Baba erenlerden biri, bir gün hamama gitmiş.
Güzelce yıkanmış, temizlenmiş, göbek taşına uzanıp keyif çatmaya başlamış.
Derken, gözü hamamın içinde dolaşan, milletin
ayakları altında ezilen hamam böceklerine takılmış. Bektaşi ister istemez
düşünmüş ve içinden Allah'a seslenmiş:
- Yüce Allah'ım !?.. Hikmetinden sual
olunmaz, lakin ne diye şu hamam böceklerini yarattın? Zavallı hayvanlar, hepsi
de kara kuru çirkin, hiçbir işe yaramaz. Bir de böyle hamam köşelerinde, ordan
oraya koştururlar, çile çekerler, ayaklar altında ezilirler...
Bektaşi biraz daha fikredip hamam sefasını
tamamlamış ve evine dönmüş. Aradan haftalar geçmiş. Bir gün baba erenlerin kaba
etinde bir kaşınma başlamış. Ama ne kaşınma! Önce tatlı tatlı kaşınırken,
Bektaşi artık dayanamaz olmuş. Kaşındıkça kaşınmış, kaba etleri yara bere
içinde kalmış. Durum adeta bir işkenceye dönüşmüş. Erenler artık sırtüstü
yatamaz, oturamaz olmuş. Tanıdığı ne kadar doktor varsa hepsine kaba etlerini
göstermiş, bir çare bulamamışlar. Bektaşi canı acıya acıya kaba etlerini
ovalıyor, resmen şakır şakır kan akıyormuş. Sonunda, “al canımı ya Allah” diye
dualar etmiş. Arkadaşları baba erenlere, şifalı otlar kullanarak her hastalığı
iyileştiren bir kocakarıyı tavsiye etmişler. Erenler, çaresiz, kadını çağırmış,
cildi yara olan kaba etini ona da göstermiş.
Kadın, Bektaşiye:
- Derhal birini hamama gönder. Bulabildiği
kadar hamam böceği toplasın, demiş.
Söylediğini yapmışlar. Şifacı kadın getirilen
böcekleri bir tokaçla güzelce ezmiş. İçine çeşitli otlar katmış, macun kıvamında
bir merhem hazırlamış, Bektaşi'nin kaba etlerine sürmüş. Bu merhemi iki hafta
boyunca düzenli kullanırsanız hiçbir şeyiniz kalmaz demiş ve gitmiş.
Hakikaten birkaç hafta sonra Bektaşi tamamen
iyileşmiş. İyileştikten sonra Bektaşi bir iş gereği deniz yolculuğuna çıkmış.
Gemi güzel güzel ilerlerken birden fırtına kopmuş. Dev gibi dalgalar gemiyi
sanki bir fındık kabuğu gibi ordan oraya savurmaya başlamış. Kaptan duruma bakmış,
yolcuları çağırmış ve onlara seslenmiş:
- Bu fırtınaya dayanamayız. İşimiz Allah'a
kaldı! Herkes dua etsin, belki yüce Allah halimize acır, fırtınayı
uzaklaştırır.
Bunun üzerine yolcular bildikleri bütün
duaları okumuşlar. Kimisi adaklar adıyor, kimisi eğer kurtulursa yüzlerce
fakiri doyuracağını falan söylüyormuş. İçlerinde sadece baba erenler diğer
yolculara aldırmadan piposunu yakmış, fırtınayı seyrediyormuş.
Bunu gören kaptan, Bektaşi'yi azarlamış:
- Bre zındık, herkes dualar ediyor, sen niye
bize katılmıyorsun?
Baba erenle cevabı yapıştırmış:
- Bak, kaptan efendi, ben Cenab-ı Allah'ın
işine sadece bir defa karıştım, aylarca kıçımın üstüne oturamadım..! Bundan
sonra asla O’nun işine karışmam. Gemi onun, ister batıııırır, ister çıkarır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder