30 Mayıs 2010 Pazar

Ayna

Memleketin birine tarihte ilk kez ayna gitmiş. Adamın biri aynayı görüp eline almış. Daha önce hiç kendini görmediği için ölen kardeşine benzetmiş karşısındakini. Adam:

- 'Ey gidi gardaşımm. Seni bi daha görmek nasipte varmış'!

Aynayı eve götürüp sarılıp uyumuş kardeşi sandığı aynaya... Karısı bakmış adam bi şeye sarılıp uyuyor. Aynaya bakmış bir kadın!

- “Allah belaağı vireee, bu garı da kim? Bi boka da benzese”

Diyerek feryat figan evden çıkmış, muhtara gitmiş. Kadın:

- Mığdar, benim herif beni bu çirkin garıyla aldatii.'

Muhtar aynaya bakmış. Sonra düşünceli düşünceli:

- 'Yav bu garıdan çok gavata benziir'!

Aşkın Matematiksel ifadesi..


Türev tanem, bir tanem, bir sigma işareti kadar kıvrak bir Pi sayısı kadar sonsuzsun sevgilim.Sana olan sevgim limitlerin sonsuzluğuna ulaşıyor. Bir bakışın kalbimde matris kadar derin etkiler yapıyor. Kalem gibi kaşların, trigonametri gibi karışık saçların, tebeşir kokusu gibi burnumda tütüyor. Çarpanlara ayrılmayan denklemler gibi nazlanma. Senden mektup almak inan integral almaktan daha zor. Bilinmeyenlerimiz farklı olsa bile polinomlar gibiyiz. Eğer böyle devam ederse seni keşfedilmemiş dizi kuralları ile izleyeceğim. Seninle bir daire olalım. Merkezde ben, etrafımda eşit uzaklıklarda sen. Nereye bakarsam seni göreyim. Üzüntülerimiz teğet, sevinçlerimiz kiriş olsun. Birbirimize o kadar yakın olalım ki, yarıçaplarımızın limiti sıfıra yaklaşsın. Şu anda y=ax²+bx+c parabolünün iki ayrı kolu isek de bir gün tepe noktasında buluşacağız. Sana bir sinx eğrisi gibi sürekli "k" sabiti kadar bağlıyım.

Hiçbir parantez bizi ayıramaz :))

28 Mayıs 2010 Cuma

tarif...

Adamın biri arabayla Trabzon'da bir arkadaşının lokantasını arıyormuş.
En iyisi bir adres sorayım diye yol kenarındaki bakkala girmiş.
- Pardon, Karadeniz Lokantası nerededir?
- Uşağum, buradan dümdüz 50 km cideceksun. Shell benzinliğunu görunce bir U dönüşü yapup, 15 km ceri celeceksun, sağ taraftadur.
Adam şaşırmış.
Peki buradan 35 km gidip sola dönsem daha iyi olmaz mı ?
Bakkal gülmüş:
- Kariştirursun...

27 Mayıs 2010 Perşembe

Arkadaşlar çıkarın şişeleri

Bir ayyaş grubu mezarlıkta içiyorlarmış.

Bir müddet sonra mezarlığa bir cenaze getirilmiş.

Ayyaşlardan biri kalkıp cenazenin yanına gidip, adamın neden öldüğünü sormuş.

Cevap olarak adamın çok içtiğini bu yüzden genç yaşta, aniden öldüğünü söylemişler.

Ayyaş arkadaşlarının yanına dönmüş;

- "Arkadaşlar, bu içki çok kötü bir şey, bak gencecik adamlar ölüyor, gelin vaktimiz varken biz bu içkiyi bırakalım. Haydi, şişeleri kaldıralım." demiş.

Bunun üzerine ayyaş grubu içmeyi bırakıp, konuşmaya devam etmişler.

15 dakika sonra bir cenaze daha gelmiş.

Aynı adam tekrar cenazenin yanına gidip adamın neden öldüğünü sormuş.

