31 Ağustos 2010 Salı

Aman Dikkat!!!

Geri kalmış ülkelerden birinde bir vatandaş, İçişleri Bakanlığı’nın önünden geçerken panik yaşanmakta olduğunu fark etmiş.

Görevliler telaş içerisinde bir yandan sağa sola koşuşturup dururlarken bir yandan da cep telefonları ile bağıra çağıra konuşuyorlarmış.

Vatandaş bir görevliye sormuş:

- "Ne oluyor efendim? Sorun mu var?"

Görevli:

- "Sormayın beyefendi" demiş,

- "Hapı yuttuk! Bakanlıkta soygun oldu!"

Vatandaş sormuş:

- "Ne çaldılar?"

Görevli cevap vermiş:

- "Yapılacak olan referandumun sonuçlarını çaldılar!"

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Başınız sağolsun...

Kahin Ahtapot Paul'ü kaybettik.

Aldığımız son bilgilere göre Kahin Ahtapot Paul bu sabah akvaryumunda ölü bulundu.
Son olarak İspanya-Hollanda maçını doğru tahmin eden Ahtapot Paul'e,
akvaryum görevlileri Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla 12 Eylül Referandumunu kimin kazanacağını tahmin ettirmeye çalıştılar.


Evet yazılı pusulaların konulduğu... içi istiridye dolu 1000 kavanozun arasına konulan Paul, "RTE Anayasasına HAYIR" deyince, 5 gün sonra açlıktan ölmüş halde bulundu.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Sarışın

Genç baba, oğluyla beraber Migros'ta alışveriş yaparken karşıdan çok güzel sarısın bir kadının kendisine el salladığını ve gülümsediğini görür. Hemen kadının yanına gider. Elini uzatır ve

-"Tanışıyor muyduk, özür dilerim ama çıkaramadım" der.

Genç güzel kadın

-"Çocuklarımdan birinin babasısınız" diyince adam şaşırır. Biraz düşünür ve kısık sesle kadının kulağına eğilip sorar:

-"Bekârlığa veda gecemde bütün arkadaşlarımın önünde yattığım fahişe siz miydiniz? Kusura bakmayın çok sarhoştum hatırlamıyorum" der.

Kadın kıpkırmızı olur ve sinirli bir şekilde

-"Hayır beyefendi. Bu yıl okula başlayan küçük oğlunuzun öğretmeniyim"

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Geç kalmak

Aynı yerde çalışan iki arkadaştan biri ötekine;
- “Hafta sonunda 3 kere aşk yaptım, Birinci aşk, on dakika uyku, 2. aşk, tekrar bir on dakika uyku, 3. aşk ve ertesi sabah bir dinamit gibi uyanıp işe gidiyorsun, Sen de dene” diyerek hava atmış...
Onu kıskanan arkadaşı o gece eve gidince ona tembih edileni aynen uygulamış...
Birinci aşk, on dakika uyku, 2. aşk, on dakika uyku ve 3. aşk...
Sabah yataktan sürünerek kalkmış, işe yolda resmen emekleyerek gitmiş, kapıda onu sinirle bekleyen patronu görünce;
- “Aşk olsun patron..” demiş yerden doğrularak,
- “20 yıldır yanında çalışıyorum, bir gün bile geç gelmem, bugün ilk defa yarım saat geciktim diye burun deliklerin şişmiş kapıda beni bekliyorsun!..”
Patron “Ne yarım saati be?..” demiş sinir içinde,
- “Sen Salı ve Çarşamba günü neredeydin onu anlat bakalım!..”

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Uşak...

GENC ve güzel İspanyol düşes, atletik yapılı ve yakışıklı uşağının gözlerine anlamlı anlamlı bakarak konuşur:

-Moze ayakkabılarımı ve çoraplarımı çıkar!

-Si senyorita

-Moze, elbisemi çıkar!

-Si senyorita

-Moze, sutyenimi ve külotumu da çıkar!

-Si senyorita

-Simdi beni iyi dinle Moze. Seni bir daha elbiselerimi giyerken yakalarsam işten kovarım, tamam mı?

Paraşüt...

Temel askerliğini komando olarak yapıyormuş. Komutan askerlere paraşütle nasıl atlanacağını öğretmiş.

- "Uçaktan atlayınca birinci ipi çekeceksiniz. Paraşüt açılmaz ise ikinci ipi çekeceksiniz. Yine açılmadı, o zaman Meryem Ana ya dua edeceksiniz."

Uçak eğitim atlayışı için havalanmış. Ve Temel uçaktan atlamış…

Birinci ipi çekmiş paraşüt açılmamış, ikinci ipi çekmiş, yine açılmamış...

O sırada yere yavaş yavaş süzülen komutanının yanından geçerken sormuş:

- "Komitanum, komitanum... O karinin adi neyidu?"

13 Ağustos 2010 Cuma

Daldaki kuş..

Sınıfta öğretmen sormuş:
- Dalda üç kuş var, birini vurdum kaç tane kalır?
Çocuk cevaplamış:
- Hiç kalmaz öğretmenim.
- "Olur mu oğlum" demiş öğretmen, "2 tane kalır."
- "Olmaz öğretmenim" demiş çocuk,
- "Siz birini vurunca diğerleri aptal değil ya sesten ürküp kaçarlar..."
Öğretmen şaşırmış ve;
- "Aferin oğlum, cevabın yanlış ama düşünce tarzını beğendim." demiş.
Bu cevap üzerine çocuk;
- "Öğretmenim, ben de size bir şey sormak istiyorum...
Sor demiş öğretmen.
- Karşıdan üç tane bayan geliyor, üçü de dondurma yiyorlar, ama biri yalayarak, biri ısırarak, diğeri de emerek yiyor dondurmayı. Sizce bunlardan hangisi AKP'lidir?
Öğretmen çok şaşırmış ama cevap veremedi dedirtmemek için;
- "Emerek yiyen AKP'lidir" demiş.
Çocuk;
- "Olur mu öğretmenim ne alakası var, kafasında poşet sarılı olan AKP'lidir ama düşünce tarzınızı beğendim."

11 Ağustos 2010 Çarşamba

CUMA


Çok günahkâr bir adam ölmüş ve kendini cehennemde bulmuş...
Şeytanın karşısına geçmiş, şeytan ona sormuş;
- Niye titriyorsun, korkuyor musun?
- Tabi ki korkuyorum, cehenneme düştüm..!!!
- Aaa korkma, cehennem size anlatıldığı gibi bi yer diil, göreceksin...
- Meselaaaaa... Sen içki sever misin?
- Severim hem de çok
- Harika... O zaman Pazartesileri de çok seveceksin.. Pazartesi burada içki günüdür.. Bütün gün rakı, viski, tekila, bira, şarap servisi yapılır... İstediğin kadar içeceksin ve asla sarhoş olmayacaksın... Nasıl?
- Vaaovvv bayıldım...!!!
- Peki, sigara içer misin?
- Evet çok fazla içerim..
- Harika.. O zaman Salıları da çok seveceksin... Salı burada sigara günüdür... Bütün gün dünyanın en kaliteli sigaralarını tüttürebileceksin, ciğerlerin patlamayacak, öksürük krizleri yok,kanser de yok, nasılsa ölüyüz di mi... Nasıl??
- Aman tanrım insan daha ne ister ki..!!!!
- Peki kumar oynar mısın??????
- Evet !! Hayattayken deli gibi kumar oynardım...
- Harika..... O zaman Çarşambaları da çok seveceksin... Çarşamba burada kumar günüdür... Sabahtan akşama kadar blackjack, poker, rulet, ne ararsan... Nasıl?
- İnanılmaz… tek kelimeyle inanılmaz...!!!
- Ya uyuşturucularla aran nasıl???
- Aaah sorma, ben iflah olmaz bir uyuşturucu bağımlısıydım...
- Sen çok şanslısın ahbap... Perşembelere de bayılacaksın demektir... Perşembe burada uyuşturucu günüdür... Bütün bir gün eroin, kokain, marihuana, hangisini istersen, ne şekilde istersen alabileceksin... Kafayı bulmak yok, zehirlenmek yok, bütün gün uçuş halindesin... Hoşuna gitti mi????
- Bunlara inanamıyorum, cennette bu kadar mutlu olamazdım herhalde…!!
- Peki eşcinsel misin?
- Hayır...
- Hmmmm.. O zaman Cumalardan nefret edeceksin…

8 Ağustos 2010 Pazar

Metres..

Karı koca bir barda oturuyorlar.

Önlerindeki içkileri yudumlarken bardan içeri hoş bir hatun girer.

Bizimkilerin yanına gelir, adama sarılarak öper. Karısına aldırmadan:

- Nasılsın hayatım? Epey oldu görüşemedik…

Diyerek başka bir masaya gidip oturur.

Adamın karısı dayanamayarak sorar:

- Kim bu kadın?

Adam sakin bir sesle yanıtlar:

- Senden saklayacak değilim. Metresim!

Kadın çıldırır:

- Ne bu ne cüret! Bu ne ahlaksızlık!.. Ben buna katlanamam. Derhal boşanıyoruz! Sen ne Pe….. adammışsın meğer. Bir de utanmadan metresim diyorsun… Her şey bitti anlıyor musun, boşanıyoruz! Hem de derhal!..

Adam gayet sakin bir tavırla karısına bakar:

- Dur bakalım hele bir sakin ol.

Ne yani sevgilim, Etiler'deki dubleksi, Akmerkez'deki daireyi, Bodrum'daki tripleksi, 24 metre yatı, Altındaki son model jeepi, Kımızı spor arabayı, Maldiv adalarındaki devre mülkü, Mücevher ve takı koleksiyonlarını falan bırakıp boşanmak mı istiyorsun?

Alt tarafı bir metres için bütün bunlardan vazgeçmeye değer mi bir tanem…

Kadın bunları duyunca sakinleşir. Çevresine bakınmaya başlar.

Biraz ilerideki masada oturan bir çift dikkatini çeker. Kocasına sorar:

- Şurada oturan bizim Suat değil mi?

Kocası yanıtlar:

- Evet

- Peki, yanındaki kim?

Kocası gayet soğukkanlılıkla yanıtlar:

- Kim olacak canım, metresi…

Kadın önce duraksar. Sonra burnunu kıvırarak kocasına sokulur:

- Aaaa ! Bizimkisi daha güzel valla!.

5 Ağustos 2010 Perşembe

SULTANIN MEMELERİ

Pala sarayın hizmetkarlarından biri..

Yıllardır sultanı görür ve onun göğüslerine hayran olurmuş..

Artık bir saplantı halini almış sultanın göğüslerine dokunmak..

Tüm cesaretini toplayıp harem ağasına açılmış..

-Bana sultanın göğüslerini koklat. Ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin.' demiş.

Harem ağasının aklı yatmış bu karlı işe.

Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı-büyücü karışımı bir kadına gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyeceği korseye iyice sürmüş.

Sultan çıplak tenine korseyi takınca, losyon etkisini hemen göstermiş.

Göğüsleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış.

Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar.

Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek.

Harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha:

-Saray hizmetkârlarından Pala, derdinize derman olabilir. Onun salyası, her şeye iyi geliyor. Tek çare, Pala'nın dili. Sultanımızı ancak o kurtarır, eğer siz izin verirseniz' demiş.

Padişah çaresiz, çağırmış Pala'yı hareme…

Pala bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş. Ne var ki söz verdiği halde 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış.

-Bu olayı açıklarsan ikimizin de kellesi gider. Bunu göze alamazsın. Hadi bakalım, çek arabanı'. demiş.

Harem ağası çok kızmış… Öyle kızmış ki, ertesi gün aynı yakıcı losyonu padişahın banyodan sonra giyeceği donuna iki kat sürmüş... Sonra Pala'yı çağırtmış..

-Padişahın kaşıntısı varmış, seni emretti...

* * *

Demek ki neymiş:

Verdiğin sözü tutacaksın!.

* * *

2002 de madem “dokunulmazlıkları kaldıracağım” dedin. O zaman sözünü tutacaksın.

Yoksa sana kahverengi burunlu derler…

3 Ağustos 2010 Salı

Devam

Eczaneye giren genç ve güzel bir kadın tartının üzerine çıkıp parayı kumbaraya atmış. tartının gösterdiği rakamı beğenmemiş...

Manto ve ceketini çıkarmış ve para atıp tekrar tartılmış.

Yine sıkılmış Kadın.

Eteğini çıkarınca, temel atılmış, parayı tartının kumbarasına atmış,

-Tevam edunuz, puntan sonrasi müesseseden.

İş başka arkadaşlık başka..

Temel acele acele Dursun'un kapısını çalar. Dursun sorar:

-"Uşağum ne bu telaşın ?"

Temel:

-"Sana ağrı kesici yerine zehir vermişim "

Dursun:

-"Eyvahh! Ne olacak şimdi?"

Temel:

-"Ne mi olacak. Zehir daha pahali daaa, 5 milyon daha vereceksun"

Kulak

Bizim marangoz Temel, ahşap bir binanın restorasyonunda çalışmaktadır.

Elinde testere ile ikinci katın iskelesinde çalışırken görünmez bir kaza meydana gelir ve testereyi kaydırarak bir anda yanlışlıkla kulağını keser.

Kulak aşağıya düşer. Kulağını görmek ümidiyle aşağıya bakar ve orada çalışan işçilere seslenir:

-"'Hey uşaklar, aşağılarda bir kulak cördiniz mu?"

Şaşkın işçiler şöyle bir etraflarına bakarlar ve kanlar içinde bir kulak bulup bizim Temel'e gösterirler:

-"Bu mu?"

Temel aşağı doğru eğilip gözlerini kısar:

-"'Yok o değildur, penimkinun arkasında kalem varidu."

Rapor..

Karı ve koca tatil günü evde televizyon seyretmekten sıkılmış, yatak odasına geçmeye karar vermişler.... Ama ne mümkün 7 yaşındaki oğlan evde.
- ''Oğlum, hadi biraz sokağa çık, gez, oyna''.
- ''Ihhhhh''. Israr faydasız. Afacanın sokakta gözü yok.
- ''Öyleyse, annenle ben odamıza geçelim, sen de balkona. Etrafta neler olup bitiyor, yuks...ek sesle bize rapor et''.
Oğlan biraz mızıklanmakla birlikte çaresiz balkona geçiyor. Bizimkiler'de yatağa.
Ve afacan canlı yayına başlıyor;
- ''Şu an bizim sitenin otoparkına yabancı bir araç park etti. Şimdi de Aygaz arabası sokağa giriş yaptı. Yaşlı bir kadın markete giriyor''...
Kısa bir sessizlik...Ve rapora devam;
- ''Yan komşumuz Ahmet Bey amcayla karısı Necla teyze yatak odasında sevişiyorlar''. Yataktakiler şok vaziyette.
Baba sesleniyor;
- ''Oğlum, nereden çıkardın şimdi bunu''..
- ''Hiçç. Küçük kızları Ayşe balkonda dikiliyor'da''...