31 Aralık 2011 Cumartesi
Hangisi...
Ölçü...
Eccükte...
30 Aralık 2011 Cuma
İnanmazsın...
28 Aralık 2011 Çarşamba
İşin erbabı..
Bilim adamı..
26 Aralık 2011 Pazartesi
Sıra..
Temelin; köydeki tüm erkeklerin, gördüklerinde iç geçirdikleri, güzel bir karısı vardır.
Bir süre sonra kadın köydeki erkeklerle beraber olmaya başlar. Öyle ki evin önünde uzun kuyruklar oluşur. Bunu gören arkadaşı Dursun dayanamaz:
- Ula Temel karinun neler yaptığını cörmirmisun? Bu kadıni neden hala boşamaysun?
Temel sinirli bir şekilde:
-Ula kariyi boşayayum da diğerleri cibi sıraya mı cireyum?
Vejeteryan
İki Rum kadın lokantaya gider. Birincisi kendine etli bir yemek söyler. Bunun üzerine ikinci kadın şöyle bir konuşmaya başlar:
- İnanırmisin ben vejeteryan oldum.
- Nasıl yani?
- 10 yıldır vücuduma dirhem et girmemiştir!!
- Ne yani Alex'in ki sebzediir?
Domiz...
Temelin karısı Fadime, grip olur. Teşhis domuz gribi!..
Uzun uğraşlardan sonra zor da olsa iyileşir…
İdris çarşıda görünce sorar temel'e:
- Temel, nasildur yence?
Temel yorgun, bitkin ve bezgin bir halde:
- Ciripi geçtu geçmesuna da, domizliği devam edii!!!.
10 numara..
Edebiyat öğretmeni sınıfta öğrencilere:
- “Sarı kız pencereden aşağıya baktı gelip geçenlere gülücük dağıttı" cümlesini kim en kısa haliyle ifade ederse, ona on numara vereceğim!!
Öğrenciler:
- Sarı kız gülücük dağıttı,
- Sarıkız aşağıdakilere baktı,
- Sarıkız pencereden güldü,
şeklinde değişik yanıtlar verirler.
Temel arka sırada sinirden kudurmak üzeredir. Sarı kızın bu hareket tarzı Temel'in ahlak anlayışına sığmaz. Sonunda temel parmak kaldırır.
Öğretmen:
- Söyle Temel!!
- Orispi!!
Plajda...
Temel’in oğlu ağlaya ağlaya babasının yanına gelir:
- Pütün çocuklar babalarıyla plaja cideyi. Haçan sen niye peni cötirmeyisun pabacum?.
Temel oğlunu plaja götürmeye karar verir. Ancak mayosu yok. Hemen karısından mayo dikmesini ister. Kadın ne bilsin mayo dikmeyi. Alır bir şeker çuvalını, güzelce kesip diker. Temel oğluyla plajda dolaşmaya başlar.
Çocuk etraftaki herkesin babasına bakıp bakıp güldüğünü görünce kendi kendine sorar;
-“Haçan niye herkes babama bakıp pis pis güliyi?”
Çocuk merakla babasının arkasına bir bakar! Ne görsün?
Arkada “Eskişehir Şeker Fabrikası”
Bir de dönüp ön tarafa bakar;
“Net 25 kilo”.
Balık...
Temel ölünce öteki dünyanın görevlileri listeye bakar ve Temel'e:
- Ya, senin adın bu listede yok!! Sen neden geldin? Bugün ölmeyecektin yanlışlıkla ölmüşsün. Seni yeniden dünyaya göndereceğiz. Ama kurallara göre insan olarak gönderilemezsin artık!. Ancak istediğin bir hayvan olarak dünyaya dönebilirsin. Ne olmak istersin?
Temel biraz düşünür:
- Yunus paliğu olayım o zaman!!
Ve anında yunus balığı olarak dünyaya ışınlanır. Aradan 3 dakika geçmez ve Temel tekrar öteki dünyaya geri döner. Çok şaşıran görevli:
- Yine ne oldu ya? Biz seni şimdi gönderdik niye geldin ki?
Temel mahcup ve masum, mırıldanır:
- Yuzme bilmeyrum da!!, Boğuldum!
Cin...
