31 Ekim 2010 Pazar

BEKTAŞİ VE HAMAMBÖCEĞİ



Baba erenlerden biri, bir gün hamama gitmiş. Güzelce yıkanmış, temizlenmiş, göbek taşına uzanıp keyif çatmaya başlamış.
Derken, gözü hamamın içinde dolaşan, milletin ayakları altında ezilen hamam böceklerine takılmış. Bektaşi ister istemez düşünmüş ve içinden Allah'a seslenmiş:
- Yüce Allah'ım !?.. Hikmetinden sual olunmaz, lakin ne diye şu hamam böceklerini yarattın? Zavallı hayvanlar, hepsi de kara kuru çirkin, hiçbir işe yaramaz. Bir de böyle hamam köşelerinde, ordan oraya koştururlar, çile çekerler, ayaklar altında ezilirler...
Bektaşi biraz daha fikredip hamam sefasını tamamlamış ve evine dönmüş. Aradan haftalar geçmiş. Bir gün baba erenlerin kaba etinde bir kaşınma başlamış. Ama ne kaşınma! Önce tatlı tatlı kaşınırken, Bektaşi artık dayanamaz olmuş. Kaşındıkça kaşınmış, kaba etleri yara bere içinde kalmış. Durum adeta bir işkenceye dönüşmüş. Erenler artık sırtüstü yatamaz, oturamaz olmuş. Tanıdığı ne kadar doktor varsa hepsine kaba etlerini göstermiş, bir çare bulamamışlar. Bektaşi canı acıya acıya kaba etlerini ovalıyor, resmen şakır şakır kan akıyormuş. Sonunda, “al canımı ya Allah” diye dualar etmiş. Arkadaşları baba erenlere, şifalı otlar kullanarak her hastalığı iyileştiren bir kocakarıyı tavsiye etmişler. Erenler, çaresiz, kadını çağırmış, cildi yara olan kaba etini ona da göstermiş.
Kadın, Bektaşiye:
- Derhal birini hamama gönder. Bulabildiği kadar hamam böceği toplasın, demiş.
Söylediğini yapmışlar. Şifacı kadın getirilen böcekleri bir tokaçla güzelce ezmiş. İçine çeşitli otlar katmış, macun kıvamında bir merhem hazırlamış, Bektaşi'nin kaba etlerine sürmüş. Bu merhemi iki hafta boyunca düzenli kullanırsanız hiçbir şeyiniz kalmaz demiş ve gitmiş.
Hakikaten birkaç hafta sonra Bektaşi tamamen iyileşmiş. İyileştikten sonra Bektaşi bir iş gereği deniz yolculuğuna çıkmış. Gemi güzel güzel ilerlerken birden fırtına kopmuş. Dev gibi dalgalar gemiyi sanki bir fındık kabuğu gibi ordan oraya savurmaya başlamış. Kaptan duruma bakmış, yolcuları çağırmış ve onlara seslenmiş:
- Bu fırtınaya dayanamayız. İşimiz Allah'a kaldı! Herkes dua etsin, belki yüce Allah halimize acır, fırtınayı uzaklaştırır.
Bunun üzerine yolcular bildikleri bütün duaları okumuşlar. Kimisi adaklar adıyor, kimisi eğer kurtulursa yüzlerce fakiri doyuracağını falan söylüyormuş. İçlerinde sadece baba erenler diğer yolculara aldırmadan piposunu yakmış, fırtınayı seyrediyormuş.
Bunu gören kaptan, Bektaşi'yi azarlamış:
- Bre zındık, herkes dualar ediyor, sen niye bize katılmıyorsun?
Baba erenle cevabı yapıştırmış:
- Bak, kaptan efendi, ben Cenab-ı Allah'ın işine sadece bir defa karıştım, aylarca kıçımın üstüne oturamadım..! Bundan sonra asla O’nun işine karışmam. Gemi onun, ister batıııırır, ister çıkarır...

Hiç yorum yok: