bunu içer içmez olduğu yere yığılıp kalır.

İkinci olarak masanın başına Fransız gelir, o da seyircileri selamladıktan sonra kendinden gayet emin bir şekilde içkiyi kafasına dikip mağaraya doğru fırlar fakat tam mağaranın ağzına geldiğinde içkinin tesiriyle sızıp kalır. Onu da alıp götürdüler.

Son olarak Temel masanın yanına gelir. Diğer yarışmacılar iri yarı ızbandut gibi adamlar olduğu halde, Temel ufak tefek, tok karnına 48 kg. gelen bir adamdır.

Seyirciler epey gülüşürler fakat temel gayet kendinden emin bir şekilde içkiyi kafasına dikip gözlerini 15-20 saniye kapalı tuttuktan sonra yıldırım gibi fırlayıp mağaradan içeri girer.

Biraz sonra içerden hırıltılar, gürültüler, bağrışmalar feryatlar gelmeye başlar.
Aradan 20 dakika geçer yarışmacı ortada yok, 30 dakika yok derken tam 45 dakika sonra diğer kapıdan kan-ter içinde çıkan Temel, elinin tersiyle alnındaki teri silerek:

- Nerede ensesine vurulacak kadın?

Kahrolsun amerika...

Üç Amerikan askeri Irak'ta bakkal dükkanına girerler alış veriş yaparken 'kahrolsun Amerika' diye ses duyarlar. Etrafa bakınırlar ve sesin bir papağandan geldiğini görürler. Bunun üzerine Iraklı bakkala:

-'Bu papağanı buradan yok et, yarın geldiğimizde görürsek seni mahvederiz' derler.

Askerler gittikten sonra bakkal kara kara düşünmeye başlar, çünkü papağanını çok sevmektedir. Birden aklına cami imamlarının papağanı gelir. Hemen imamın yanına koşar başından geçenleri anlatır ve:

-'Hocam eğer sakıncası yoksa papağanları değişelim' der. Hoca kabul eder ve değişim gerçekleşir.

Ertesi gün işgalci Amerikan askerleri gelir, papağanı görürler ve kızarak:

-'Biz sana bunu yok edeceksin demedik mi?' diye bağırılar…

Amca bu papağan o değil dese de inandıramaz. Sivri zekalı askerin biri ben şimdi anlarım bunun dünkü papağan olup olmadığını der ve papağanın tekrarlamasını umarak bağırır:
-'Kahrosun Amerika!!
Ses çıkmayınca bakkal dahil hep birlikte bağırmalarını söyler:
-Kahrolsun Amerika! (ses yok)
-Kahrolsun Amerika! (ses yok)
-Kahrolsun Amerika! papağan dile gelir.

-Amin evlatlarım...

şaka şaka..:))))

Tanrı dağları yaratmış, söyle bir bakıp:
-"Mükemmel oldu" demiş.
Ağacı yaratmış, bakmış ve:
-"Çok güzel oldu" demiş.
Hayvanları yaratmış:
-"Of, süper oldu elime sağlık" demiş.
Erkeği yaratmış:
-"Heyt be, budur işte" demiş.
Kadını yaratmış...
...biraz durmuş...
...sağına bakmış...
...soluna bakmış :
-"Neyse bu da makyaj yapar artık naapalım" demişş

:))Şaka şaka öyle dememiş,
-"Biri sustursun şunu" demiş.

New York-Bangkok

Aşırı sinirli biri, hava limanında 'bavul kabul bankosundaki ilgili memura etmediği hakareti bırakmamış..
Müşterinin abartılı kabalığı karşısında, banko memuru sakin ve güler yüzlü bir şekilde davranıyor, hiç cevap vermeden işine devam ediyormuş..
Adam işi bitip gidince, bir arka sıradaki müşteri:
- "Sizi tebrik ederim..!" demiş memura,
- "Hiç tahrike kapılmayıp nezaketinizi sürdürdünüz.. Ama bu kadarı da yanlış.. Yapabileceğiniz bir şeyler olmalı.."
- "Olmaz olur mu, var efendim.." demiş, memur gülümseyerek,
- "Şerefsiz New York'a gidiyor, Bavulları Bangkok'a..!"

oyun biter..

İş adamı tıraş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir.
Bu sırada, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk görürler. Berber, iş adamının kulağına fısıldar;
- "Bu çocuk var ya, dünyanın en aptal çocuklarından biridir! Bak; dikkat et şimdi..."
Berber çocuğa seslenir:
- "Ali, buraya gel!".
Çocuk sakince dükkâna girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar. Berber işadamının kulağına sessizce;
- "bak şimdi" diye fısıldar ve bir elinde beş lira, diğer elinde elli lira olduğu halde çocuğa sorar:
- "Hangisini istiyorsan alabilirsin?" Çocuk dalgın dalgın bir beş liraya bir de elli liraya bakar ve sonunda beş liralık banknotu hızlıca çekerek berberin elinden alır. Berber işadamına döner ve gülerek:
- "Gördün mü? Sana söylemiştim." der.
Tıraş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan Ali'yi görür. Yanına giderek, neden elli lirayı değil de, beş lirayı aldığını sorar. Çocuk hiç de aptalca olmayan bir sırıtmayla yanıt verir:
- “Elli lirayı alırsam oyun biter!"

uyanık kadın...

Bir kadınla bir adam kavşakta arabalarıyla çarpışırlar.
İkisinin de arabası mahvolur ama şans eseri ikisi de hiç yara almadan kurtulur.
Arabalarından sürünerek çıkarlar ve kadın adama bakıp:
-"Çok ilginç! Sen erkeksin ben de kadın. Arabalarımız mahvoldu ama ikimize de hiçbir şey olmadı. Bu belki de tanışıp, dost olup, hayatımızın sonuna kadar huzur içinde birlikte yaşamamız için bir işarettir" der.
Müthis¸ heyecanlanan adam şaşkınlıkla:
- "Evet, galiba haklısın" diye cevap verir .
- "Bak, arabam hurdaya döndü ama bir şişe şarap sapasağlam. Bu kesin bir işaret. Bu şarabı içip şansımızı kutlamalıyız" diye devam eden kadın, şarap şişesini adama uzatır.
Adam şişeyi alır, açar ve yarısını içip kadına verir.
Kadın hemen şişenin mantarını kapatıp adama geri uzatır.
Bunun üstüne adam sorar:
- "Sen içmeyecek misin?" Kadın cevap verir:
- "Hayır, ben polisi bekleyeceğim!"

Benim olmak...

Kızılderililin biri bizonlarını otlatıyormuş. Bir kovboy gelmiş sormuş:
- Köpek senin mi?
- O köpek benim olmak!
- Onunla konuşabilir miyim?
- Köpek konuşamamak!

Kovboy köpeğe yaklaşır.
- Nasılsın?
- Fena değil! (Kızılderili şaşkın...)
- Bu Kızılderili senin sahibin mi?
- Evet.
- Sana iyi davranıyor mu?
- Evet, çok iyi. Günde iki kez tuvalet için dolaştırıyor, bana yemek veriyor ve benimle oynuyor. (Kızılderili bu arada kafayı yemektedir)

Kovboy kızılderiliye sorar.
- Bu at senin atın mı?
- O at benim olmak!
- Onunla konuşabilir miyim?
- At konuşamamak!

Kovboy ata yaklaşır.
- Nasılsın?
- Fena değil! (Kızılderili daha da şaşkın...)
- Bu Kızılderili senin sahibin mi?
- Evet.
-Sana nasıl davranıyor?
- İyi. Bana her gün gerekli yürüyüşleri yaptırıyor, fazla yük bindirmiyor, günde 2 kere ve her terlememden sonra terimi siliyor ve içinde yiyecek ve yataklık olan ufak bir ahır inşaa ediyor. (Kızılderili ne gözlerine ne de kulaklarına inanmaktadır)

Kovboy tekrar Kızılderililin yanına gelir.
- Bu dişi eşek senin mi?
- Eşek benim olmak, konuşmak ama çok yalan söylemek.

Çikolata...

Tur otobüsü şoförü omzuna dokunulunca adam hafifçe başını çevirmiş, bir bakmış ki elinde bir avuç badem, yaşlı bir kadın durmakta.. Teşekkür ederek almış bademleri ve yemiş..

15 dakika sonra yaşlı kadın tekrar şoförün omzuna dokunup bir avuç daha badem vermiş ve bu ikramı 5 kere daha yapınca,

- "Zahmet ediyorsunuz efendim.." demiş saygılı şöför, "Hep bana yedirdiniz.. Biraz da kendiniz yesenize.."

- “Çiğniyemiyorum evladım.." demiş yaşlı kadın, "Dişlerim yok.."

- "Niye satın alıyorsunuz o zaman?.."

- "Evladım ben sadece üzerindeki çikolata kaplamasını emmesini seviyorum!.."

Sarışınlar...

Kör bir adam yanlışlıkla Bayanlar Barına girer.

Bara doğru ilerler ve bir içki ısmarlar.

Biraz oturup, içkisini yudumladıktan sonra barmene seslenir:

- "Hey, bir sarışın fıkrası duymak ister misin?"

Birden bar, bomba düşmüş gibi sessizleşir.

Kör adamın yanında oturan kadın, tok bir sesle:

- "Hey bayım," der "bu fıkrayı anlatmadan önce bilmeniz gereken beş şey var.
Birincisi, barmen sarışın bir kız. İkincisi kapı görevlisi sarışın bir kadın. Üçüncüsü, ben 1.90 boyunda karatede siyah kuşaklı bir sarışınım. Dördücüsü, sağınızda oturan kadın profesyonel bir halterci ve sarışın. Beşincisi, benim yanımda oturan kadın profesyonel güreşçi ve sarışın. Yine de bu fıkrayı anlatmak istiyor musunuz?"

Kör adam bir kaç saniye düşünür, sonra başını sallar:

- "Hayır, hiç sanmıyorum. Beş defa anlatamam."

Fındık ağaçları..

Temel nisanlısı Fadime ile fındık tarlalarını geziyormuş.
- "Bak Fadime" demiş, "bütün bu tarlalar benim. Ama bir tane bile findik koparırsan, seni o ağacın altına yatırırım ona göre."

Bunu duyan Fadime'nin gözleri parlamış, hemen koşup bir tane fındık kopartmış. Temel sözünün eri ya, Fadime’yi fındık ağacının altına yatırmış.

Bu cezadan memnun kalan Fadime, üstünü başını toparlayıp, ayağa kalkar kalkmaz bir fındık daha kopartmış. Temel bir kez daha .... Bir fındık daha.....

Temel 5 nci fındıktan sonra perişan ayağa kalkmış. Bitkin bir halde Fadime’ye dünüp;
- " bak Fadime " demiş eliyle tarlaları göstererek,
- " buradan sonrası benim değil, Fiskobirliğin "

Duyabiliyor musunuz?

Papaz, iki metre ilerisinde duran zangoça hiddetle sorar:
- Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?
Zangoçta derin bir sessizlik. Papaz iyice köpürür!
- Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun beni?
- Hayır! Burdan hiçbir şey duyulmuyor efendim.
- Olacak şey mi! iki adım öteden beni duymuyorsun.
Zangoç bıyık altından güler:
- İsterseniz yer değiştirelim anlarsınız.
Yer değiştirirler. Bu kez zangoç seslenir:
- Kilise için toplanan bağışları kim zimmetine geçiriyor?
Papaz (mırıldanarak):
- Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyor!..

Düğmeler...

Otobüs durağında insanlar sıraya girmiş, otobüsü bekliyorlarmış.
İlk sırada dar etekli bir kadın, ikinci sırada ise Temel varmış.
Otobüs gelmiş, dar etekli kadın otobüs merdivenine ayağını atmış ama eteği dar olduğu için bir türlü binememiş.
Elini arkaya atıp, eteğinden bir düğme çözmüş. Yine denemiş olmamış.
Bir düğme daha çözmüş, yine adım atamıyormuş.
Herkes bağırıp çağırırken, Temel kadını kucakladığı gibi otobüse bindirmiş.
Otobüs hareket ettikten beş dakika sonra kadın Temel'e sormuş:
-Beyefendi, sen kocam mısın da beni kucaklıyorsun? deyince Temel,
-Ula, sen penim karım mısun ki Otobüse pineriken iki saattir penum pantolonimun düğmelerini açaysun!

Sıra...

Adam en yoğun saatte berbere girip sorar.
-“Ne zaman bana sıra gelir?" Berber, "İki saat sonra," der. Adam çıkar gider.
Üç gün sonra aynı adam berbere girip sorar:
-“Ne zaman bana sıra gelir?” Berber, "Bir bucuk saat kadar," der. Adam çıkar gider.
Bir hafta sonra yine aynı manzara:
-“Ne zaman bana sıra gelir?" Berber: "En az bir saat." der. Adam çıkar gider.
Son seferinde berber dayanamaz. Adamın ardından çırağını gönderir: Bak bakalım bu herif nereye gidiyor?" Bir süre sonra çırak döner:
-“Adamı izledim usta." Berber merakla sorar:
-“Ee, nereye gidiyor buradan çıkınca?" Çırak cevap verir:
-"Sizin eve usta!"

Ayakları uzun..

Temel yeni yaptığı ahırına hayvanları yerleştiriyormuş. Fakat sıra develere geldiğinde, develerin kapıdan geçemediğini görünce başlamış kapının üst kısmını parçalamaya. Oradan geçen bir adam;
-Birader napıyon sen? deyice temel,
-Ula devenin boyni çok uzun, gapıyu uzatayrum demiş. Adam;
-Ulan salak kapının girişindeki toprağı biraz kazsana… deyince temel cevabı yapıştırmış…
-Salak sensin da... devenin boyni uzun ayakları deyul !!!

9 Aralık 2009 Çarşamba

Muhasebeci hesabı iyi yapar...




Maliyeci Kemal abi hariç... Onun hesabına hiç güvenmeyin, o hep kendine yontar...
Yobaz Bülentin tanımlamasıyla "Civamın delikanlı"nın 3 hesabı da her zaman yanlış sonuç vermiştir...

8 Aralık 2009 Salı

Sarışın Ankara'da...

Çankaya yokuşundan inmekte olan kamyon kırmızı ışıkta durunca, yanındaki arabadaki sarışın camını indirir ve bağırır:

"Hey benim adım Ayşe! Yükünüz dökülüyor, haberiniz olsun..."

Kamyoncu aldırmaz, yeşil yanınca sürer... Öbür kırmızıda sarışın gene yakalar kamyonu:

"Hey, duymadınız! Ben Ayşe! Yükünüz yola dökülüyor diyorum."

Kamyoncu gene sürer. Üçüncü kırmızıda sarışın arabasından fırlar kamyonun camını yumruklar, indirtir.

"Yahu ben Ayşe! Yükünüz dökülüyor!"

Kamyoncu kafa sallar ve sürer...

Dördüncü kırmızıda bu defa kamyoncu aşağı iner, sarışının arabasına yürür, camı tıklatır, indirtir.

"Hey! Benim adım da Mehmet. Ankara'da kış var ve ben tuz kamyonu sürüyorum!"

4 Aralık 2009 Cuma

Günahın kefareti..

Mikonos Adası’nın Papaz efendisi Pazar vaazında cehenneme gitmemek için işlenmemesi gereken günahları anlatıyor...

- “Birincisi: Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, zina etmeyeceksin'. En büyük günah ise, oğlancılıktır”... diyor... Yunanlının zaten bu konuda adı çıkmış... Bu günahı zinhar işlemeyin. Eğer işlerseniz bilin ki...”

Bir nefes alıp anlatıyor papaz efendi;
- ”Bu günahın kefaretini.. Öbür dünyada Sırat Köprüsü var ya, Sırat Köprüsü... İşte bu köprüyü geçerken, becerdiğiniz bütün erkekleri sırtınızda karşı tarafa taşıyacaksınız... Ona göre...”

Vaazı dinleyen Todori, arkadaşı Yorgo’nun kulağına eğilir;
-“Yandık ki ne yandık... Bugüne dek en az yüz erkek becerdim ben, köprüden geçerken sırtımda yüz adamı nasıl taşırım?”

- “Düşündüğün şeye bak,” der Yorgo...
- “Ölmeye yakın verirsin birine, binersiniz hep beraber onun sırtına...”

Viagra...

Genç adam eczaneye girer ve viagra ister. Eczacı viagrayı verir ve Aralarında şöyle bir diyalog gelişir.
- Kaç para?
- 10 TL.
- Buyurun 100 TL.
- Bozuk yok mu?
- Yok.
- Karşıdaki çerezciden bozdur gel.
- Abi çerezci beni tanımaz ki.
- Ben burdan işaret ederim bozar paranı…

Genç adam karşıdaki çerezciye gider.
- Abi eczacı beni gönderdi, 100 lirayı bozacakmışsın, birde 500 lira para verecekmişsin.
Çerezci başını kaldırıp eczacıya bakar, karşıdan eczacı başını sallayarak onay verir.

Genç adam eczaneye geri gelir ve eczacıya 10 lirayı verir, viagrayı alıp gider. Akşamüzeri çerezci eczaneye gelip “500 lirayı alayım ” deyince Eczacı şaşırır…
- Ne 500 lirası?
- Sabah çocuğu gönderdin hem 100 lira bozdurdun, hem de 500 lira istedin ya, Hatta sana baktım onayladın karşıdan.

İşte o an anlar eczacı başına geleni... Çaresiz verir çerezciye 500 lirayı tabi.

Ertesi gün yaşlı bir amca gelir eczaneye. Viagra alacağını ancak etkileri konusunda bilgi istediğini söyleyince eczacı cevabı yapıştırır...

- Amca şu kadarını söyleyeyim... Dün birisine viagra verdim, daha adam kutusunu açmadan hem çerezciyi hem beni becerdi…

3 Aralık 2009 Perşembe

Teknoloji..

Bir Türk, bir Amerikalı ve bir Alman birlikte saunaya gitmişler.
Bellerinde birer havlu saunada oturmuşlar ter atarlarken, bip bip diye ses duyulmuş. Amerikalı, sağ eliyle sol koluna dokunup,
-'Çağrı cihazım çaldı. Derimin altında elektronik devre var da...' demiş.
Aradan biraz zaman geçmiş, bu sefer bir cep telefonu çalmaya başlamış. Bunun üzerine Alman, sol avuç içini kulağına götürmüş ve konuşmaya başlamış. Görüşmesi bitince, Türk’e ve Amerikalıya dönüp,
-'Avucumun içinde cep telefonu devresi var da...' demiş. Teknolojik olarak geri kalmayı gururuna yediremeyen Türk,
-'Bana bir dakika izin verin' demiş ve dışarı cıkmış. Birkaç dakika sonra döndüğünde poposunun arasına sıkışmış tuvalet kağıdı sarkıyormuş. Amerikalı ve Alman’ın kendisine garip garip baktığını görünce, cevabı patlatmış:
-'Faks geliyor da...'

En iyi haham bilir...

Samiko'ya tebliğ gelmiş Vergi dairesinden. Defterlerini alıp gitmesi gerekiyor!!! Beş buçuk atmış tabii Samiko, Rebeka'ya demiş:

-En eski, solmuş, lekeli ne varsa ver giyeyim, vergi dayresine yideceyim!!!

Kafa dağınık, yolda koşarken, karşılaşmış Albert ile!!

-Nereye boyle Samiko??

-Sorma!! Çagirdilar vergi dayresinden, tefterleri istiyorlarmiş!! Ben de dedim Rebeka, "ne varsa eski ver giyeyim!!"

-Olur mu bre Samiko?? Boyle daha tikkat çekersin!! Diyecekler bu maksus giyindi boyle yirtik-pirtik!!!

-Eeee?

-Ne eee?? Yit eve, giyin daha orta bir şey!!!

Giyinmiş bir gömlek bir kazak, muhasebeci işi, çıkmış gene yola Samiko.....Karşıdan gelmiş İzak....

-Hade bereket, Samiko, nereye bu telaş???

-Sorma, İzakito... çagirdilar sabah sabah vergi dayresinden!!!Boyle... boyle... Çiktim yidiyordum, yolda yordum Albertiko... dedi olmaz böyle yirtik yitmek, git eve deyiş dedi, ben de giydim bu kazak, yidiyorum şimdi....dua et olmaz mi???

-Sen vazio'musun? ?!!! Boyle de olmaz ki?? Giyi kostum kravat!!! Normal gorün, adamlar desin, bunun korkacak bir seyi yok!!!!

-Sen da haklisin!!

Kostüm gravat, çıkmış gene yollara..... Oooo karşıdan gelen kim?? Yeşua!!

-Meraba Samiko?? Nereye??

-Meraba, ..meraba Yeşua... kusura bakma, sora konuşuruz... çagirdilar sabah sabah vergi dayresinden!!!..Boyle... boyle... Çiktim yidiyordum, yolda yordum Albertiko... dedi olmaz böyle yirtik yitmek, git eve deyiş dedi, ben de giydim bir kazak, yidiyordum... yordum yolda İzak... dedi

sen vaziosun!! böyle daha kötü.. dedi kostüm giyeyim, ben de değiştim, yidiyorum şimdi.. bakalim ne olacak???

-Bre Samiko bre!!!! Ben da seni akilli saniyordum, sen delimisin??? Oyle onun bunun dediği ilen mi kaniyorsun??? Herkes birşey soylemiş!!!! Cık cık cık.... Yideceksin hahambaşina!!! O en iyi bilir sen ne yapacaksin!!!!

Kafasını kaşımış Samiko... Yeşua haklı!!! Doooğru hahambaşılığa!!...

Kapı açılmış, nefis bir genç kızla burun buruna gelmiş.

-"Buyrunnnn!" demiş, yol vermiş çıksın,... dalmış içeriye, hahambaşının yanına...

-Sorma sayin hahambaşi... sabahtan yit -yel, yit- yel bittim..bittim... Çardilar vergi dayresinden, tefterleri istiyorlar... Giyidim yirtik- pirtik, yolda gördüm Albertiko... dedi olmaz böyle yirtik yitmek, git eve deyiş dedi, ben de giydim bir kazak, yidiyordum... yordum yolda İzak... dedi sen vaziosun!! böyle daa kötü..dedi kostüm giyeyim, ben de değiştim, yidiyordum ki, yordum yolda bizim Yeşua, dedi deli olma, en iyisi yidesin hahambaşi!!! O sana söylesin, akil versin... Ben da işte yeldim... Para Dio! söyle bana!!! ne yapmam lazim?????

Hahambaşı bir an için durmuş.. düşünmüş.. sakalını sıvazlamış... sonra demiş:

-Az önce buradan bir genç kiz çikti, yordun mü onu????

-Eveet!! Kapida karşilaştik!!! Yuzel bir kiz!!!

-Eveeet... İşte senin cevap o!!!... Pazara evleniyor... dügün var... yelmiş bana sormaya: Dügünde mini giyeyim??? midi giyeyim?? Maxi giyeyim????

-Ben de ona dedim: "Bak yavrum, ister mini giyin, ister midi, ister maxi... Pazara seni susleyecekler!!! Annadin mi?????

Bakire

Adamın biri evlenmek için bir kadına talip olmuş. Kadın daha önceden altı evlilik geçirmiş. Neyse anlaşmış ve evlenmişler. Gerdek gecesi adam bir bakmış kadın bakire. Büyük bir şaşkınlıkla kadına sormuş;
-Hani sen benden önce altı evlilik yapmıştın nasıl böyle bakire kaldın ?
Kadın cevap vermiş;
-Benim birinci kocam doktordu aksam yapar sabah dikerdi.
-İkinci kocam mühendisti ölçer biçer bozmadan yapardı.
-Üçüncü kocam avukattı mesleği gereği sadece dilini kullanırdı.
-Dördüncü kocam imamdı, gericiydi.
-Beşinci kocam CHP’liydi iktidarsızdı.
-Altıncı kocam AKP’liydi milletin anasını bellemekten bana sıra gelmedi!