29 Mart 2012 Perşembe

4+4+4

Küçük çocuk odada oyuncaklarıyla oynarken baba meclis televizyonunda “4+4+4” eğitim sisteminin görüşmelerini izlemektedir. Bir ara görüşmeler sırasında ortalık hareketlenir, vekiller arasında kavga çıkar. Herkes birbirine tekme tokat girişirken televizyondaki gürültü çocuğun ilgisini çeker. Ekrana bakan çocuk koca koca adamların küfürler savurarak kavga ettiğini görür ve korkuyla babasına sokulur. İncecik bir sesle babasına;
-"Baba ne oluyor? Bu amcalar neden küfrediyor, neden kavga ediyorlar??" diye sorar..
Çocuğunun korku ile gösterdiği bu tepki karşısında baba ne diyeceğini şaşırmış şekilde çocuğunu çevaplar..
-"Korkacak bir şey yok yavrum. Amcalar kavga etmiyor, senin geleceğini tartışıyorlar..."

28 Mart 2012 Çarşamba

4+4+4 ile Matematikte yeni boyut !!!

Müfettiş öğrenciye sorar,
-"3 ile 2 ne eder?"
-"Neye göre öğretmenim, bu duruma göre değişir."
-"Nasıl yani?"
Çocuk cevap verir..
-"3 ten 2 çıkarsa 1 kalır. Buda ALLAH 1 dir demektir.
Yok, 3 ile 2 yi toplarsak 5 eder. Buda İslamın 5 şartı demektir.
Yok, eğer, 3 ile 2 yi çarparsak 6 eder, buda imanın şartı,
3 ile 2 yi peş peşe okuyacaksak buda 32 farz demektir.
3 ile 2 yi Ayrı Ayrı Soruyorsanız, 3 Guslün Farzı'dır,
2 Teyemmü'mün Farzıdır.
Siz hangisini sormuştunuz…?"   

26 Mart 2012 Pazartesi

Temelin içine düşen kurt..

Dini bütün ve bununla her dem övünen Temel, tesettürlü ve güzel bir hanımla evlenir ve aradan iki ay geçtikten sonra bir gece karısına sorar:
-Ula Fadime, benden once birkac sevgilun oldugi dogru midur ?
Karisi: 'Dinle bemum aslan yürekli uşağum; Evinde  sıcak iyi yemegin var midur ?
Temel 'Evet var'
Karisi: Temiz ve ütülü elbiselerin var mi ?
Temel: Evet var.
Karisi: Evin düzgün ve temiz mi ?
Temel: Hem de nasul, çoook memnunum da !...
Karisi: Ha peku... gece yatakta benimle sevişmekten memnun misun ?
Temel: Hemde çokkk, sen ne deyisun, haçen aklımu başimden alayisun...
Karisi: Öyleyse soyle ha uşağum... Bütün bunlari ben nerede öğrendum sanayisun... "Cami de mu, kuran kursindamu?..."

Tek asker..

Kış tatbikatında Temel elde tüfek yerde yatıyormuş. Komutan gelip sormuş:
-Düşman önden gelirse ne yaparsın Temel??
Temel cevaplamış.
Şu yandan, bu yandan, Arkadan gelirse, diye tekrar sormuş komutan.
Temel bunları da cevaplamış. Komutan en sonunda:
-Ya düşman tepeden gelirse? deyince…
Temel dayanamamış ve:
-Ha bu memleketin tek askeru ben miyum koomitanum daa!

Hatırlamak...

Jet Sosyete'ye mensup zengin bir kadın arkadaşıyla birlikte şehir dışında bir çiftlikte eğlenmiş, ertesi sabah bilmediği bir yatakta çırılçıplak uyanmış, o sırada odayı havalandırmak için içeri giren uşaktan koyu bir kahve istemiş.. Kahvesi gelince hemen sormuş,
-"Dün geceyi hatırlamıyorum.. Bu yatağa nasıl geldim?.."
-"Ben sizi yukarı taşıdım ve yatağınıza yatırdım efendim.." demiş uşak saygılı bir ifadeyle..
-"Ama elbiselerim?.."
-"Buruşmasın diye ben çıkartıp dolabınıza astım efendim.."
-"Külotum yok..?"
-"Sıkı lastik kan dolaşımınızı etkilemesin diye ben çıkarttım efendim..!"
-"Aman ne geceymiş.." demiş kadın,
-"Hiçbir şey hatırlamıyorum, herhalde çok gergindim!..”
-"Sadece ilk seferinde efendim!.."

25 Mart 2012 Pazar

Hay senin yulaf ezmene..

Joe ve betty altmış yıllık evli, ikisi de seksen üç yaşında bir çifttir.
Zengin değiller ama tutumlulukları sayesinde gayet rahat yaşayabilmişlerdir. İkisi de son derece sağlıklıdır ve bunu betty'nin sağlıklı beslenme ısrarına borçludurlar.
Altmış altıncı mezunlar günü buluşmasına giderken uçakları düşer ve dosdoğru cennetin kapısına giderler.
Aziz peter çifti içeri alır ve altın ile ipek döşeli, mutfağı tıka basa dolu ve banyosunda şelale akan muhteşem bir malikaneye götürür.
Aziz Peter;
-"cennet'e hoş geldiniz" der, "artık eviniz burası olacak. Ödülünüz bu"
Joe pencereden dışarı bakar ve hayatında hiç görmediği güzellikte bir golf sahası görür. Aziz peter çifti gezdirmeye devam eder. İlk durakları açık büfesinde ıstakozdan tutun da en leziz biftekler ve kremalı tatlılara kadar akla gelebilecek her türlü lezzetin bulunduğu kulüp binasıdır.
Joe karısına gergin bir bakış atar ve aziz peter'e;
-"düşük yağlı ve kollesterol düşürücü yiyecekler ne tarafta?" diye sorar.
-"işin iyi tarafı da bu zaten," der aziz peter gülümseyerek
-"istediğinizden istediğiniz kadar yiyip içebilir ve asla şişmanlamaz ve hasta olmazsınız. Cennet burası"
-"tansiyon ve şeker ölçtürmek de mi yok?"
-"yok" der aziz Peter
-"burada tek yapacağınız keyfinize bakmak olacak"
Joe betty'ye döner ve
-"hay senin yulaf ezmene!" der.
-"o kadar ısrar etmeseydin on sene evvel gelirdik buraya!"

18 Mart 2012 Pazar

Dünya ve Ahiret işleri..

Dünya din adamları bir toplantıda bir araya gelmiş konuşuyorlarmış. Konu dönmüş dolaşmış, toplanan paralara ve onların hak yolunda kullanılmasına gelmiş. İlk olarak bir haham almış sözü:
-"Biz, topladığımız paraları 5 metre öteye bir çizgi çizer ve çizgiye doğru fırlatırız. Çizgiyi geçenleri hak yolunda kullanırız, geçemeyenler de bize kalır" demiş.
İkinci olarak bir papaz söz almış:
-"Biz de benzer bir yöntem kullanıyoruz" demiş ve eklemiş:
-"Kilisede toplanan paraları 5 metre öteye koyduğumuz bir kavanoza atarız, kavanoza girenleri hak yolunda kullanırız, girmeyenler bize kalır."
Son olarak bizim imam söz almış. O da:
-"Bizde de durum pek farklı sayılmaz" demiş;
-"Biz de topladığımız paraları yukarıya doğru fırlatırız, Yüce Rabbim ihtiyacı olduğu kadarını içinden alır, gerisi bize kalır..."

16 Mart 2012 Cuma

Kısır döngü..

Patron sekreterine seslenir;
-Bir haftalığına iş için yurtdışına çıkacağız. Ona göre hazırlan.
Sekreter kocasını arar:
-Patronla bir haftalığına yurtdışına çıkacağız. Sen başının çaresine bakarsın.
Kocası sevgilisini arar…
-Karım bir haftalığına yok. Bu haftayı beraber geçirelim.
Sevgili Özel ders verdiği minik çocuğu arar:
-Bu hafta sana ders veremicem. Gelmene gerek yok.
Minik çocuk Dedesini arar:
-Dedecim, bu hafta öğretmenim yurtdışına gittiğinden dersim yok. Bu haftayı beraber geçirelim.
Dede (1.bölümdeki patrondur) sekreterini arar:
-Bu haftayı torunumla geçireceğim. Gezimiz iptal oldu. Gidemeyeceğiz.
Sekreter kocasını arar:
-Gezimiz iptal oldu. Gidemicez.
Koca sevgilisini arar:
-Bu hafta beraber olamıcaz. Karımın gezisi iptal oldu.
Sevgilisi ders verdiği minik çocuğu arar:
-Bu hafta sana ders verebileceğim. İşlerim iptal oldu.
Minik çocuk Dedesini arar:
-Dedeciğim. Öğretmenimin işleri iptal oldu. Bu hafta beraber olamıcaz. Çok üzgünüm.
Dede sekreterini arar:
-Merak etme. Bu hafta yurt dışına çıkabileceğiz. Hazırlıklarını yap...

12 Mart 2012 Pazartesi

Tavır..

Yeni evli genç çift, düğün gecesi balayı süitlerine çıkmışlar.. Yatağa girmek için hazırlanırken genç adam pantolonunu çıkarıp kadının önüne atıvermiş:
- Şunu bir giysene..
Kadın giymeye çalışmış ama pantolon kadına en az 2 beden büyük, tabii olmamış..
- "Olmuyor işte, ben senin pantolonunu nasıl giyeyim.." demiş..
Bunun üzerine adam sırıtmış:
- "Evvet işte anlaman gereken budur karıcığım.. sen benim pantolonumu giyemezsin ve benim yerime evin reisi olamazsın.."
Kadın bunun üzerine adama bakmış bakmış, sonra çıkarmış külotunu adamın suratına fırlatmış:
- "Sen şunu bi giysene.."
Adam kadının minicik külotunu giymeye çalışmış ama dizlerine kadar bile çekememiş,
- "Ben bunun içine giremem" diye söylenmiş..
Bunun üzerine kadın:
- "Evvet işte anlaman gereken budur kocacığım, giremezsin.." demiş..
- "ve az önceki tavrın değişene kadarda hayatta giremeyeceksin.."

Kabahat..

Köylü yağmur duasına çıkıyormuş, Bektaşi'ye ''sen de gel'' demişler.
Baba Erenler kalabalığa katılmış, yolda küçük tarlasının yanından geçerken elindeki sopayı tarlaya dikmiş, göğe bakarak:
- Bizimki de burası!.. demiş.
Duadan sonra bir yağmur bir yağmur, ortalığı seller basmış, Bektaşi'nin tarlasında ne varsa sular almış götürmüş. Bu manzarayı gören Bektaşi, ellerini yukarı kaldırmış ve seslenmiş:
-Kabahat sende değil, bu tarlayı sana gösterende..

Padişah kulu...

Bektaşi Baba İstanbul'da gezinirken, Padişahın Sarayı olduğunu zannettiği görkemli bir binanın yakınından geçmektedir. Binanın önünde şatafatlı bir fayton durduğunu görür. Binadan sırmalı elbiseleri olan adam çıkınca, muhafızlar selama dururlar. Adam faytona binerken, Bektaşi meraklanır ve muhafızlardan birinin yanına sokularak sorar.
-Faytona binen padişah mıdır?
-Hayır, padişahın bir kuludur. Cevabını alır.
Bektaşi, tepeden tırnağa önce faytondaki adama bakar. Sonrada kendi haline baktıktan sonra, ellerine açarak söylenir:
-Tanrım, bir padişahın kuluna bak! Sonra, bir de senin kuluna…

Herşey Allah'tan..