Adamın yakınları ölenin çok düzgün biri olduğunu, ne içki ne de sigara kullanmadığını, gencecik yaşta neden öldüğünü anlamadıklarını söylemişler. Sarhoş koşarak arkadaşlarına geri dönmüş:

- Arkadaşlar çıkarın şişeleri, topu topu 15 dakika fark ediyor.

Brejnev ve Küba...

Brejnev, Küba'ya gelecekmiş. Kübalılar toplanmış, bir hoşluk yapacaklarmış.

Ülkenin en iyi ressamına;

- "Bir tablo yap, adı 'Brejnev Küba'da' olsun" diye başvurmuşlar.

Ressam:

- "Hadi oradan", demiş. "Ben adamı görmedim bile. Adam hayatında Küba'ya gelmedi. Şimdi ben nasıl 'Brejnev Küba'da' diye atmasyondan resim yaparım?"

Tesadüf bu ya; bizim Temel, puro almaya Havana'ya gelmiş o sırada ve sıkıntıyı duymuş.

- "Ben size istediğiniz tabloyu yaparım, ama bana bir sandık puro verirseniz" demiş.

Adamlar çaresiz, vermişler.

Temel bir hafta sonra, Kübalıları çağırmış, "İşte tablonuz." demiş ve tuvalin üzerini örten bezi aşağı çekmiş.

Kübalılar donup kalmışlar.

Tabloda, orta yaşlı tombulca bir hatunla, genç ve yakışıklı bir delikanlı yatakta, al takke ver külah...

- "Bu ne rezillik" diye gürlemiş, Küba Turizm Bakanı.

- "Bu ne..? Bu kadın kim..?"

- "Brejnev' in karısı." demiş, Temel.

- "Peki bu üstündeki adam kim..?"

- "Brejnev'in uşağı!.."

- "Peki Brejnev nerde LAN...?"

- "Brejnev Küba'da.''

18 Mayıs 2010 Salı

Hapis

İki Avusturyalı ihtiyar arkadaş sokakta karşılaşmışlar. Uzun zamandır görüşmedikleri için de biraz çene çalmak için o civardaki bir kahveye girerler. Biri:
- Seni aylardır görmüyorum. Nerelerdesin?
- Hiç sorma. Hapisten yeni çıktım. Tam altı ay yattım.
- Allah Allah... Ne sebepten?
- Bir kadına saldırma suçundan.
Öbür ihtiyar (şaşkın);
- Neler anlatıyorsun böyle? Gülünç olma, 90 yaşında bir adamın, bir kadına tecavüz ettiği görülmüş şey midir?
- Biliyorum gülünç ama böyle bir şeyle suçlanmak o kadar gururumu okşadı ki hemen itiraf ediverdim.

16 Mayıs 2010 Pazar

Angarya...

Bir gün profesörlerin aklına rahatsız edici bir soru takılmış.

-'Esleriyle olan cinsel hayatları acaba bir zevk mi yoksa angarya mı?'

Düşünmüşler aralarında tartışmışlar ve bir sonuca varamamışlar. İçlerinden biri:

-'Doçentlere danışalım, bakalım onlar ne düşünüyor bu konuda' demiş.

Gitmişler sormuşlar. Doçentler düşünmüş ve

-'siz bilirsiniz hocam' demişler Prof' lara.

Prof' lar için bu soru karin ağrısı olmuş. Gidip yardımcı doçentlere başvurmuşlar, onlar da bir süre düşünüp

-'siz daha iyi bilirsiniz' hocam demişler.

Prof' lar bir cevap bulamamanın sıkıntısı içinde bir de asistanlara soralım demişler. Neyse SIKILA SIKILA sormuşlar.

-'Sizce bizim eşlerimizle olan cinsel hayatimiz bir zevk midir yoksa angarya mı?'

Asistanlar hep bir ağızdan

-'ZEVK' diye bağırmışlar.

Prof'lar sasırmış bu çabuk ve net cevaba. Merak etmişler,

-'Neden?' diye sormuşlar asistanlara.