24 Aralık 2011 Cumartesi
Siz erkekler hep...
Newyork'ta ikiz kuleler yıkılmadan önce bir adamla bir kadın kulelerin tepesinde akşam yemeği yiyorlarmış. Yer romantik, kemancılar, yemek, ortam süper… Newyork acayip güzel, kadın mest... Başlamışlar muhabbete… adam konuştukça kadın hayran, adam konuştukça kadın hayran.. adam en sonunda konuyu yatağa getirmiş:
-Yatalım mı?? demiş..Kadın, birden ayağa kalkmış;
-Lanet olsun size, bütün erkekler aynısınız.. aklınız fikriniz yatakta.. deyip kendini camdan aşağıya atmış..
*
65. katta bir İngiliz camı açmış hava alıyor… bi bakmış ki kadın düşüyor.. kadını belinden yakalamış..;
-Napıyorsun?? demiş..
Kadın ağlamaklı;
-Yaşamak istemiyorum.. demiş..
İngiliz;
-Olur mu hiç, hayat güzel, bak, seninle Londra'ya gideriz..
Kadın
-eee sonra? demiş..
İngiliz;
-Orada benim şatom var
- eeee sonra??
-Atlara bineriz, av partilerine katılırız..
-eee, sonra?
-en güzel viskileri içeriz
- sonra??
-Şöminemizin karşısına geçeriz..
-eee??
- sonra da yatarız .. demiş İngiliz..
Kadın yeniden ağlamaya başlamış;
-Allah kahretsin, bütün erkekler aynısınız,lanet olsun, aklınız fikriniz yatakta.. demiş ve atmış kendini camdan aşağı..
*
45. katta bir Fransız balkonda hava alıyor.. bi bakmış kadının biri düşüyor, hemen kadını belinden yakalamış.
-Napıyorsun? demiş..
Kadın ağlamaklı;
-nefret ediyorum, yaşamak istemiyorum, hayat çok kötü.. demiş..
Fransız;
-olur mu.. hayat çok güzel.. seninle Paris'e gideriz..
-eee, sonra??
-cafelerde otururuz..
-ee, sonra?? demiş kadın..
-şanzelizede otururuz..
- sonra??
-en güzel yemekleri yeriz.. en güzel şarapları içeriz..
-eee??
-sonra, müzeleri gezeriz, elele tutuşup Eyfel'e çıkarız..
-eee,sonra?? demiş kadın..
-ordan benim çiftliğime geçeriz..
-eee,sonra??
-yıllanmış bi şarap açarız..
-sonra??
-şarabımızı içeriz..
-eee??
-sonra da yatarız.. demiş Fransız..
kadın yine ağlamaya başlamış;
-lanet olsun size.. bütün erkekler aynısınız, aklınız fikriniz yatakta.. deyip kendini tekrar camdan aşağıya atmış...
*
18.katta Temel balkonda hava alıyor... bi bakmış kadının biri düşüyor.. yakalamış belinden hemen;
- ne ediysun?? demiş..
kadın ağlamaklı;
-yaşamak istemiyorum.. demiş..
Temel;
-olur mu, hayat çok güzel daa.. demiş..
-seninle Rize'ye gideriz..
-ee, sonra??
-ee, çay toplaruk..
-ee, sonra??
-yaylaya çıkaruk..
-ee, sonra??
-ee, horon teperuk..
-ee,sonra??
-baktuk sıkılduk,deniz kenarına ineruk..
-ee,sonra??
-denize açıluruk..
-ee,sonra??
-ee, hamsi tutaruk..
-ee, sonra??
-hamsi tava yeruk..
-ee,sonra??
-hamsi buğlama yeruk..
-ee,sonra?
-hamsikoli yeruk..
-ee,sonra??
-hamsili pilav yeruk..
-ee,sonra?
-hamsi çorbası içeruk..
-ee,sonra??
-hamsi reçelu yeruk..
-ee,sonra??
-hamsili ekmek yeruk...
-ee,sonra??
-hamsi çorbası içeruk..
- eeee, yani yatmıycak mıyız..? demiş kadın.
Temel kadına şöyle bir bakmış ve atmış kadını aşağıya... arkasından da seslenmiş…
-Orospii..!!!
İki Arkadaş...
Çocukluktan beri iki eski arkadaş Murat ve Şahin bir kış mevsiminde, hafta sonu kayak yapmak için bir otele rezervasyon yaparlar ve malzemelerini Murat’ın kamyonetine yükleyip kuzeydeki bir dağa doğru yola çıkarlar.
Araçta birkaç saat yol aldıktan sonra çok kötü bir kar fırtınasına yakalanırlar ve en yakındaki bir çiftliğe yetişip yardım istemek için kapıyı çalarlar.
Kapıyı çok hoş ve güzel bir bayan açar. Durumu bayana anlatıp geceyi orada geçirip geçiremeyeceklerini sorarlar.
Bayan;
- Hava şartlarının çok kötü olduğunun farkındayım ve bu kocaman malikâne ve çiftliğe sahibim, ama çok yakın bir geçmişte eşimden boşandım ve yalnız yaşıyorum. Şayet sizi evime alırsam, komşular yanlış düşünüp dedikodular yapmaya başlarlar deyip özür diler.
Murat;
- Endişelenmeyin lütfen hanımefendi, biz şu evin yanındaki ahırınızı da kullanabiliriz. Ahırda da uyuyabiliriz ve hava biraz yumuşayınca sabahın çok erken saatlerinde hemen gideriz der.
Güzel bayan razı olur ve iki arkadaş ahıra girip geceyi orada geçirebilmek için hazırlıklarını bitirip yatarlar.
Sabah olduğunda hava sakinleşmiştir ve iki arkadaş yola çıkarlar. Kayak yaparak harika bir hafta sonu geçirirler.
Lakin takriben 9 ay sonra, Murat’a bir avukattan hiç beklenmedik yazılı ve resmi bir tebligat gelir.
Murat ilk başta biraz şaşırmıştır. Lakin tebligatı dikkatlice okuduktan sonra, gelen yazının, 9 ay önce arkadaşı Şahin ile birlikte kayak yapmak için hafta sonu kayak merkezine giderken tanıştıkları o güzel bayanın avukatından olduğunu anlar.
Murat hemen arkadaşı Şahin’e uğrar ve Şahin, yaklaşık 9 ay önce kayak yapmaya giderken ahırında kaldığımız o varlıklı, boşanmış ve güzel bayanı hatırlıyor musun? Diye sorar.
- Evet, tabi ki hatırlıyorum der Şahin.
- Pekiyi, gece yarısı ahırda uyuyorken kalkıp bayanın evini ziyaret edip kendisiyle görüştün mü? Diye sorar Murat.
- Iııhhh.... Evet, maalesef itiraf etmem gerekir ki yaptım der Şahin, yakayı ele vermiş olmanın verdiği utanç ile.
- Pekâlâ, bana dürüst bir cevap ver lütfen. Bayanla birlikte oldun mu diye sorar Murat.
Şahin artık kıpkırmızı olmuştur ve nerdeyse fısıldayarak;
- Eveett... der.
Murat;
- Yine dürüst bir cevap istiyorum, bayana kendi adın yerine benim adımı verdin mi? diye sorar tekrar.
Şahin’in yüzü artık bir pancar kadar kırmızı olmuştur;
- Bak dostum, çok özür diliyorum ve korkarım ki senin adını verdim, evet der.
Şahin titreyerek, korku ve panik içinde;
- Neden sordun ki? diye mırıldanır.
Murat yanıtını verir;
- Çünkü kadın ölmüş ve tüm malvarlığını bana bırakmış...
***
Sizler, öykünün başka türlü biteceğini bekliyordunuz, değil mi?
23 Aralık 2011 Cuma
Yaşlı Damat..
85 yaşındaki Martin 25 yaşındaki bakıcısı Filipinli Rose ile evlenmiş..
Kız, yeni kocasının ileri yaşı nedeniyle bütün geceyi onunla geçirip sağlığı bozulmasın diye 2 ayrı yatak odası hazırlamış. Düğün sonrası yatağa girip kocasını beklemiş.. 85 yaşındaki damat az sonra gelmiş..
Her şey mükemmel gitmiş, Martin odadan ayrılmış ve güzel gelin uyumaya başlamış ki.. Az sonra kızın kapısı gene açılmış. Yaşlı damat, yine hazır ve tabi her şey gene çok güzel gitmiş, Martin gelini öpmüş, iyi geceler dileyip ayrılmış..
Kız tekrar uyumaya çalışırken Martin bir daha geri gelmiş, inanılmaz, bir daha birbirlerini mutlu etmişler.. Damat ayrılırken, genç gelin;
- "Gerçekten çok etkilendim.. " demiş,
- "Senin yaşında birinden bu kadar sık bir performans beklemiyordum.. Üçte birin yaşındaki gençler ancak bir kere beraber olabiliyorlar... Gerçekten müthiş birisin Martin..!"
- "Nee??.." demiş Martin,
- "Yani ben buraya daha önce geldim mi?.."
*
Öyküden alınacak ders..
“Alzheimer her zaman kötü bir hastalık değildir.!!!!!”
20 Aralık 2011 Salı
Peri…
- Bu kadar uzun bir süre örnek bir çift olmanız ve hep birbirinize sadık kalmanız nedeniyle birer dileğinizi yerine getireceğim.
-Ah, ben sevgili kocamla tüm dünyayı görebileceğimiz uzun bir seyahat yapabilmek istiyorum' demiş, kadın, sevgi dolu gözlerle kocasına bakarak.
Peri sihirli değneğini sallamış ve gerekli tüm uçuş, gemi, otel, yemek ve eğlenceleri içeren voucher'lar kadının eline gelivermiş.
Sıra kendisine gelince adam biraz düşünmüş ve:
- Evet, demiş, tüm bunlar harika ve çok romantik. Ama böyle bir fırsat insanın ömrü boyunca sadece bir kez eline geçer ve artık ömrümüzün sonuna yaklaştık. Kusura bakma hayatım, ama benim dileğim benden 30 yaş daha genç bir karım olması.
Kadın ve peri oldukça büyük bir hayal kırıklığı içine düşseler de, dileğin yerine getirilmesi gereklidir. Bunun üzerine peri değneğiyle bir daire çizer ve...
Adam 92 yaşına gelir !!
*
Perilerin de dişi olduğunu unutmuş salak...
18 Aralık 2011 Pazar
Piyango...
-"Bana bakın Millet!.. Size söylüyorum!. Tam 30 sene sonra ben bu kahveye gene geleceğim" der ve çıkar, gider. Kahvedekiler "Adam deli herhalde" diye fazla önemsemezler. Ve aradan 30 sene geçer. Aynı adam kahveye gene gelir ve:
-"Hatırladınız mı beni millet. Size demiştim 30 sene önce, ben yine geleceğim diye. İşte geldim" der. Kahvedekiler tabi ki şaşırır. Adam devam eder.
-"30 sene sonra gene geleceğim bu kahveye" der ve gider.
Aradan bir 30 sene daha geçer. Nesil değişmiştir 30 sene önceki insanların çocukları kahvede oturmaktadır artık. Adam kahveden içeri girer.
-"Bana Bakın Millet Ben Sizin babalarınıza söyledim. Size de söylüyorum 30 sene sonra ben bu kahveye gene gelicem" der ve çıkar. Kahve milleti gene bunu takmaz. Aradan 30 sene geçer ve adam gene gelir.
-"Beni hatırladınız mı millet 30 sene önce tekrar gelicem demiştim, işte geldim ve 30 sene sonra gelip sizin cocuklarınıza da aynı şeyi söylicem" der ve gider. Aradan bir 30 Sene daha geçmiştir. Ve adam Gene Kahveye gelir.
-"Bana Bakın Millet Ben sizin dedelerinize söyledim. Babalarınıza söyledim, şimdi size söylüyorum tam 30 sene sonra ben bu kahveye gene gelicem" der ve gider. İçlerinden birisi,
-"Arkadaşlar bana bu olayı dedem anlatmıştı. Gelin hocaya gidelim, bu adam niye ölmüyor, nedir bunun hikmeti? diye soralım" der.
Ve bir hocaya giderler. Hocaya durumu anlatırlar. Hoca:
-"Ben bu gece rüyaya yatayım. Azrail ile konuşayım. Bakayım niye canını almıyor bu adamın, size yarın haber veririm" der.
Ve gece olunca hoca rüyaya yatar. Rüyasında Azrail ile konuşur.
-"Ya Azrail!. Sen bu şahısın canını niye almıyorsun" Azrail:
-"Zamanında bu adam bir dilek diledi. Ve bu dileği kabul oldu. Onun için" der. Hoca,
-"Ne diledi Ya Azrail" diye sorar. Azrail:
-"Allah'ım bana milli piyangodan büyük ikramiye çıkana kadar canımı alma diye diledi" der. Hoca:
-"Eeee… Allah istese buna büyük ikramiyeyi çıkartamaz mı?" Azrail:
-"Çıkartmasına çıkarır da! ŞEREFSİZ BİLET ALMIYOR Kİ."
Piyanist..
-"Ödeyecek param yok" demiş..
-"Ama cebimde 25 santimlik bir piyanist var. Sana istediğin her şeyi çalabilir.."
-"Hadi ordan sarhoş" herif" demiş, barmen..
Adam elini cebine atmış. Çıkarmış 25 santim boyunda bir piyanist. Piyanosu da önünde.. Barmen şaşkın şakın "Türk marşı" diyebilmiş…
Bir döktürmüş 25 santimlik piyanist, Mozart'ı.. Allah, Allah."Bu nasıl iş" demiş barmen şaşkınlık içinde..
Sarhoş adam:
-"Hurdalıkta bir lamba buldum, bin yıllık.. Parlatmak için ovarken içinden bir cin çıktı.. Bin yaşında.. Çökmüş.. Bitkiin... Kulakları da zor duyuyor…"
Elini öbür cebine atmış, bir eski lamba çıkarmış. Barmen'in önüne koymuş...
-"Ovala ve bir dilek tut" demiş.
Barmen lambayı ovalamış...
Ve hakikaten ihtiyar, ayakta bile zor duran bir cin çıkmış karşısına.
Bir eli kulağında "Haa.. Hii.." deyip duruyor..
Barmen:
-"Burada bu sigara dumanı ve içki kokuları arasında, iki ciğerim de perişan hale geldi.. Bana iki yeni ciğer ver" demiş, barmen..
Hooop!.. Barın başında, pala bıyıkları, heybetli serpustları, rengarenk kılıkları ile iki Yeniçeri, belirivermiş..!
-"Ama ben yeniçeri değil, yeni ciğer istemiştim" demiş barmen..
-"Ya ben..!" demiş adam.. "Ya ben 25 santimlik piyanist mi istedim sanıyorsun!.."
Saat
- Randevunuza gelecek arkadaşınız geç mi kaldı? diye sorar.
Adam;
- Hayır. Sadece günümüzün en modern ürünü olan bu saati yeni satın aldım. Test ediyorum...
- En modern saat mi? Ne farkı var bu saatin?
- Benimle beyin dalgalarını kullanarak iletişim kurabiliyor.
- Simdi ne diyor?
- Sizin iç çamaşırı giymediğinizi söylüyor.
Kadın kıkırdayarak;
- Öyleyse saat arızalı olmalı. Çünkü benim iç çamaşırım var...
Adam mütebessim…
- hay Allah! bu cihaz yine bir saat ileriyi gösteriyor...
17 Aralık 2011 Cumartesi
Biyoloji sınavı..
Daha sonra sınavın yapılacağı gün okula gitmişler bir de bakmışlar, ortada kâğıt kalem yok… sadece sıra sıra mikroskoplar.
Hocada başlarında beklerken demiş ki;
- "Bu mikroskoplarda bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak"
Tabi hemen itirazlar falan ama fayda etmemiş, hocanın dediği dedik…
Öğrenciler mikroskopların başına geçmişler. Ama bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış.
Hoca arkasından seslenmiş;
- "Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?"
Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış…
- "Tanısana hadi lan… tanısana kim olduğumu?"
Ağrı...
- Hastayım doktor, çok hastayım, vücudumun her yeri ağrıyor, nereme dokunsam sızım sızım sızlıyor, dökülüyor...
Doktor:
- Nasıl hastalık o, tüm vücudunu saran, ağrıtan?
Temel parmağının ucuyla kafasına dokunmuş.
- Ay ay ay...
Sonra göğsüne parmağını basmış ve yine acıyla bağırmış. Sonra beline, yine acıdan allak bullak olmuş, sonra bacaklarına... Temel parmağını neresine dokundursa ağrıyla irkiliyormuş...
Doktor daha fazla dayanamamış.
- Ver bakayım şu elini salak,senin parmağın kırık...
Hızlı Baba..
- Benim babam ok attıktan sonra koşup hedefe oktan önce varıyor...
- O da birsey mi, demiş ikinci çocuk... Benim babam tabancasını ateşliyor ve hedefe kursundan önce yetişiyor...
- O da birsey mi, demiş üçüncü çocuk... Benim babam devlet hastanesinde doktor... Mesai 5'de bitiyor, benim babam eve 3:30'da geliyor.
Deneme...
Doktor kısa bir muayeneden sonra bir sperm testini uygun görmüş. Dedenin eline bir kavanoz tutuşturmuş:
- Su kapalı bölmeye geçin, demiş, orada bu kavanozun içine bir miktar sperm bırakıp kavanozu bana getirin...
İhtiyar adam denileni yapmış. Biraz sonra bölmeden sıkıntılı sesler, ahlamalar, uflamalar duyulmuş... Doktor ile genç gelin içerde ne olup bittiğini merak ederken dede başını dışarı uzatmış:
- Doktor bey acaba karım da buraya gelebilir mi?
- Elbette, demiş doktor...
Genç kadın da bölmenin arkasına geçmiş. Bu defa sesler ikileşmiş... Yine ahlamalar.. Uflamalar... Yeni evli çift neden sonra yorgun bir biçimde bölmenin arkasından çıkmış. Yaşlı adam kavanozu umutsuz bir şekilde doktora uzatmış. Doktor kavanoza bakmış:
- Ama bu kavanoz boş...
- Evet, demiş yaşlı adam, olmadı...
- Neden olmadı?
- Olmadı işte... Sağ elimle denedim olmadı... Sol elimle denedim olmadı.. iki elimle denedim olmadı... Karim içeri gelip her iki eliyle denedi yine olmadı. Bir ara dişleriyle denedi o da fayda vermedi. Sonuçta kavanozu açamadık doktor bey...
Beyin...
Yorgun ve umutsuz bakışlı bir doktor çıkıyor içeriden;
- "Tek yaşam şansı var oda beyin nakli. Böyle bir ameliyatı ilk olarak deneyeceğiz, tabi masraflar hastanın ailesine ait."
Aile, şaşkın, yorgun, çaresiz... Aralarından biri;
- "Peki ama fiyat nedir diyor ?"
- "Değişir" diyor doktor. “erkek beyni kullanırsak 5000 Euro, kadın beyni kullanırsak 200 euro.”
Uzun bir sessizlik çöker. Beyler gülmemeye çalışırlar. Hanımlarla göz göze gelmekten kaçarlar. Ama aralarından biri merakını yenemez ve sorar;
- “Peki doktor bu fiyat farkının nedeni nedir?”
Cerrah gülümser.
- "Eh tabi, aynı arabalar gibi… Kadın beyinleri ucuz oluyor, akıllarını çok kullandıkları için. Kullanılmış akıl, kullanılmış beyin. Erkek beyni hiç kullanılmamış… sıfır km araba gibi pahalı oluyor."
14 Aralık 2011 Çarşamba
Tersten Yaşamak...
Dere..
13 Aralık 2011 Salı
Ticaret böyle olur...
"Nedir bu kuyruk..?" diye sorduğunda; Kuyruğun diğer ucunun kiliseye uzandığını ve Vatikan kilisesi tarafından cennetin parça parça satıldığını, 1000 dolar verenin de cennetten bir parça satın alabildiğini öğrenir. Kuyruğu takip edip kiliseye ulaşır, kapıdaki görevlilere;
- "Ben cehennemi satın almak istiyorum.." der.
-"Olmaz burada cehennem satışımız yok, cennetten bir parça almak istiyorsan da sıraya gir.." derler.