Bektaşi'nin biri her gün kasabada “Her şey Allah'tan, Her şey Allah'tan” diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün kasabanın serseri delikanlılarından biri yine böyle mırıldanarak dolaşmakta olan Bektaşi'ye arkasından sessizce yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fena halde yanan Bektaşi pür hiddet dönüp kendisine tokat atan delikanlıya ters ters bakınca, delikanlı;
-“Öyle ne bakıyorsun baba erenler” demiş, “hani her şey Allah'tandı?”
-“Tabii” demiş Bektaşi, “her şey Allah'tan da ben hangi deyyusu aracı ettiğine bakıyorum.”

Temelin koyunu..

Çiftçi Temel'in bir koyunu varmış. Bütün gayrete rağmen koyun gebe kalamıyormuş. Temel düşünmüş tasınmış ve bu konuda nam salan koçun sahibi İdris ile konuşmaya karar vermiş. Konuyu açtığında İdris:
-Tamam, koyunun koçum ile çiftleşebilir ama 5 liranı alırım. demiş.
Temel bunu seve seve kabul eder ve ertesi sabah koyununu el arabasına oturtur İdris`in yolunu tutar.
Koyun ile Koç çiftleşir. Ama Temel tedirgindir, “ya hamile kalmazsa” endişesi ile İdris’e sorar:
-Koyunumun hamile olduğunu nereden anlayacağım?
-Sabah kalktığında eğer ayakta ise hamile değil. Eğer yatıyorsa hamiledir. der İdris..
Sabah olur Temel koşarak gider ahıra ama koyun ayaktadır. Oflayıp yine el arabasına koyunu koyup İdris' in ahırına gider. Bu sefer İdris 3 lira alır. Aynı şeyi söyler; “ayakta ise değil, yatıyorsa hamile...”
Sabah olur ancak yine koyun ayaktadır. Temel yine gider İdris’in ahırına ve bu sefer ona acıyan İdris 1 lira alır ve hayvanlar yine çiftleşir.
Takip eden gün Temel' in canı hiç ahıra gitmek istemez ve karısı Fadime’ye seslenir:
-Şu ahıra bi baksana koyun ne alemde, ayakta mı, yatıyor mu?
Fadime gider bir zaman sonra gelir. Temel sorar:
-Koyun ne durumda, ayakta mı yatıyor mu?
Fadime gülerek cevap verir:
-Ne ayakta ne de yatıyor, el arabasına binmiş seni bekliyor...

Cennetlik..

-Adamın biri ölüp cennetin kapısına dayandığında, cennetin baş meleği durdurur onu.
-İçeri almadan önce sorularıma cevap vermelisin?
-Hayatın boyunca tam anlamıyla iyi bir iş yaptın mı, bakalım?
-Adamcağız uzun uzun düşünür, hafızasını zorlar, ama ne yazık ki yaptığı iyi bir şeyi hatırlayamaz.
-Melek tekrar sorar:
-Peki, bari söyle, hiç cesaret gerektiren bir şey yaptın mı, hayatında?
-Adam hemen atılır gururla:
-Yaptım, tabii!
-Anlat bakalım, neymiş bu cesur iş?
-Adam anlatmaya baslar. Ben futbol hakemiydim. Saraçoğlu'nda bir Fenerbahçe-Galatasaray maçını yönetiyordum. Maçın son dakikasında Fenerbahçe aleyhine penaltı çaldım.
-Vay canına, gerçekten cesurmuşsun sen, hadi geç bakalım!
Cennetin kapıları açılır.
-Bizim hakem tam geçecekken, melek merak eder:
-Ne zaman olmuştu bu maç?
-Aşağı yukarı üç dakika oluyor biteli...

Hepsi..

Temel için kız istemeye giderler.
Temel'in babası kızı istedikten sonra kız babası sorar:
- Oğlunuzun sigara, içki, kumari var midur?
Temel'in babası cevap verir:
- Hepsi var, bir tek karı eksik…

Rüya..

Bir sabah kadın uyanır uyanmaz;
- Kocacığım, rüyamda ne gördüm biliyor musun? Akşam eve elinde çok güzel bir paketle geliyordun...
- Eee?
- Ben de paketi heyecan içinde açıyorum ve içinden ne çıkıyor bir bilsen!
- Neymiş?
- Bir inci kolye! Sence bunun anlamı ne?
Adam gülümser:
- Bu akşam öğrenirsin sevgilim.
Akşam olur adam elinde güzel bir paketle eve gelir.
Kadın gözlerine inanamaz; çok heyecanlanır:
- Kocacığım, sen bir harikasın!
Ve aceleyle paketi açar. Kutunun içinden bir kitap çıkar.
Üzerinde 'rüya tabirleri' yazmaktadır.

11 Mart 2012 Pazar

Falcı...

Bir memlekette başbakan geleceğini öğrenmek için bir falcıya gider. Falcı, bilinen tavırlarıyla güya olaya yoğunlaşarak gözlerini yumar ve konuşur:
-Sizi büyük bir caddede, halkın tezahüratı arasında üzeri açık bir araba ile geçerken görüyorum.
Başbakan sırıtır ve sorar:
-Peki halk memnun gözüküyor mu?
-Evet, her zamanki gibi.
-Halk arabanın etrafında koşuşturuyor mu?
-Evet, arabanın etrafında deliler gibi koşturuyorlar; polis yolu açmakta zorlanıyor.
-İnsanlar bayrak taşıyorlar mı?
-Evet, hem bayrak hem de ümit ve güzel bir gelecek vadenen pankartlar taşıyorlar.
-Sahi mi? İnsanlar bağrışıp şarkı da söylüyorlar mı?
-Evet, insanlar ümit dolu ve güzel bir gelecek vadeden cümleler sarfederek bağırıyorlar.
-Peki, ben bu hareketlere karşı nasıl bir tavır sergiliyorum?
-Bunu göremiyorum.
-Niçin?
-Çünkü tabut kapalı!

8 numara...