-'Neden bu kadar emin ve çabuk cevap verebildiniz? '

Asistanlar cevap vermiş

-'Angarya olsaydı bize yaptırırdınız'

teori...

Bir bufalo sürüsü en yavaş bufalonun hızında hareket eder.

Sürü saldırıya uğradığında ilk olarak en arkadaki zayıf ve yavaş olanlar öldürülür.

Bu doğal seleksiyon sürünün tümü için yararlıdır.

Çünkü sürünün genel hızı ve sağlığı bu zayıf üyelerin ölümü sayesinde korunur.

Aynı şekilde insan beyni de en yavaş beyin hücrelerinin hızında çalışır.

Bugün bildiğimiz gibi alkolün aşırı tüketimi beyin hücrelerini öldürmektedir.

Ancak, doğal olarak, alkol en yavaş ve zayıf beyin hücrelerine saldırmaktadır.

Bu yolla rakının düzenli tüketimi zayıf beyin hücrelerini öldürerek beynin daha hızlı ve etkili bir makine olmasını sağlamaktadır.

İşte bu nedenle bir kaç kadehten sonra her zaman kendinizi daha zeki hissedersiniz.

İçelim, akıllanalım.

Afiyet olsun.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Laz...

Aynanın karşısında ki Laz, görüntüsüne bakarak kendi kendine konuşmaktadır…

- Yarabbim, her şeyin doğrusunu bilirsun, ama 3 şeye aklım ermiy…

1- Neden bu kadar çeşitli içki yarattun bizi kararsiz birakaysun?

2- Neden kadını ay gibi yaratmadun, ne güzel; gece gelecek, gündüz kaybolacaktu!!

3- En önemlisi bütün vücudumuzda 200 küsur kemik koydun da neden en lüzumlu yere bir tane bile koymadun.?

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Sağlam adres..

Temel'le Dursun gezerlerken bir kilisenin önünden geçerler.

Temel, Dursun'a: "Ula Dursun 5 dakika bekle bi günah çıkartayım"'.

Temel Kiliseye girer Papaz gelir: "Söyle evladım ne günah işledin.."

Temel: "Zina işledim".

Papaz: "Kiminle..?" .

Temel: "Sana ne ya çıkar günahımı gideyim".

Papaz: "Ha felanca adreste bir karı var onunla mı zina ettin..?".

Temel: "Yoo".

Papaz: "Ha felanca yerde bi karı var onunla mı iş tutuyon..?".

Temel: "Yoo".

Papaz: "Felanca adreste bir kumarbaz var eve gitmiyo onun karısını mı beceriyon..?".

Temel: "Yok ya sana ne çıkarsana günahı mı, gideyim".

Papaz: "Çıkarmıyom lan yürü git".

Temel'i görünce Dursun: "Uyy Temel kardeşum tertemiz oldun günahlarından kurtuldun değil mu..?"

Temel: "Yok ula günahlarumdan kurtulmadum ama çok sağlam 3 tane adres aldum"..

6 Mayıs 2010 Perşembe

Telefon mesajı...

Okul; California’daki Pacific Palisades adlı okul...

Burada okuyan çocukların velileri, bütün okulu ve öğretmenleri dava ediyor, çünkü bütün dönem boyunca 15 ile 30 gün arasında devamsızlık yaptıkları halde çocuklarının derslerden kalmalarını kabul etmiyorlar…

Velilerin neredeyse tehdide varan itirazlarıyla baş edemeyen okul yönetimi, en sonunda telesekreter mesajını aşağıdaki şekilde değiştiriyor ve “YILIN TELESEKRETER MESAJI”ödülünü kazanıyor.

* * *

“Merhaba! Pacific Palisades´e hoşgeldiniz. Bu bir otomatik mesajdır. Lütfen seçenekleri tek tek dinleyerek istediğiniz departmanla ilgili tuşa basınız.

