16 Şubat 2011 Çarşamba

Kadın ve Erkeğin günlüğü

Kadının günlüğü:
Bugün üç yıl bitti. Onun karşısına gelinlikle çıktığım günkü kadar mutluyum.
Tanrım, onu ne kadar seviyorum. Mükemmel bir erkek, cazibeli, yakışıklı, anlayışlı, sevecen, her şey var.
Bugün Cumartesi, bıraktım arkadaşlarıyla eğlensin. En sevdiği yemek olan pastırmalı kuru fasulye ile pilav yapıyorum. Pişti, demleniyor. Banyo yaptım, en sevdiği kıyafeti giydim. Yemekten sonra, şöminenin karşısına bir şişe kırmızı şarapla uzanacağız..
Eve geldi sonunda. Beni öpüşü biraz soğuktu, aklı başka yerde sanki.
Aman Tanrım, yoksa?
Tüm cilvelerime rağmen, bana saldırmadı. Arkadaşlarıyla ne yaptığını sordum, ağzında bir şeyler geveledi. Yemekte biraz keyfi yerine gelir gibi oldu, ama hala dalgın, hala uzak, hala kabuğuna çekilmiş. Herhalde ÖTEKİNİ düşünüyor. Benden genç mi acaba? İşyerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın?
Şöminenin karşısında şarabımızı yudumlarken, artık dayanamadım "neyin var?"diye sordum.
Gülümsedi, zoraki bir gülümseme,acı dolu, uzaklık dolu.."Yok bir şeyim" diye geçiştirdi. O gürül gürül yanan aşkın bu kadar çabuk biteceğine inanamıyorum, daha dün bana ebediyete kadar benimle olmak istediğini söylüyordu. Bugün aramızda iletişim kopukluğu başladı bile.
Belki de kilo alıyorum. Çok mu vır vır yapıyorum?
Elini tuttum. Elimi okşadı, ama eller hissiz, parmak uçları soğuk...
Stepe başlasam? Çocuk istesem?
Yalan, yalan, yalan.
Kendimi kandırmaktan başka bir şey değil bunlar.
Bitti, Bitti...
Tanrım, ölmek istiyorum.
Kendimi son kez onun kollarına attım.
Ağlaya ağlaya uykuya dalmışım.
*
Erkeğin Günlüğü:
Öf be, Fener yine yenildi… Ama kuru fasulye güzeldi.

15 Şubat 2011 Salı

Av...

Bir Amerikalı ve bir Japon safariye çıkmışlar.

Her ikisi de birbirlerine hava atmak için yanlarına son teknolojik silahlar almışlar.

Safarideyken uzakta bir aslan görünmüş.

Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş... Karavana.

Hemen Japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş. Fakat o da karavana.

Aslan bizimkileri fark edince üzerlerine doğru gelmeye başlamış.

Amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamışken, Japon botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış.

Bunu gören Amerikalı sormuş:

-Ne o, aslandan hızlı mı koşacaksın?

-Yoo, senden hızlı koşsam yeter.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Lastik..

Yaşlı bir adam elinde bastonuyla kalabalık bir belediye otobüsüne biner…

Ancak otobüste oturacak yer yok…

Bastonunu yere vura vura orta sıralara doğru ilerliyor ihtiyar adam… taaa arkaya kadar gidiyor ama kimsede tık yok.

Baston tıklamasından rahatsız olan gencin biri yüksek sesle bağırır amcaya;

''Dede... Şu bastonunun altına keşke lastik taksaydın bu kadar ses çıkmaz, biz de rahat ederdik…''

Bütün gözler gence dikilirken yaşlı adam hiç istifini bozmadan otobüsü kahkahaya boğan bombayı patlatır:

''17-18 sene evvel o lastiği baban taksaydı şimdi bizde rahat ederdik..!!”

İki kadın..