Adam Cennetin kapısına gelir. Kapıdaki Melek sorar:
-"Din?"
"Hıristiyan" der adam.
Melek elindeki listeye bakar ve
-"Yirmi sekiz numaralı oda,"der.
-"Yalnız sekiz numaranın önünden geçerken sessiz ol."
*
Bir başka adam gelir. Kapıdaki melek yine sorar.
-"Din?"
-"Budha"
-"On sekiz numara. Yalnız sekiz numaranın önünden geçerken sessiz ol."
*
Bir adam daha gelir.
-"Din?"
-"Yahudi"
-"On bir numaraya git. Yalnız sekiz numaranın önünden geçerken sessiz ol."
-"Farklı dinler için farklı odaların bulunmasını anlıyorum" der adam.
-"Ama neden sekiz numaranın önünden sessizce geçecek mişim?"
-"Sekiz numarada Müslümanlar var." der Melek.
-"Kendilerinden başkası buraya gelemiyor zannediyorlar."

Müebbet Hapis...

Zamanın en büyük Mafya babası çok ağır bir suçtan yargılanmaktadır ve idamı istenmektedir. Jüri üyelerinin içinde Temel’de vardır. Mafyanın adamları mahkemeden önce Temel'i bir kenara çekerler ve şöyle derler:
- "Temel ne yap et Babanın idam kararını müebbete çevir yoksa bu senin sonun olur."
Temel’in içine korku düşmüştür acep ne yapsam da bu adamı kurtarsam diye düşünür.
Dava başlar, günlerce devam eder ve nihayet Jüri üyeleri karar vermek üzere odalarına geçerler..
Aradan uzun bir süre geçtikten sonra jüri geri gelir ve kararını okur:
- Müebbet hapis!...
Bunu duyan Babanın adamları ne yapacaklarını şaşırırlar doğru Temel e gidip;
- “Aferin sana Temel şimdi gözümüze girdin… Ehh be Temel iyi güzel de bu işi nasıl başardın?” diye sorarlar. Temel:
- "Sormayın be uşaklar; jüri Beraat Beraat diye tutturdu, Müebbede çevirene kadar aklan karayı seçtum daaa...”

Başka kimse yok mu?

Maho ağa dağ bayır gezerken bastığı yere dikkat etmez ve uçurumdan yuvarlanmaya başlar. Çizgi filmlerdeki gibi, uçurumun yarısında bir ağaç parçasına zor tutunur. Kendine gelince var gücü ile seslenir;
- Ula yoharida kimse yoh miiiii????..
Sadece sesi yankılanmaktadır. Aradan biraz zaman geçer. Bir gayret daha;
- Ula yoharida kimse yoh miiiii????.
Hiç ses soluk yoktur. Epey zaman geçer. Hava kararmaya, tutunduğu dal çatırdamaya başlamıştır. Zaten kolunda da mecal kalmamıştır. Son bir gayretle ve bağırmaktan kısılmış olan sesi ile:
- Ula, ulaaa yoharida kimse yoh miiii???..
Derken, nereden geldiği belli olmayan, içinden mi, dışından mı bir ses duyar;
- Ben varım!
Gözleri parlamış ve azıcık can gelmiştir Maho ağaya;
- Sen kimsin?
“ Ben bir elçiyim “ der.
- Bana bir çare, ne olur!
Elçi;
- Saatlerdir orada sabırla ve isyan etmeden bekledin. Bu sabrının mükâfatı olarak senin bütün günahların affedildi. Bırak elini ve gir cennete!
Maho Ağa azıcık düşünür;
- Ula.. başka kimse yoh miiiiiii????

10 Mart 2012 Cumartesi

Hafta sonu..

Delikanlı küçük kasabasından çıkıp şehrin en büyük marketinde işe başvurur. Burada her şey ama her şey satılmaktadır.
Patron sorar:
- Daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
- Evet, kasabadaki tek markette çalışmıştım.
Patronun gözü çocuğu tutar:
- İyi, yarın başlıyorsun.
Ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır:
- Evet, bugün kaç satış yaptın?
- Bir!
- Ne! Bir mi? Diğerleri 20-30 satış yaptılar. Nasıl bir tane olur? Kaç dolar tuttu peki?
- 320.334 dolar tuttu.
Patron şaşırır:
- Nasıl becerdin bunu?
- Adama basta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. Adama nerede balık tutacağını sordum. Kıyıda deyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. Tekne bölümüne indik ve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. Vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4x4 bir jeep de sattım.
Patron şoka girmiştir:
- Ne diyorsun, bütün bunları bir küçük olta almaya gelen bir adama mı sattın?
Genç satıcı cevap verir:
- Yoo aslında karısı için kanatlı ped almaya gelmişti... Ben de ona söyle dedim:
-"Hafta sonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git."

Haber..

Doktor telefonla ulaştığı hastasına:
-"Sonuçlar belli oldu. Bir kötü, bir de daha kötü haberim var."
Hasta:
-"Nedir kötü haber?"
Doktor:
-"Maalesef 1 günlük ömrünüz kaldı."
Hasta:
-"Peki daha kötü haber nedir?"
Doktor:
-"24 saattir size ulaşmaya çalışıyorum."

Gen teknolojisi..

Dünya Genetik Projeleri Yarışması yapılıyormuş. Dünyanın dört bir yanından genetik profesörlerinin katıldığı yarışmada önce Fransız profesörün çalışması incelenmiş. Jüri başkanı Fransız'a çalışmasının ne olduğunu sormuş.
-"Ben inek genleri ile tavuk genlerini birleştirdim. Ortaya çıkan hayvanın eti kırmızı et kadar lezzetli, beyaz et kadar sağlıklı oldu" demiş.
Jüri üyeleri Fransız profesörü tebrik edip diğer genetik bilimcilerin çalışmalarına bakmak üzere yollarına devam etmişler.
Sıra Türkiye'den katılan profesöre geldiğinde jüri başkanı:
-"Sizin çalışmanız nedir?" diye sormuş. Türk profesör anlatmış:
-"Karpuz genleri ile hamam böcegi genlerini birleştirdim!"
Jüri başkanı şaşkınlıkla sormuş:
-"Bu çalışma ne işe yarar?"
-"Karpuz çekirdeği derdi yok! Karpuzu kesiyosun, çekirdekleri kaçışıyor!"

Gece nöbeti..

Temel taksi durağında gece nöbetçisidir.
Kadının biri çıplak olarak bizim Temel’in taksisine biner.
Temel ikide bir dikiz aynasından kadına bakar... Kadın:
-“Ne bakıyorsun sen hayatında hiç çıplak kadın görmedin mi?” diye çıkışınca Temel boynunu büküp cevap verir:
-“Haçan ondan deyuldur daa.. Parayi neredan çikaracaksun diye bakayrum!”

İmam ve Tanrı..

Bir köyün camisinde, imam cemaate vaaz vermektedir. Ansızın içeri dalan bir köylü, köyü sel basmakta olduğunu haber verir. Bütün cemaat hemen kendilerini dışarı atıp kaçar. Sadece imam, bütün ısrarlara rağmen köyü terk etmeyi reddeder ve Tanrı'nın kendisini koruyacağını söyleyerek camide kalır.
Kısa bir süre sonra sular camiye ulaşır, imam çaresiz minareye çıkar. Sular minarenin ilk katına yükselirken bir tekne imamı kurtarmaya gelir. Ancak dini bütün imam, Tanrı'nın kendisini koruyacağını söyleyerek tekneye binmez. Sular yükselir. İmam ikinci kata çıkmak zorunda kalır. Bir tekne daha gelir, ancak imam yine Tanrı'nın kendisini koruyacağına inancının tam olduğunu söyleyerek tekneye binmez. Sular iyice yükselir. İmam artık minarenin en tepesindedir. Bir helikopter yaklaşır. İçindekiler, durumun kötü olduğunu anlatarak, imama helikoptere gelmesi konusunda ısrar ederler. İmam helikoptere binmeyi de reddeder. Bir süre sonra sular iyice yükselir ve imam boğularak ölür.
Kendisini ahiretin kapısında melekler karşılar.
Melek: 'Hoş geldiniz, buyrun...'
İmam: 'Cennete girmek istediğimden emin değilim..'.
Melek: 'Neden?..'
İmam: 'Tanrı'ya biraz kırgınım...'
Melek: 'Ne oldu ki?..'
İmam: 'Ben hayatımı ibadet ederek geçirdim, insanlara hep iyilik yaptım, günahtan uzak durdum. Yaşadığım köyü sel bastı, herkes kaçtı ama Tanrı'nın beni kurtaracağına inandığımdan ben kaldım. Görüyorsunuz ki şimdi burdayım....'
Tam bu sırada yukarıdan Tanrı'nın sesi duyulur.
'Salağa, iki tekne, bir helikopter gönderdik.. Kurtarmak icin daha ne yapacaktık? Böylesine geri zekâlının benim katımda da yeri yoktur…
 ***
Yukardaki fıkrayı benim milletime uyarlamaya kalkacak olursak, muhtemelen Tanrı o gün geldiğinde bu ülke insanlarına şöyle seslenecektir;
'Ben bu ulusa örnek alsınlar ve onu izlesinler diye Mustafa Kemal'i gönderdim. Musibetlerden kurtuluş yolunu, onun eliyle bunlara göstermeye çalıştım. Ama onlar hâlâ benden medet umuyorlar... Eh ben daha ne yapayım? Her kurtuluş için bir Mustafa Kemal gönderemeyeceğime göre her biri bir Mustafa Kemal olmayı öğrenmeliler...'

Ne dersiniz, o gün bugün mü acaba? Başarabilir miyiz ???

Türk aydını..

Kriz yüzünden işten çıkarılan bir akademisyen ile bir gazeteci yurt dışına çıkmışlar. Bir süre yiyip-içip eğlenmişler. Doğal olarak paraları çabucak tükenmiş. İş aramışlar ve bir çitlikte hayvan pisliklerini ahırdan kürekle kazıyıp çöp römorkuna atma işi bulmuşlar. Bir süre çalışmışlar, başarılı olmuşlar, çiftlik kahyası da onları sevmiş ve hallerine acıyarak onları yumurta paketleme işinde görevlendirmiş.
-"Size daha kolay bir iş vereceğim, bunların irilerini ve iyilerini bu taraftaki kutulara, küçük ve kötülerini bu taraftaki kutuya koyacaksınız" demiş.
Fakat bizimkiler çok yavaş çıkmışlar,
-"Bu iyidir, değildir, küçüktür, büyüktür" tartışmaları ile işleri aksatmışlar. Onları gözleyen kahya yanlarına gelmiş,
-"Siz Türkiye'de ne iş yapıyordunuz?" diye sormuş.
Bizimkiler "Gazeteci" ve "Akademisyen" diye cevaplamışlar. Kahya,
-"Belli belli, sizin Türk aydını olduğunuz belli" demiş.
-"Çok iyi b*k atıyorsunuz ama iyiyle kötüyü ayırt etmeyi bir türlü beceremiyorsunuz!.."

Süt...

Genç bir kadın, aylardır şantiyede olan kocasına aşağıdaki satırları yazar:
Sevgilim,
Biliyorsun, sen şantiyedeyken nur topu gibi bir bebeğimiz oldu. Sütüm yetmediği için, yavrumuzu besleyebilmek amacıyla bir sütanne tuttum. Yalnız, bu sütannenin zenci olmasından dolayı çocuğumuz, emdiği sütün etkisiyle zaman içinde zenciye dönüştü. Haberin olsun dedim. Bu konuda benim bir suçum olduğunu düşünmezsin umarım. Öptüm.
Biricik eşin
*
Kadının kocası da bunun üzerine annesine bir mektup yazar:
Sevgili anneciğim,
Karım bana gönderdiği son mektupta, sütü yetersiz olduğu için bir sütanne tuıtmak zorunda kaldığını, o sütannenin zenci olduğunu ve bu yüzden bebeğimizin renginin de zamanla koyulaştığını yazıyor. Bundan eşimi sorumlu tutamayız, tabii ki.
Selam ve sevgilerimle..
Oğlun
*
Annesi ise oğluna şöyle bir cevap yazar:
Sevgili oğlum,
Aslına bakarsan, sen doğduğunda benim sütüm de yetersiz kalmıştı. Ama biz fakir olduğumuzdan dolayı, sütanne tutamayıp onun yerine seni inek sütüyle beslemek zorunda kalmıştık. Bu durumda takdir edersin ki, senin safkan bir öküz olmanın sorumlusu ben değilim.
Seni seven annen

Yarışma...

Bütün dünyada gizli servisler arasında bir yarışma düzenlenmiş. Ülkelerin gizli servisleri yarışma günü tarif edildiği gibi çok büyük bir ormanlık alanın kıyısında toplanmışlar. Jüri açıklamasını yapmış:
-“Şu gördüğünüz tavşanı ormana salıcaz. 1 Saat sonra peşinden gidip en kısa sürede tavşanı geri getiren grup büyük ödülü alıcak” demişler.
Ve Tavşanı ormana salmışlar. 1 saat sonra Amerika’dan CIA ormana dalmış. 1 gün, 5 gün, 15 gün, 1 ay derken 40 gün sonra tavşanla geri gelmişler...
Tavşan tekrar ormana salınmış ve 1 saat sonra bu sefer Mossad peşinden ormana dalmış. 1 gün, 5 gün, 15 gün derken 30 gün sonra ellerinde tavşanla geri dönmüşler. Herkes bunları CIA'i geçtikleri için tebrik etmiş...
Sonra Tavşan bir kez daha salınmış ormana, 1 saat sonra da bu sefer KGB dalmış ormana ve 15 gün sonra ellerinde tavşanla geri gelmişler... Tabii herkes şok!! 15 günde geri gelmeleri inanılmaz bir süreymiş. Herkes bunlara birinci gözüyle bakarken sıra bizim MİT e gelmiş...
Tavşan salınmış ve 1 saat sonra bizim MİT dalmış ormana... Aradan 4-5 saat geçmişken uzaktan bir toz bulutu görülmüş. Herkes ne olduğunu anlamak için bakarken bizim MİT çileri görmüşler. Filin birini hortumundan çekiştire çekiştire getirip hakem masasının önüne atmışlar.
Fil berbat durumda tabii. Üstünde sigara yanıkları çeşitli bölgelerinde elektrik yanıkları, kafa göz yarılmış vs…
Herkes ne olduğunu anlamak için birbirine bakarken hakemlerden birisi:
-“Olum biz size Tavşanı getirin demiştik ama bu fil” diyecek olmuş. Ama daha sözünü yarılamadan fil kafayı kaldırmış ve şu cümleyi yapıştırmış:
-“şerefsizim ben tavşanım abi...”

7 Mart 2012 Çarşamba

Tecavüz...

Temel Fadime'ye tecavüzden yargılanmaktadır. Fadime, köşesinde öyle başını eğmiş, sessiz sedasız oturmaktadır.
Savcı bütün hiddeti ile iddianameyi okumakta, yüklendikçe yüklenmektedir Temel'e;
-"Bu ırz düşmanını, bu namussuz insanı toplumda barındırmayalım. Atalım içeriye yıllarca süründürelim. Yazık şu zavallı kadıncağıza, bakın ne kadar da masum. Utanmaz adama en ağır cezayı verin hâkim bey"
Hakim döner Temel'e;
-"Ne diyorsun bu duruma?"der.
Temel, savcının bu kadar yüklenmesinden, bağırıp çağırmasından şaşkın bir halde cevap verir:
-"Penum anliyamaduğum haçim bey, ben ha bu kariya mi, yoksa ha bu savcuya mi tecavuz ettum?"

6 Mart 2012 Salı

At yarışı..

Temel ile Dursun bir gün sinemaya giderler. Filmde bir at yarışı sahnesi vardır.
Temel Dursun'a sorar:
-İddiaya var misun? Ben derim ki birinci at kazanur.
Dursun:
-Tamam ula… ben de ikinci ata oynayrum.
İddiayı Temel kazanır ve Dursun'un 50 lirasını alır.
Ertesi gün Temel Dursun'u arar:
-Dün seyrettiğimuz film vardı ya, haçan ben onu daha önce görmişidum, vicdanum rahat etmedi, ondan aradum.
Dursun:
-Ben de seyrettum.
Temel:
-ula o zaman niye ikinci ata oynadun?
Dursun:
-Belçi sürpriz yapar diye daaa..

5 Mart 2012 Pazartesi

Var mı daha ötesi??


Bir gün ormancının biri dalları nehrin üzerine sarkan ağacın dallarını keserken baltasını suya düşürür. 'Aman tanrım' diye bağırdığında bir peri belirir ve;
-'Ne diye bağırıyorsun?' der.
Ormancı baltasını suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o baltaya ihtiyacı olduğunu söyler.
Peri suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir.
-'Baltan bu muydu?' diye sorar.
Ormancı 'hayır' diye cevaplar.
Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar..
-'Baltan bu muydu?’..
Ormancı yine 'hayır' diye cevaplar.
Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar.
-'baltan bu muydu?'..
Ormancı 'evet' der.
Ormancının dürüstlüğü perinin çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de kendisine verir. Ormancı mutlu bir şekilde evine döner.
*
Bir zaman sonra ormancı eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karısı suya düşer.
Ormancı 'aman tanrım' diye bağırır. peri yine belirir ve sorar.
-'ne diye bağırıyorsun?'
Ormancı;
-'karım suya düştü’ der.
Peri suya dalar ve jennifer lopez le birlikte geri döner.
-'Senin karın bu mu?' diye sorar..
Ormancı 'evet' der.
Peri sinirlenir. 'yalan söylüyorsun. Gerçek bu değil' der.
Ormancı;
-“Özür dilerim peri, ortada bir yanlış anlaşılma söz konusu. Eğer Jennifer Lopez için hayır deseydim bu sefer Catherine Zeta-Jones ile geri dönecektin, ona da hayır deseydim karımla dönecek ve her üçünü de bana verecektin. Ben fakir bir adamım ve üç kadının sorumluluğunu taşıyabilecek durumda değilim. Jennifer Lopez’e evet dememin sebebi budur.”

