28 Temmuz 2010 Çarşamba

Tilki ve Tavşan

Bir sabah iki yavru tilki ormanda yürürlerken aniden önlerine beyaz bir tavşan atlayıp parmağını neredeyse bunların gözüne sokarak 'Tidin ananızı tideceem!!!' demiş.

Ödleri kopan minik tilkiler koşarak yuvalarına gitmişler.

Anneleri bunları soluk soluğa görünce ne olduğunu sormuş.

Yavrular: 'Biz yolda yürürken bu sabah önümüze beyaz bir tavşan atlayıp 'Tidin ananızı tideceemm ' dedi, çok korktuk, hemen eve geldik' demişler.

Anne tilki çok sinirlenmiş: 'Kimmiş o tavşan, bir görürsem gününü gösteririm ben ona!' demiş.

Ertesi gün yine yavrular ormanda oynarken ayni beyaz tavşan yine bir şekilde ortaya çıkıp repliğini söyleyip ortadan kaybolmuş.

Yavrular akşam yine annelerine söylemişler ve anneleri Daha da sinirlenmiş. Bir sonraki gün anne tilki ormanda çocuklarını uzaktan izlemeye karar vermiş.

Saklandığı yerden beyaz tavşanın yavrularının önüne atlayıp 'Haaa, tidin ananızı diteceem!!' diye tehdit ettiğini görünce fırlayıp tavşanı kovalamaya başlamış.

Tavşan önde anne tilki arkada koşarlarken tavşan bir ağaç kovuğuna dalıp öbür tarafından çıkmış.

Ancak o hızla kovuğa dalan anne tilki kovuğa sıkışmış.

Kafası kovuğun içinde, poposu dışarıda kurtulmak icin debelenirken tavsan kovuğun etrafından koşarak dolaşmış ve anne tilkinin arkasına geçip seslenmiş:

"Hiç de canım çekmiyor ama, çocuklara söz verdim... "


23 Temmuz 2010 Cuma

öpücük..

Yurt dışında çalışan adam karısına bir mail gönderir:

Sevgili karıcığım, bu ay maaşımdan sana para gönderemiyorum, onun yerine 100 öpücük gönderiyorum. Sen benim bir tanemsin.

Kocan Necdet

* * *

Karısı da ona cevap verir…

Sevgilim,

Gönderdiğin 100 öpücük için teşekkür ederim. Masraflar söyle;

1- Sütçü bir aylık süt için 2 öpücüğü kabul etti,

2- Elektrikçi 7 öpücükten sonra anlaşmaya razı oldu,

3- Ev sahibi kira için her gün 2-3 defa uğruyor,

4- Bakkal sadece öpücüğe razı olmadı, ona ilave başka şeyler de verdim,

5- Diğer masraflar toplam 20 öpücük...

Beni lütfen merak etme, daha 35 öpücük bakiyem var ve bu ayı çıkarabilirim.

Gelecek ay için de ayni yönde mi plan yapmalıyım? Lütfen bilgi ver…

Karın Ceyda

Bir öykü

Türk ve Japon şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi.
Her iki takım da performanslarının en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık döneminden geçti.
Büyük gün geldi, iki takım da kendini hazır hissediyordu...
Japonlar yarışı bir kilometre farkla kazandılar...
Yarış sonrası Türk takımı çok sarsılmıştı. Türk şirketi yönetimi yarışın açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasına karar verdi.
Yapılan araştırmalar analizler ve uzun çalışmalar sonucu hata bulundu ve çözüm önerisi getirildi...
Japonların takımında 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu.
Türk takımında ise 1 kişi kürek çekiyor, 8 kişi dümeni kullanıyordu.
9 kişilik Türk takımı Japonlarla bir yarış yapmak üzere yeniden yapılandı.
Yeni yapılanma şöyleydi:
- 4 dümen müdürü
- 3 bölgesel dümen müdürü
- kürek çekmekle görevli kişinin performansından sorumlu 1 dümen yöneticisi,
- 1 kürek çekme elemanı.
İkinci yarışı Japonlar iki kilometre arayla kazandılar..!
Tepesi atan Türk şirketinin yönetim kurulu hemen harekete geçti;
- yarışın kaybedilmesinden sorumlu tutulan kürekçi kovuldu,
- sorunun çözümüne katkılarından dolayı müdürlere şükran plaketi verildi.

Beyin...

Temel tıp fakültesini bitirip, beyin cerrahisi ihtisasına başlamış.

İlk yurtdışı kongresinde, heyecanla farklı ülkelerden bir araya gelen doktorların arasına karışmış. Bir köşede, kalabalık bir grubun aralarında tartışmakta olduğunu görüp konuşmalarına kulak kabartmış.

Aksanından İngiliz olduğu anlaşılan doktor şöyle diyormuş:

- Beyin cerrahisi bizde öyle ilerledi ki, beyin nakline başladık. Biz bir adamın beynini alırız, başkasına naklederiz ve onu altı haftada iş arayacak hale getiririz.

Bunu duyan bir Alman cerrah, küstahça atılmış:

- Bu hiçbirşey değil; biz bir adamın beynini çıkarıp, başkasına naklederiz ve onu dört haftada orduya katılıp, savaşacak hale getiririz.

O ana kadar sessiz, sakin tartışmayı dinleyen Temel, yüksek sesle söylenmiş:

- Beyin nakli mi, ne kadar gereksiz!

Bir anda bütün gözler kendisine dönerken eklemiş:

- Biz bir beyinsizi aldık ve Başbakan yaptık. Şimdi ülkenin yarısı iş arıyor, yarısı da savaşa hazırlanıyor...

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Yaşlılık işte..

Doktor Bey" der yaşlı kadın;

-Gaz sorunum var ancak çok şikâyetçi de sayılmam. Gaz çıkardığım zaman ne ses çıkıyor ne de kötü kokuyor. Mesela geldiğimden beri en az yirmi kez gaz çıkardım ama siz farkına bile varmadınız."

Doktor;

-“Bu hapları alın sizi bir hafta sonra tekrar göreyim” der.

Bir hafta sonra yaşlı kadın kontrole gelir:

-“Doktor Bey bana ne halt verdiniz bilmiyorum" der,

-Gaz çıkarınca hala ses çıkmıyor ama müthiş kötü kokmaya başladı.

-“Çok iyi” der Doktor “Burnunuz düzelmiş, simdi sıra kulaklara geldi.”

20 Temmuz 2010 Salı

İmam

İmam Efendi, camide namaz kıldırırken, kazayla, kaçırıvermiş. Öyle bir utanmış ki, namazı falan bırakıp, hemen eve gelmiş.
-Hanım, demiş. Camide böyle, böyle oldu. Ben artık bu köyde kimsenin yüzüne bakamam.
Kalk gidiyoruz bu köyden, başka yere taşınıyoruz.
Demiş ve taşınmışlar uzaklara.

Aradan 20 yıl geçmiş, hoca köyünü çok özlemiş.
Bu özlem dayanılmaz bir hal almış ve eşine;
- Hanım, kalk gidelim köyümüze 20 yıl geçti aradan unutulmuştur nasılsa. Demiş ve düşmüşler yollara.

Köye yaklaştıklarında genç bir çoban görmüşler.
Hoca;
-Hanım sen burada bekle de ben gidip şu çobana bir sorayım. Bakalım köylüler olayı unutmuşlarmı. Eğer unutmamışlarsa geri döneriz.
Demiş ve çobanın yanına yaklaşmış.

- Selamuanleykum çoban oğlum. Sen kaç yaşındasın?
-Valla yaşımı bilmem amma İmamın camide osurduğu yıl doğmuşum.

Hoca öfkeyle hanımının yanına dönmüş;
-Kalk hanım, kalk gidelim buralardan. Bizim kıçımız tarih olmuş.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Ağanın karısı...

Eşkıya bir köyü basar, ağanın karısıyla birlikte 3-5 kadını dağa kaldırır.
Ağa ve adamları iz sürüp eşkıyayı kuşatır. Şakiler, kadınları bırakıp kaçar. Ağa karısına sorar:
-Ne yaptılar size, hele anlat!
-Ne yapacaklar, hepimize tecavüz ettiler.
-Söylemedin mi ağanın karısı olduğunu?
-Söyledim.
-E, ne yaptılar?
-Altıma halı serdiler...

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Emeklilik Alametleri…

Adam emekli olduğunun ertesi günü, Sosyal Sigortalar Kurumu'na gidip müracaatını yapar.
Masadaki memure adamın yaşını teyit etmek için kimlik belgesi veya ehliyetini ister.
Adam ceplerini karıştırır ama bulamayınca memureye dönüp;
-“cüzdanımı evde bırakmışım!. Bir koşu eve gidip getirebilirim!" der.
-“Yok canım", der kadın, “Gömleğinizi açın lütfen!"...
Adam düğmeleri açar, kadın adamın kıvırcık, kırlaşmış göğüs kıllarına bakıp;
- "bu kır renkli kıllar benim için kanıt olarak yeterli!" der ve kimlik tespiti yaparak müracaatını alır.
Adam eve döndüğünde, sosyal sigorta kurumunda başına geleni karısına anlatınca kadın gülerek biraz da öfkeyle;
-"Pantolonunu da indireydin keşke!" der "belki o zaman maluliyet de bağlarlardı!"

13 Temmuz 2010 Salı

Sarışın Şansı

Gazinoda iki görevli sıkıntıdan patlamış bir şekilde barbut masasında dikiliyorlarmış...

Derken içeri fıstık gibi bir sarışın girmiş, masaya 10 bin dolar koymuş sonrada;

-''Baylar, umarım sizin için sorun olmaz ama ben çıplakken kendimi daha şanslı hissediyorum" diyerek oracıkta çırılçıplak soyunmuş... Sonra elindeki zarlara kuvvetli bir öpücük kondurmuş ve;

-''Haydi, şekerler, bana yeni kıyafetler lazım'' diye, zarları fırlatmış.

Ve ''Evet! Evet! Kazandım!!!'' diye, sevinç çığlıkları atarak iki adama sarılıp öpmüş, kıyafetlerini toplamış, masadaki bütün paraları almış ve koşa koşa çıkmış...

İki adam birbirlerine bakakalmış...

Biri ''Vaaovvv !!!'' demiş, ''ne kadındı be... Peki, kaç kaç atmıştı?''

Öteki cevap vermiş;

''Bilmeem zarlara bakmadım ki...

KISSADAN HİSSE:

HER SARIŞIN APTAL DEĞİLDİR. AMA ERKEK, ERKEKTİR...

Mevzuata göre...

Şehirden kasabaya giden bir adam köyün yakınından geçerken ayağı kayıp bataklığa düşmüş.

"İmdat" diye bağırmış. "Boğuluyorum. Kurtarın beni!"

O civardan geçen bir köylü, sesi duyup yaklaşmış.

Adam, "Bataklığa düştüm. Kurtar beni!"

Köylü, "Geçmiş olsun" demiş ama kurtarmak için hiç gayret göstermemiş, hani nerdeyse dönüp gidecek.

Adam paniklemiş ister istemez.

"Lütfen" diye yalvarmış.

"Bir dal uzat. Kurtar beni!"

Köylü, "Olmaz" demiş. "Sen şu anda Hazine toprakları üzerindesin. Hazine'den bir şey almak suçtur!"

Ölümle yüz yüze gelmiş bir insana söylenecek şeyler mi bunlar?

"Sen, dalga mı geçiyorsun" diye bağırmış bürokrat, ağzına dolan çamurlara aldırmadan. "Ölüyorum. Kurtar beni!"

Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş.

"Ben Hazine'den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakamı, kaymakam da valiyi arar mutlaka. Malmüdürüne sorulur. Şayet, Hazine arazisi değilse, vali itfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar..."

"Yahu" demiş adam. "Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm."

Köylü gülmüş. "Ben ölmezsin demiyorum ki" demiş.

"Ölsen de, mevzuata uygun ölürsün!"

1 Temmuz 2010 Perşembe

Şairin isteği..

Pek ünlü bir Şair, Dönemin padişahına bir kaside takdim eder.
Padişah kasideyi pek beğenir:
- Sana bu kasiden için ne hediye vereyim?
- Efendimiz bendeniz bir av köpeği isterim.
- Bu kadar güzel bir kasidenin hediyesi bir av köpeği olur mu?
- Efendim kulunuz böyle istiyor.
Padişah işe şaşar, ama şairi de kırmak istemez:
- Peki, istediğin gibi sana bir av köpeği versinler.
- Fakat Efendim bendeniz ava ne ile gideceğim?
- Hakkın var bir de at versinler.
- Ata nasıl bineceğim?
- Doğru, güzel bir eğer takımı da versinler.
- Efendimiz ata kim bakacak?
- Haklısın, bir de köle versinler.
- Ama Efendim ben atı nerede barındıracağım?
- Bir de ahır versinler.
- Köleyi nerede yatırayım?
- Bir ev versinler.
- Bu kadar halkı ne ile doyuracağım?
- Bin altın da haçlık versinler.
- Efendim…
Padişah şairin sözünü kesmiş:
- Eğer masrafı idare etmeye bir kethüda, hesapları tutmaya da bir katip istersen köpeği geri alırım ha!..