- Çocuğunuzun neden devamsızlık yaptığı konusunda yalan söylemek için 1′e,

- Çocuğunuzun neden ödevlerini yapmadığı konusunda yalan söylemek için 2′ye,

- Bizim hangi konularda işe yaramadığımızı belirtmek için 3′e,

- Evinize gönderilen ve alıcı imzanız üzerinde olduğu halde almadığınızı iddia ettiğiniz uyarı mektupları için 4′e,

- Müdür ve diğer yetkililere küfür etmek için 5′e,

- Çocuğunuzu her sabah en az 10 dakika bekleyen okul otobüsü hakkındaki şikayetleriniz için 6′ya,

- Süper kabiliyetli mükemmel çocuğunuzun beceriksiz öğretmeninden yakınmak için 7′ye,

- Bıraksanız bütün okulu yiyecek çocuğunuzun yetersiz bulduğu okul menüsünden şikayet etmek için 8′e basınız…

- Çocuğunuzun gerçek bir dünyada yaşadığının farkındaysanız ve sorumluluk almayı öğrenmesini istiyorsanız, bunun için de ona verilen ödevleri zamanında ve tam olarak yapmasının çok önemli olduğuna inanıyorsanız, ayrıca eğitimin ilk önce ailede başladığının bilincindeyseniz, artık telefonu kapatabilirsiniz!

İyi günler dileğiyle…

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Burası çok sıcak…

Adamın biri yeni ulaştığı otelinde kaydını yaptırır. Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya karar verir. Fakat yazdığı mesaj farklı bir yerde farklı bir bayana gider.

E-mailin yanlış gittiği kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır. Odaya giren annesi, yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür...


Kime: Sevgili karıma

Konu: Yeni ulaştım

Tarh: 16 Mayıs 2004

Benden bu kadar çabuk haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Seninde kayıtların hazır. Her şey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.

Not : Burası çok sıcak.

2 Mayıs 2010 Pazar

Gemici ve bilgin...

Bir dil bilgini gemiye binmiş gidiyordu. Gemiciye sordu:
- Ey gemici gramer bilir misin?
Gemici:
- Hayır bilmiyorum, dedi.
Bilgin gülerek:
- Desene ömrünün yarısı boşa gitti.
Gemici bu söze kızdı fakat sesini çıkartmadı. Aradan biraz zaman geçince fırtına başladı, gemi bir girdabın ortasında kaldı. Gemici bilgine seslendi:
- Muhterem efendim, yüzme bilir misin?
Dil bilgini korkudan büzüldüğü yerden cevap verdi:
-Ne gezer ben yüzme bilmem.
Gemici keyifle:
- Yazık, desene ömrünün tamamı boşa gitti!...

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Ciddi nedenler..

Sabah anne, oğlunun odasına girdi ve onu uyandırdı.

- "Haydi oğlum, uyan artık... Okula geç kalacaksın...”

Oğlu, yarı açıkgözlerle annesine baktı ve uykulu bir sesle:

- "Fakat anne, bugün okula gitmek istemiyorum" dedi.

Anne, oğlunun isteğine karşı çıktı.

- "Okula neden gitmek istemiyormuşsun bakayım? İki ciddi neden söyle bana..." dedi

Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesini yanıtladı:

- "Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyorlar, bir... Tüm öğrenciler de benden nefret ediyorlar, iki... Bu iki ciddi nedenim yeter mi, anne?"

Annesi oğlunun nedenlerini geçerli bulmadı:

- "Bunlar okula gitmemen için neden olamaz. Şimdi hemen kalk ve çabuk hazırlan..." dedi

Bu kez oğlu iki ciddi neden göstermesini istedi annesinden:

- "Sen de bana, okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi neden gösterebilir misin, anne?" dedi.

Sabrı tükenme noktasına gelen anne, oğlunun üstündeki yorganı hızla çekti ve oğlunun istediği iki ciddi nedeni açıkladı:

- "Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskoca adamsın... İkinci ciddi neden ise, sen okulun müdürüsün!..”