Bu hikâyeden alınacak ders:
Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa bunun iyi ve saygın bir nedeni vardır ve bu başkalarının yararı içindir.
[Erkekler kendileri için bir şey istiyorlarsa namerttirler:/)]

Emekli nasıl vakit geçirir??

Genç yaşta emekli olan bir albay sürekli evde oturmaktan sıkılınca bakkalına gitmiş.
"Sana ayda 200 lira para vereyim, bunun karşılığında her gün seni denetleyeyim" teklifinde bulunmuş.
Bakkal hem para kazanacak hem de kendisine uyarılarda bulunacak deneyimli bir albayın yardımını alacak. Teklifi hemen kabul etmiş.
Emekli albay, her sabah 08:00'den akşam mesai sonuna kadar bakkal dükkanını denetlemeye başlamış. Bakkal bir süre sonra denetimle baş edemeyecek hale gelmiş.
Albayım, al 200 lirayı biz bu işten vazgeçelim" diyerek anlaşmayı bozmuş.
Emekli albay, manav, kasap, kırtasiyeci tüm esnafa aynı teklifi yapmış ancak bir süre sonra hepsi denetimden sıkılarak anlaşmayı bozmuş. Son olarak gittiği manifaturacı ile çok güzel anlaşma sağlamış ve emekli albay aylar süren denetim işini manifaturacıda keyifle sürdürmüş. Manifaturacı albayın her isteğini "Baş üstüne" diyerek yerine getirmiş.
Üç-beş ay sonra albay "Yav arkadaş, bütün mahalle esnafı denetimden sıkıldı. Seninle gayet iyi çalışıyoruz. Bu başarımızın sana göre sırrı ne?" diye sormuş. Manifaturacı hazır ola geçerek soruyu yanıtlamış.
"Albayım, ben de emekli başçavuşum."

ELEMENT: KADIN


Sembolü: WO

Atom ağırlığı: 53,6 kg olarak kabul edilmiştir ancak 40 kg.dan 200kg.a kadar değişik çeşitleri bulunmaktadır.

Bulunduğu yerler: Gezegendeki tüm kırsal ve kentsel alanlarda bulunur.

Fiziksel özellikleri
1- Yüzeyi renkli film tabakasıyla kaplıdır.
2- Değişik sıcaklıklarda kaynar.
3- Bilinen bir sebep olmaksızın donar.
4- Özel ilgi gördüğünde erir.
5- Yanlış kullanımlarda ısırır.
6- İşlenmemişinden sıradan maden filizine kadar pek çok halde bulunur.
7- Doğru noktalara basınç uygulandığında ürün verir.
8- Standard ölçüleri varsa da kolay bulunmaz.
9- Çekici özelliği nedeniyle fazla yaklaşılmaması önerilir.

Kimyasal özellikleri
1- Altın, gümüş, platin ve diğer kıymetli madenlerle yakın akrabalığı vardır.
2- Büyük miktarlardaki pahalı maddeleri ve değerli taşları absorbe edebilir.
3- Belli bir sebebe bağlı olmaksızın patlayabilir.
4- Sebepsiz yere çıkıp gidebilir.
5- Likitlerde çözünürlüğü yoktur fakat alkolle doyurulduğunda aktivitesi büyük oranda artar.
6- Dünyada bilinen en büyük servet indirgeyicidir.
7- Özellikle kapalı alanlarda bir arada tutulmaları tehlikelidir. Çok sayıda bir arada olmaları merkezi sinir sistemini etkiler.

Genel kullanım alanları
1- Genelde süs olarak.
2- Üretimde
3- Belli dozda kullanılması halinde rahatlamada büyük yardımcı özelliği vardır.
4- Çok etkili temizleyici özelliği vardır.

Testler
1- Saf numunesi doğal halde bulunabilirse rengi parlak pembeye döner.
2- Daha iyi bir numunesiyle kıyaslandığında rengi yeşile döner.
3- Kulağa zarar verdiği tespit edilmiştir.

Potansiyel tehlikeleri
1- Tecrübesiz ellerde çok tehlikelidir.
2- Birden fazlasıyla ilgilenmek yasal olarak engellenmiştir ancak değişik mekanlarda ve birbirleriyle direkt temas etmelerini engellemek koşuluyla bu yapılabilir.
3- Ayni mekanda, uzun süre bir arada olmak, çeşitli sakıncalar oluşturmaktadır.
4- Bağımlılık yapabilir ve tedavisi yoktur.

Düz mantık..

Temel TRT1 de bir yarışmaya katılır ve kazanır. Kendisine bir kitap hediye edilir. Kitabın adı da "düz mantık" tır. Temel hediyeyi alırken sorar;
-Bu kitapta ne yazıyor?
-Okuyunca öğrenirsin...-Ben onunla uğraşamam, anlat bakayım sen bana.
-Okey, bak şimdi; senin evinde akvaryum var mı mesela?
-Evet var...
-O zaman içinde su da vardır?
-Evet var...
-İçinde su varsa balık da vardır....
-Evet var...
-Balık varsa hayvanları da seviyorsundur sen?
-Evet....
-Hayvanları seviyorsan insanları da seversin her halde?
-Evet...
-O zaman senin sevgilin de vardır?
-Evet var.
-Yaşlı görünüyorsun o zaman sen evlisindir?
-Evet.
-E karın olduğuna göre de, homoseksüel değilsindir?
-Evet.
-Bak gördün mü?...
Temel çok etkilenir. Kitabı alır koltuğunun altına eve doğru giderken Dursun'u görür. Dursun sorar;
-Temel o ne?
-Düz mantık kitabı!
-Nasıl bir şey anlat bakiiim.
-Bak şimdi; sizin evde akvaryum var mı?
-Yook!
-O zaman sen ib**sin....

Pısırık kocalar..