Ahirette bekleme salonunda 2 Kadın karşılaşırlar;
- Selam, benim adım Emine.
- Selam, benimki de Huriye, sen nasıl öldün?
- Donarak öldüm.
- Ne kadar korkunç.
- Yok o kadar kötü değildi, soğuktan titremem geçince ısınmaya başladım ve uyku bastı, sonunda huzur dolu bir ölüm.
- Peki sen nasıl öldün?
- Ağır bir kalp krizi geçirdim. Kocamın beni aldattığını sandım, onu iş üstünde yakalamak için eve erken geldim, fakat evde tek başına televizyon seyreder halde buldum.
- Sonra ne oldu?
- Kesinlikle evde başka bir kadının olduğundan emindim, bütün evi aramaya başladım. Çatıyı, yatakların altını her yeri aradım fakat bulamadım. Ama aşırı yorulmuştum, kalp krizi geçirdim ve öldüm.
- Keşke derin dondurucuya baksaydın, şu anda ikimiz de yaşıyor olacaktık...

Batman..

Biri nişanlı, biri metres hayati yaşayan, biri evli 3 kadın konuşurken erkeklerine fantezi yaşatmaya karar verir, 3ü de ayni şeyi giyecek ve ne olduğunu birbirine anlatacaktır, kıyafet siyah deri bustiyer, jartiyer ve siyah maske olarak seçilmiştir, 2 gün sonra buluştuklarında önce nişanlı olan kadın anlatır:

Deri bustiyeri giydim, jartiyeri taktım, maskeyi de takıp nişanlıma kapıyı öyle açtım, beni görünce 'sen benim hayatımın kadınısın ' dedi ve bütün gece seviştik.

Metres olan da 'ben de giyindim, maskeyi de takıp, üstüme bir pardösü geçirdim, onun ofisine gittim, içeri girip kapıyı kapatıp pardösüyü açtığımda hiçbir şey demeden beni masaya yatırdı ve bütün gece seviştik'

Evli olana dönerler, o da anlatır 'Ben de çocukları anneme yolladım, ışıkları kıstım, jartiyer ve deri bustiyeri giyip maskeyi taktım, kocama kapıyı öyle açtığımda bana 'Selam Batman, bu aksam yemekte ne var?' dedi..

Pozitif haber..

Adam, kısa bir süre önce ayrıldığı evine telefon acar, bahçıvana sorar:
- Nasıl her şey yolunda mı?
- Yolunda. Yalnız, küreğin sapı kırıldı onu tamir etmeye çalışıyorum.
- Neden kırıldı?
- Kopeğinize mezar kazarken, zorlamışım, bu yüzden kırıldı.
- Nee! Kopeğim öldü mü?
- Havuza düştü öldü.
- Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; nasıl havuzda ölür?
- Ama havuzun suyu boşalmıştı, betona çakıldı; bu yüzden hayatını kaybetti.
- Daha havuzu yeni doldurtmuştum. Neden boşalttınız?
- Biz değil itfaiyeciler boşalttı. Çünkü evdeki yangını söndürmek için ilâve suya ihtiyaç duydular.
- Evde yangın mı cıktı?
- Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısıyla çok sayıda insan geldi. Bir sigara izmaritinden kâğıtlar, ardından da perde tutuşmuş. O kalabalıkta farkına varamadık.
- Annem nasıl öldü? Sapasağlamdı.
- Haklısınız. Biz de şaşırdık ama, sizin yatak odanıza bir şey bakmaya girmiş. Yatakta karınızla en yakın arkadaşınızı görünce kalbine inmiş.
- Yahu hiç pozitif bir haber yok mu? Bunaldım.
- Olmaz olur mu? Var. Gecen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya..
İşte onun neticesi pozitif çıktı …

13 Şubat 2011 Pazar

Seçim işleri..

Clinton Mübarek'i ziyaret etmiş.

"Ya, Başkan" demiş, "size çok özeniyorum. Bizde seçim sonuçları günlerce belli olamayabiliyor. Her türlü teknolojiyi kullanıyoruz ama bir türlü bu işi beceremiyoruz. Sizde ne güzel, sonuçlar sandığın kapanmasından birkaç saat sonra belli oluyor. Nasıl yapıyorsunuz bunu? Sizinkiler gelip bizim seçimler için de çalışsa ya"

"Hay hay" diyen Mübarek ekibini ABD seçimlerine katkıda bulunmaları için göndermiş. Seçimler yapılmış. Birkaç saat sonra Mısırlı seçim uzmanları sonucu açıklamışlar:

Seçimi yüzde 90 ile Hüsnü Mübarek kazandı.

12 Şubat 2011 Cumartesi

Delik delin..

Uçak fabrikasında yeni bir uçak tasarlarlar ve prototip hazırlanır. Her şey mükemmel. İlk test uçuşunda uçağın kanatları gövdeyle bağlantı yerinden kopar. Tüm ekip enkazın başındadır. Birisi;

-"Kanatla gövdenin birleştiği yerlere delik delin," der.

Yeniden hesaplamalar, iki yıllık çalışma ve nihayet test uçuşu.

Ne yazık ki akıbet yine aynıdır. Tüm fabrika personeli enkazın başındayken yine o acayip adam aynı öneriyi yapar.

-"Delik delin kardeşim."

Üçüncü denemenin de akıbeti aynı olunca proje sorumluları acayip adamın dediklerini uygularlar. Sonuç tam bir başarı ve inanılmaz bir sağlamlık.

Acayip adamı fabrika içinde bulurlar ve proje müdürünün önüne getirirler.

-"Biz bu kadar profesör, mühendis, teknisyen bu sorunu çözemedik, sen çözdün. Kimsin sen?"

Adamcağız sıkılarak cevap verir:

-"Tuvalet temizleyicisiyim, kahrolası tuvalet kağıtları hiçbir zaman delikli yerlerinden kopmazlar da!"

11 Şubat 2011 Cuma

Kıravat..

Çölde su arayan genç adam uzakta kulübe gibi bir şey gördü ve hemen koştu. Kulübede yaşlı bir adam ve önündeki sehpada bir sürü kravat vardı.

“Suyun var mı amca?” diye sordu.

“Maalesef yok evladım. Kravat almak ister misin? Tanesi 10 dolar.” cevabını aldı.

Susuzluktan bunalmış genç adam bağırdı: “Kravatın sırası mı be adam.”

“Sen bilirsin evladım.”

“Nerde su bulunur, sen onu söyle bana.”

“Su karşıdaki tepenin 2 km ilerisinde bir lokanta var, soğuk su bulunur orda.”

Kızgın kızgın mırıldanarak yaşlı adamın yanından ayrılıp tepeye doğru yönelen genç adam saatler sonra kan ter içinde geri döndü:

“Senin o ib...e kardeşin kravatsız içeri almıyo.”

8 Şubat 2011 Salı

Köprü

Florida'da sahilde bir başına dolaşan adam, yerde yarısı kuma gömülmüş bir şişe farketmiş. Şişeyi alıp açtığında içinden binbir gece masallarından kalma bir cin çıkmış ve adama; "Ey yabancı, ben 3 bin yıldır bu şişenin içinde hapistim. Sen beni serbest bıraktın. Benden bir dilek dile, hemen yerine getireyim" demiş.
Adam oturmuş, bir süre düşünmüş ve; "Her zaman Hawaii'ye gitmek istedim fakat uçaktan korkarım ve denizde beni çok kötü tutar.Benim için Hawai'ye bir köprü yap böylece arabayla oraya gidebilirim" demiş.
Cin gülmüş ve "Bu imkansız. Bu işin lojistiğini düşün! Köprünün ayakları nasıl Pasifik'in dibine ulaşabilir? Ne kadar beton gerektiğini ne kadar çelik gerektiğini düşün! Üstelik bu doğanın dengesiyle oynamak anlamına gel yor. Gel sen bu isteğinden vazgeç, başka bir şey dile" demiş.
Adam ne yapalım o zaman deyip yeniden düşünmeye başlar.
En sonunda; "Dört kez evlendim ve boşandım. Bütün kadınlar benim duyarsız olduğumu düşünür ve onlarla ilgilenmediğimi söylerlerdi. Bu yüzden kadınları anlayabilmeyi diliyorum. Kadınlar nelerden hoşlanırlar, nelere gülerler, nelere ağlarlar, davranışlarındaki temel mantık nedir ? Bir şey söylemedikleri zaman gerçekten ne istediklerini anlayamıyorum. Bana kadınları anlama gücü ver"
Cin; "Tamam ulan, söyle haydi, köprü iki şeritli mi olsun, dört şeritli mi?"