Temel cehennemi almakta kararlıdır ve ısrarını da sürdürür. Kapıda Temeli ikna edemeyen görevliler, içerde Papa'ya durumu anlatırlar. Papa gülerek;
-"gidin sorun bakalım cehennemin tümüne ne kadar veriyormuş bu akılsız adam.." der.
Kapıya inip Temele sorarlar;
-"10.000 dolar veririm.." der Temel.
Papa Temeli içeri çağırtır, hazırlattığı evrakı da Temele imzalatıp 10.000 dolarını da aldıktan sonra arkasından gülerek uğurlarlar.
Dışarı çıkan Temel, kapıda günlerdir cennetten bir parça satın almak için bekleyen binlerce kişiye elindeki belgeyi gösterip;
-"Eyyyy uşaklar; cehennemin tümünü ben satın aldım, artık cennet için uğraşmanıza gerek kalmadı, dağılabilirsin..." der…
*
Sonra ne oldu dersiniz...
*
Cennet satışları sıfırlayan Papa ve ekibi 10.000 dolara sattığı cehennemi Temel’den geri alabilmek için hala pazarlık etmekle meşguller…
Son durum..;
Temel 10 milyon dolarda ısrarcı...
12 Aralık 2011 Pazartesi
İsim..
Kızılderili çocuk babasına soruyor:
- Baba diğer milletlerin ne güzel adları var, Ali, Ayşe, Hans, Tom... Hepsi kısa kısa isimler. Bizimkiler, sanki birer öykü. Gece uluyan çakal, gün doğarken uçan kartal, bunlar ne biçim adlar?
- Bak yavrum, Kızılderili adları, gerçekten bir öyküdür ve güzeldir. Örneğin;
Küçük kardeşin Dolun Ay; ay gökyüzünde dolunay halinde iken, annen yanıma geldi, birlikte olduk, o güzel çocuk doğdu…
Erkek kardeşin, Çakan Şimşek; annenle bir gün gezerken, sağanak halinde yağan yağmurdan kurtulmak için girdiğimiz mağaranın ağzında, şimşekler çakarken annenle birlikte olduk ve o kahraman kardeşin, Çakan Şimşek oldu.
Ablan, Bahar Çiçeği; ilkbaharda annenle otların arasında koşarken, birlikte olduk ve o güzel çocuk, Bahar Çiçeği oldu.
Şimdi anladın mı Yırtık Prezervatif?
Basit düşüneceksin basit...
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır.
Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar.
Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır.
Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir.
Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.
Kimyacı: "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış"
Fizikçi: "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş"
Jeolog: "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış"
Matematikçi: "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış"
Antropolog: "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş"
Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar…
Adam cevap verir:
- "Boru yetmedi."
Çuvallama..
Kadın: Ben ölürsem ne yaparsın? Tekrar evlenir misin?
Adam: Hayır. Kesinlikle hayır !!
Kadın: Neden?? Evli olmak hoşuna gitmiyor mu!!??
Adam: Öyle demek istemedim. Tabi ki gidiyor.
Kadın: O zaman neden tekrar evlenmezsin ki??
Adam: Tamam. Tamam. Evlenirim.
Kadın: (yüzünde üzgün kırgın bir ifadeyle)....Evlenirsin!?..
Adam: (ne diyeceğini bilemez ve azıcık kızgın bir iç çeker)
Kadın: Onunla bizim yatağımızda mı yatarsın?
Adam: Başka nerede yatılabilir ki??
Kadın: Benim resimlerimi kaldırıp yerine onun resimlerini koyar mısın??
Adam: Sanırım bu yapılacak en uygun şey olur.
Kadın: O zaman onun benim ayakkabı koleksiyonumdan ayakkabılar giymesine de izin verirsin....??
Adam: Hayır onun ayakları 37 numara...
Kadın: .....................????
Adam: Haas....s.......ttiirr.........!!!
11 Aralık 2011 Pazar
Kasırga..
Tatil köyünde bir Amerikalı ile tanışan Türk işadamı sohbet ediyorlar. Bizimki anlatıyor:
- Böyle bir tatil aklımdan bile geçmezdi. Bir yangın fabrikamı kül etti. Sigorta paramı ödeyince, "oğlum dedim, bunca yıl eşek gibi çalıştın da ne oldu? Şimdi tatil zamanı", dedim ve bu tatile çıktım.
- Tesadüfe bak, demiş Amerikalı... Benim de çok iyi iş yapan bir restoranım vardı. Bir kasırga taş üstünde taş bırakmadı. Sigorta paramı ödeyince ben de bu tatile karar verdim.
Epey bir zaman geçtikten sonra, sessizliği bizim iş adamı bozmuş:
- Yahu anlatsana, sen kasırgayı nasıl başlattın?
8 Aralık 2011 Perşembe
Evlilikte Paylaşmak...
Soğuk bir kış aksamı, McDonalds'ın kapısından içeri yaşlı bir amcayla teyze girmişler, bir masaya oturmuşlar. Derken amca, kasaya gidip 1 hamburger, 1 büyük boy patates ve bir büyük kola almış.
Elinde tepsiyle masaya dönmüş, hamburgeri ikiye bölerek yarısını teyzenin önüne koymuş, sonra bütün patatesleri tek tek sayarak onların da yarısını teyzeye vermiş, sonra kola kutusunu da ortaya koymuş, önce bir yudum kendisi içiyor sonra da teyze bir yudum alıyormuş.
Herkes 'ne tatlılar, iki tonton buraya gelmişler, bir kişilik yemeği ikisi yiyorlar zavallıcıklar' diye onları izliyormuş. Derken bir de bakmışlar ki teyzenin önünde hamburgerle, patatesler olduğu gibi duruyor, kocasının afiyetle yemek yiyişini seyrediyor, arada bir de kola'dan bir yudum alıyormuş.
Sonunda orda çalışanlardan biri dayanamamış, yanlarına gitmiş;
- “Afedersiniz, ben sizi izlemekten kendimi alamadım… lütfen izin verin size bir menü kendim ısmarlayayım.”
Yaşlı amca;
- “Teşekkür ederiz ama biz halimizden memnunuz. 60 yıldır evliyiz ve her şeyimizi işte böyle paylaşırız” demiş.
Bunun üzerine genç adam teyzeye dönmüş;
- “Peki ama teyzeciğim, siz neden hamburgerinizi, patateslerinizi yemiyorsunuz, neyi bekliyorsunuz?..”
Yaşlı teyze yanıt vermiş;
- “Dişleri!..”
6 Aralık 2011 Salı
Şeytan..
İnsanlığın ilk var olduğu dönemde, adamın biri şeytanı yakalamaya karar vermiş.
Ancak bunun için 40 yıl Tanrı’ya ibadet etmesi gerekiyormuş.
Karısıyla, dostlarıyla ve bütün dünyayla ilişkisini kesmiş, kendisini ibadete adamış.
40 yıl sonra Tanrı, ibadetinin karşılığı olarak ona ağzı kapalı bir şişenin içinde şeytanı sunmuş.
Artık özgürmüş adam ve Dünyada neler olup bittiğini görmek, nelerin değiştiğini öğrenmek için sabırsızlanıyormuş. şişeyi karısına teslim etmiş, ona iyi sahip olmasını söylemiş ve dışarıya çıkmış.
Kadın şeytanı çok merak ediyormuş. Merakına yenilip şişenin ağzını açıvermiş...
Açar açmaz da şeytan şişeden fırlayıp çıkmış ve gülmeye başlamış.
- “Merakına engel olamadın ve kocanın 40 yıllık emeğini boşa çıkardın' diye alay etmiş kadınla.
- “Yok canım” demiş kadın. “Sen hiç o şişenin içinde olmadın ki!”
- “Nasıl olur?” diye haykırmış şeytan. “Sen de gördün... şişeden çıktım ben!”
- “Hiç o şişenin içinde değildin, inanmıyorum buna. Nasıl küçücük şişeye girebilirsin ki?”
Kafası atmış şeytanın. “Gireyim de gör!” demiş ve yeniden şişenin içine girivermiş.
*
İşte böyle... Adamın şeytanı hapsetmesi 40 yılını, kadının ise yalnızca 5 dakikasını almış. Şeytan da bu duruma şöyle isyan etmiş:
- “Tanrım, madem kadını yaratacaktın, o zaman beni neden yarattın?”