3 pısırık koca barda içip cesaretlendikten sonra kendilerine hayatı bezdiren karılarına nasıl kafa tutacaklarına, onların altında ezilmeyeceklerine dair söz vermişler, ertesi hafta da aynı barda toplanıp birbirlerine neler yaptıklarını anlatmaya başlamışlar…
Biri;
-“Divanda sigara içerken izmariti halıya düşürdüm, seninki ‘Bari evi de yaksaydın..’ dedi, çaktım kibriti, gidin bakın evin hala dumanı tütüyor..” demiş heyecanla...
-“Arabayı tamir ederken elimden anahtar düşüp çamurluğu çizdi, karım ‘Dikkat etsene be..’ dedi, arabayı bütün bir gece ince ince onun gözlerine bakarak jiletle çizip durdum..” diye atılmış ikincisi.
-“Geçin beyler geçin..” demiş üçüncü adam;
-“Evde oturmuş porno seyrederken birden karım içeri girmez mi? Olayı fark edince ‘Çabuk kes şunu..!’ diye bağırdı, bakın.. bakın.. Hiç bu kadar yakından görmüş müydünüz?..”

4 Mart 2012 Pazar

Kocaya Not...

Sevgili Kocacığım;
Uzun yurt dışı seyahatinden dönmeden önce senin Bentley’inle yaptığım minik bir kazayı öğrenmeni istedim. Bende en ufak bir sıyrık yok merak etme. Evin önüne geldiğim anda fren yerine maalesef gaza basmışım, garaj kapımız ortadan eğildi, içerideki Ferrari’nin önü de parçalandı tabii.. Çok üzgünüm, altın kalbinin yardımıyla beni affedeceğini biliyorum..
Sana Bentley’in, Ferrari’nin, Garaj kapısının fotoğraflarını gönderiyorum.

Karın…

Not: Kız arkadaşın telefonla seni aradı.

Benz..

İşadamı Casino’da bakmaya kıyılamayacak güzellikte şarap rengi kadife tuvalet giyen son derece şık bir kız görmüş,
-“İsminiz?..” diye sormuş müthiş heyecanlanarak,
-“Benz..” diye cevap vermiş kız buğulu bir ses tonuyla,
-“Hahahaa.. harika bir isim..” demiş adam titremesini bastırmaya çalışarak,
-“Mercedes Benz ile bir yakınlık var mı?..” Kız,
-“ Evet efendim..” demiş gülümseyerek,
-“Fiyatlarımız neredeyse aynı..!”

Sapık cinayet

30. katta çalışan inşaat işçisi ustabaşından aşağıdaki tuvalete gidebilmek için izin istemiş,
-“Ohoooo” demiş ustabaşı,
-“Şimdi 30 kat in, sonra tekrar çık en az 1 saat kaybederiz. Sen iyisi mi çık şu putrelin ucuna, ben diğer ucuna basıp dengeleyeyim seni, yap oradan aşağı...”
Ön uçta bizim işçi, arka uçta onu dengeleyen ustabaşı putrelin üzerindeyken birden bir sıvacı ustası bir şey sormak için onlara seslenmiş. denge görevini anlık unutan ustabaşı sıvacıya doğru dönünce tabii bizim işçi uçmuş aşağıya..
Kaza sonrası olay yerine gelen savcı durumu soruştururken 12. Kattaki görgü şahidi bir işçi,
-“Savcı bey sanırım bu olay üst katlardaki sapık ilişkiler zinciri nedeniyle oluşmuş bir cinayet” demiş,
-“Çok net olarak gördüm ve duydum. Arkadaş aşağıya doğru uçarken pantolonunu sıyırmıştı, bir de düşerken ‘Ulan buraya gelsene şerefsiz, beni bu vaziyette bırakıp da şimdi kime gidiyorsun?..’ diye de bağırıyordu efendim..!”

Ameliyat

Yaşlı adam ameliyat olacakmış. Ameliyatı cerrah olan damadının yapması için ısrar etmiş. Çok daha uzman olan doktorlar olduğu halde, bu ısrarının nedenini soranlara,
-“Onun bu ameliyatı çok iyi yapmasını sağlayacak formülü biliyorum” diyormuş.
Ameliyat günü gelmiş ve ameliyathaneye giderken damadı yanına çağırıp şöyle demiş:
-“Oğlum, zor olduğunu biliyorum. Bana bir şey olursa kayınvaliden içinde sakın üzülme. Zaten gelmeden onunla konuştuk. Eğer bana bir şey olursa, eşyalarını alıp sizin yanınıza yerleşecek. Seninle ve kızıyla daha mutlu olur. O nedenle rahat ol...”

3 Mart 2012 Cumartesi

Bülbül..

Rahmetli bestekârlardan biri biryandan beste yaparken diğer taraftan üç-beş kuruş kazanmak için bazı zengin çocuklarına musiki dersi verirmiş.
Öğrencilerden biri bir gün,
- ''Hocam, sabahları aç karnına çiğ yumurta içmenin sesime çok faydası varmış. Ben bir haftadır bunu yapıyorum. Sesimdeki değişikliği fark ettiniz mi?'' diye sormuş.
Bestekar;
- ''Oğlum, demiş.. İç... Hiçbir zararı yoktur!''
Bir süre sonra oğlan,
- ''Hocam, annem de çiğ yumurta sayesinde sesimin çok güzelleştiğini söyledi. Siz de farkındasınız, elbette..''
Bestekâr çaresiz... Karga sesli oğlanı atsa olmayacak, ekmek parası...
-''Oğlum.. demiş. Yumurtanın zararı yoktur... içebilirsin...''
Bir süre sonra oğlan yine aynı konuya girince, dayanamamış bestekar...
-''Ulan, eşek oğlu eşek... demiş. Yumurtada keramet olsaydı, tavuk g*tü bülbül gibi öterdi!''

Matematik..

Hıristiyan ülkelerden birinde yaşayan çocuk hep matematikten sıfır almaktadır. Ailesi de çocuğu bir faydası olur diye onu Katolik kilisesine gönderir. Bundan sonra çocuk hep matematik dersi dâhil tüm derslerden hep pekiyi almaya başlar. Bunun üzerine ailesi çocuğa sorar:
- Ne değişti?
Çocuk cevap verir:
- Artı işaretine çivilerle çakılmış adamı görünce durumun ciddiyetini anladım!