7 Şubat 2011 Pazartesi

Evin yeni hizmetçisi...

Adam evine telefon açar, ancak telefonu açan yabancı bir bayandır.

Adam karşıdaki sesi duyunca şaşırır, bayana sorar:

"Sen kimsin?"

Kız cevaplar:

"Evin hizmetçisiyim."

"İyi de bizim hizmetçimiz yok ki!"

"Evin hanımı beni bu sabah işe aldı."

"Ya. Öyle mi? Ben de evin beyiyim. Hanımı çağırır mısın?"

"Hanımınız şu an yatak odasında kocası sandığım bir adamla beraber."

Adam şaşırır, sinirlenerek;

"Elli bin dolar kazanmak ister misin?"

Kız; "Tabii ki isterim. Kim istemez..."

"O zaman çekmecedeki silahı al, yukarı çıkıp o cadı ile o sümsük herifi vur!"

Önce ayak sesleri duyulur, sonra iki el silah sesi.

Hizmetçi telefona geri gelir:

"Öldürdüm efendim, cesetleri ne yapayım?"

Adam; "Cesetleri havuza at."

Kız duraklar:

"Ama burada havuz yok ki?"

Adam bir süre düşünür ve cevap verir:

"Orası 112 43 44 değil mi?

"Hayır!!!!!

"Pardon, pardon..! Ben yanlış numarayı aramışım.”

Büro

Recai şehrin en gözde semtinde bir büro tutmuş.
İçini güzelce döşemiş, kapıya da 'AVUKAT RECAİ ŞAŞMAZ' yazılı bir tabela asmış. Yeni bürosunda ilk sabah otururken kapı çalınınca Recai sekreterine “Kapıyı aç kızım” demiş. Sekreter kapıyı açıp gelen adamı Recai'nin odasına soktuğu an da Recai eline telefonu alıp konuşmaya başlamış.
“O iş tamam beyim, zaten benim aldığım bir davada kötü bir netice çıkamaz, tabi... tabi hemen kurtarırız. Şaban’ı da ben kurtarmıştım Mahir'i de. Siz hiç merak etmeyin Ankara'da çok tanıdık var...”
Konuşma böylece bir kaç dakika daha devam ettikten sonra Recai sekreterinin odaya getirdiği adama dönüp;
“Ahh efendim” demiş, “Kusura bakmayın sizi beklettim. Ama görüyorsunuz ki işler çok yoğun. Sizin ne davanız vardı?”
Adam “Hiiç” demiş “Benim davam filan yok, ben telefonu bağlamaya gelmiştim!”

Yalan makinesi..

Adamın biri, bir yalan makinesi almış.

Akşam yemeğinde denemek istemiş. Oğluna “bugün neredeydin” diye sormuş.

Oğlu da “okuldaydım” diyince yalan makinesi ötmüş. Oğlu “sinemada erotik bir filme gittiğini” itiraf etmek zorunda kalmış,

Babası da kızmış ve oğluna "ben senin yaşındayken erotik nedir bilmezdim bile" deyince makine yine ötmüş.

Bunu duyan anne gülmüş ve "al işte, senin oğlun!.." demiş.

Makine yine ötmüş!..

6 Şubat 2011 Pazar

Ne Olacak..

İki Alman, Hans ile Mans Türklerin rakıdan ne anladıklarını merak edip bir gece meyhaneye gitmeye karar vermişler. Meyhaneden içeri girip acemi bakışlar ile etrafa baktıktan sonra, yan masa ne sipariş ettiyse aynısını sipariş edip içmeye başlamışlar rakıyı.

Birinci kadehin sonunda Hans, Mans'a sormuş:

- Mans bir şey hissediyor musun?

- Hayır Hans. Devam edelim içmeye.

Bir süre sonra yedikleri mezelerin de eşliğinde ikinci kadehe başlamışlar. Bu sefer Mans dayanamamış ve;

- Hans, demiş. Bir şey anladın mı?

- Hayır, devam et.

Üçüncü kadehi de bitirdikleri sırada Hans tekrar Mans'a sormuş.

- Ne hissediyorsun Mans?

Mans ağır ağır gözlerini kaldırmış:

- Ne hissettiğimi boş ver de Hans. Ne olacak bu Almanya'nın hali?

5 Şubat 2011 Cumartesi

Canlı türleri

İlköğretim okulunda öğretmen bir öğrenciye sorar:

-"Kızım canlılar kaça ayrılır?"

Öğrenci yanıtlar:

-"4'e öğretmenim."

Öğretmenin aklı yatmaz,

-''peki, say bakalım'' der.

-"1. Bitkiler, 2. Hayvanlar, 3. İnsanlar, 4. Çocuklar."

Öğretmen sorar:

-"Çocuklar insan değil mi?"

Çocuk duraklar. Öğretmen,

-''Ona göre yeniden say bakalım."der.

Öğrenci sayar:

-"1. Bitkiler, 2. Hayvanlar, 3.Çocuklar."

Öğretmen şaşırır:

-''Kızım insanlara ne oldu?''

Kız cevap verir:

-''Kalplerinde sevgiyi yeşertip düşünebilenler hep çocuk kaldılar, diğerleri de hayvanlaştılar öğretmenim!''

Büyük kin...

Temelin karısı Temel'i İdris'in hanımı ile yakalar.

Sesini çıkarmaz ve hemen İdris'e gidip vaziyeti anlatır. İdris;

-“vay adi uşak şimdi ben ona gösteririm” derken, Temelin karısı atılır.

-“İdris sen de intikamını benden al” der ve beraber olurlar.

Arka arkaya bir kaç kez intikam alındıktan sonra, sigara molası verilir,

Temelin karısı İdris’e,

-“bir kere daha intikam alsana” der,

İdris de sigarasından bir nefes daha çeker ve cevap verir.

-“benum kinum geçmiştur ...”

4 Şubat 2011 Cuma

Aile hekimliği

Temel parmağını camla kesmiş.

Telaşla, Sağlık Bakanlığının yeni organize ettiği ve çok övündüğü aile hekimliği binasına gitmiş.

İçeri girince karşısına iki kapı çıkmış:

Birinde "Hastalıklar" , ötekinde "Yaralanmalar" yazıyormuş.

"Yaralanmalar" kapısından girmiş.

Yine önünde iki kapı gelmiş:

Birinde "Kanamalı", ötekinde "Kanamasız" yazıyormuş.

"Kanamalı" kapısından girmiş.

Yine karşısına iki kapı çıkmış:

Birinde "Hayati önemi olan", ötekinde "Hayati önemi olmayan" yazıları varmış.

"Hayati önemi olmayan" yazılı kapıdan girince kendini sokakta bulmuş.

Eve gelirken arkadaşları sormuşlar:

- Temel..! Nasildur, sağa iyi baktilar mu ?

- Hiç bakmadular ama organizasyon müthiş !!

EMZİK...


Adam, Kayserili arkadaşının latex-kauçuk ürünler yapan fabrikasını gezmektedir...
Bir ara bir otomatik makinenin başına gelir ve makinadan ilginç seslerin geldiğini duyar;
- Pıssst....PAT. .! ......pıssst ..PAT..! .....pıssst. ...PAT... ..!
Merak edip sorar, bu makinenin ne yaptığını ve neden bu seslerin geldiğini…
Arkadaşı cevaplar:
- Bu makine biberon emziği yapıyor... 'pıssst' sesi kalıba gelen latexin şişirilip emzik formu aldığını, 'PAT' sesi de ucuna açılan deliğin sesini belirtir...
Geziye devam edip, başka bir makinenin başına gelirler.
Bu makineden de benzeri sesler geliyor, ama sıralamaları farklıdır;
- Pısssst. ...Pısssst. ...Pısssst. ...Pısssst. ...PAT..!
Adam gene meraklanıp sorar;
- Peki bu ne makinesi?
- Bu prezervatif makinesi...
- Ama neden 4 'Pısssst'tan sonra 1 'PAT' sesi geliyor...
Arkadaşı yanıtlar;
- Her 4 prezervatiften sonra 1 tanesinin ucunu deliyoruz ondan...
Adam şaşkınlıkla ve biraz da kızarak sorar…
- Ama neden..? Bu yaptığınız hiç hoş değil !..
Kayserili cevap verir…
- Öyle mi...emzikleri kime satıcaz peki...????

3 Şubat 2011 Perşembe

İkinizi de yakarım..

Bir davada tanıklık etmesi için kürsüye yaşlı bir teyzeyi çağırırlar. Davalının avukatı kadına yaklaşır:

"Bayan Jones, beni tanıyor musunuz?"

Yaşlı teyze cevap verir:

"Ah evet Bay Williams sizi çocukluğunuzdan beri tanıyorum. Siz o zamanlar bile aileniz için tam bir baş belasıydınız. Sürekli yalan söylüyorsunuz, karınızı komşunuzla aldatıyorsunuz, en yakınım dediğiniz insanların arkasından konuşuyorsunuz, 2 Dolar fazla kazanmak için herkesi satarsınız."

Davalının avukatı başta olmak üzere bütün salon şok olur. Adam ne yapacağını bilemez bir halde kadına tekrar sorar:

"Peki Bayan Jones, ya karşı tarafın avukatını tanıyor musunuz?"

Kadın yine cevaplar:

"Elbette tanıyorum. Çocukluğunda ona dadılık yapmıştım. Tembel, ödlek ve alkolik adamın tekidir. Etrafında bir tek dostu yoktur ve herkes onun hala geceleri altına kaçırdığını söylüyor."

Bütün salonu bir uğultu kaplar. Hakim tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafın avukatını da kürsüye çağırır. Ve ikisine de eğilmelerini söyleyerek kulaklarına şunu fısıldar:

"Eğer bu kadına beni tanıyıp tanımadığını sorarsanız ikinizi de yakarım!"

1 Şubat 2011 Salı

Yaşlı çift..

Yaşlı çift evliliklerinin kırkıncı yıl dönümünde paraya kıymışlar, Avustralya’da tatil yapmaya karar vermişlerdi. Uçağın penceresinden saatlerdir okyanusu seyrediyorlardı.

Sessizliği pilotun anonsu bozdu:

-"Sayın yolcularımız! Korkarım size kötü bir haberim var. Motorlarımızdan biri sustu, diğeri de susmak üzere. Acil iniş yapmak zorundayız. Neyse ki altımızda haritada görülmeyen bir ada var ve sahiline inmeye çalışacağız. Bunu başarabilirsek tek sorunumuz bizi bulabilmeleri için dua etmek olacak."

Uçak minik adanın kumsalına başarılı bir iniş yaptı, kimsenin burnu kanamadı.

Uzun bir rahatlama sessizliğinden sonra adam karısının ellerini tuttu, gözlerine endişeyle baktı;

-"Mona, bu ayki kredi kartı borcunu ödemiş miydin?"

-"Hayır sevgilim, unutmuşum. Kızdın mı?"

Adam endişeyle yine sordu:

-"Araba kredisinin taksitini ödemiş miydin?"

-"Özür dilerim canım, onu da ödememiştim."

Yaşlı adam karısının ellerini bıraktı ve kırk yıldır yapmadığı şekilde ona sıkı sıkıya sarıldı.

-"Aferin"

Karısı şaşkın, korkarak sordu.

-"İyi misin tatlım?"

-"Hiç olmadığım kadar. Çünkü bankacılar bizi kesin bulur!"