29 Kasım 2010 Pazartesi

Pantolon

Türk Hava Yollarının İstanbul-Wien seferini yapan uçakta inişe doğru pilot anons eder:
-'Sayın yolcularımız 25 dakika sonra Viyana havalimanına iniş yapacağız, hava parçalı-bulutlu 15 dereceee ........AMAN ALLAHIM!.... ......... ' !....!!!
Ve anons o anda kesilir. Ortalık çalkalanır. Bütün yolcular panik halindedir.
Bir kaç dakika sonra, ki bu yolcular için sanki yıllar kadar uzun sürmüştür;
Pilot:
-'Sayın yolcularımız, kusura bakmayın sizleri korkuttum ama hostes yanlışlıkla üstüme bir fincan sıcak kahve döktü, canım çok yandı, pantolonumun ön kısmını bir görseniz!'
Arka sıralarda oturan bir yolcu bağırarak:
-'O da birşey mi, sen bizim pantolonların arka kısmını bir görsen'

Hayat Tecrübesi

Bir diyetisyen, huzur evinde büyük bir kalabalığa konferans vermektedir:
-'Midemize indirdiğimiz her şey bizleri her an öldürebilecek kadar tehlikelidir. Kırmızı et kanser yapar, gazlı içecekler midemizin dokusunu tahriş eder, sebzeler öldürücü bakteriler barındırabilir, Çin yemekleri karbonhidrat yüklüdür. Ayrıca hiçbirimiz içme suyunun barındırabileceği mikropların uzun vadedeki etkilerinin farkında bile değiliz. Fakat bir yiyecek vardır ki içlerinde en tehlikelisidir. Hepimiz onu mutlaka yemişizdir ya da yemek zorunda kalabiliriz. İçinizden birisi en ciddi rahatsızlıkları yaratacak ve uzun yıllar bizlere acı verebilecek bu gıdayı tahmin edebilir mi ?
Ön sıralardan hayli yaşlı bir ihtiyar ayağa kalkar ve titrek sesiyle cevap verir...
-'Düğün pastası...'

27 Kasım 2010 Cumartesi

Karın öldü stop..

Adam köyde bir kızla evlenmiş. Aradan 2 ay geçmiş adamın Almanya'ya işçi olarak gitmek için başvurusu kabul edilmiş. Bavulunu toplayıp çiçeği burnunda karısıyla vedalaşıp düşmüş Almanya yollarına. 7-8 ay sonra bir telgraf gelmiş bizim adama:

"Karın öldü stop... Hemen gel stop... Cenazeye yetiş stop..."

Adam telgrafı alır almaz uçağa atlamış ve memleketine gitmiş. Eve geldiğinde bir bakmış ki karısı yerde üstü örtülü herkes ağlıyor. Hemen eğilmiş örtüyü açmış:

- Ah ben senin o gül yanaklarına doyamadım. Demiş yanaklarını öpmüş karısının.

- Ah ben senin kiraz dudaklarına doyamadım. Demiş dudaklarına yumulmuş.

- Ah ben senin memelerine doyamadım. Demiş memelerine yumulmuş.

Böyle böyle derken herkesin içinde karısını halletmiş. Ama işte ozaman olan olmuş ve kadın dirilmiş. Herkes korku ve şaşkınlık içinde kalakalmış.

Neyse herkes kendine gelmiş, adamla kadın evlerinde Baş başa kalmışlar. Üzüntü sevinç korku şaşkınlık hepsi bir arada. Adam birkaç hafta sonra Almanya'ya geri dönmüş. Aradan 3-4 ay geçmeden bir telgraf daha gelmiş.

"Karın öldü stop.. Gelmene gerek yok stop.. Bütün köy bir aydır uğraşıyoruz stop.."

26 Kasım 2010 Cuma

Patron..

Uçakta hostes, papaza sormuş :
- Viski, cin, şarap... Ne emredersiniz?
- Kaç metrede uçuyoruz kızım?
- On bin metredeyiz peder!
- O halde sen bana su getir kızım, patrona çok yakınız, ayıp olur!

Siyanürlü Karpuz..

Bir karpuz tarlası olan çiftçi; her akşam tarlasına çocukların dadandığını ve birkaç karpuzun eksildiğini fark etti. Bir süre düşündükten sonra, tarlaya bir uyarı levhası koymaya karar verdi:

'Dikkat! Karpuzlardan birine siyanür enjekte edildi!'

Ertesi akşam çiftçi karpuz yiyemeden kaçan çocukları keyifle izledi. Bir hafta sonra, çiftçi tarlasında geziyordu. Karpuzlarını denetleyerek eksik olmadığının düşünürken gözü kendi levhasının yanına konan bir levhaya ilişti:

'Şimdi o karpuzlardan iki tane var!'

Seyahat

Genç bir kadın sol gözü mosmor bir halde evine gelmiş.

- aman Allah'ım kim yaptı bunu kızım?

- kocam.

- peki ama o Londra da değil miydi?

- bende öyle zannediyordum anne.

25 Kasım 2010 Perşembe

cennet...

Adam Cennetin kapısına gelir. Kapıdaki Melek sorar:

-"Din?"

-"Hristiyan" der adam.

Melek elindeki listeye bakar ve:

-"28 numaralı oda," der.

-"Yalnız 8 numaranın önünden geçerken sessiz ol."

Bir başka adam gelir.

-"Din?"

-"Budist"

-"18 numara. Yalnız 8 numaranın önünden geçerken sessiz ol."

Bir adam daha gelir.

-"Din?"

-"Musevi"

-"11 numaraya git. Yalnız 8 numaranın önünden geçerken sessiz ol."

Adam bu ikazın üzerine:

-"Farklı dinler için farklı odaların bulunmasını anlıyorum, Ama neden 8 numaranın önünden sessizce geçecek mişim?" diye sorar.

-"8 numarada Müslüman var." der Melek.

"Müslümanlar kendilerinden başkası buraya gelemiyor zannediyorlar…”

Ölüm döşeğinde..

Kayserilinin biri ölüm döşeğindedir:
Kayserili: Sevgili karıcım burada mısın?
Eşi: Evet hayatım buradayım.
Kayserili: Sevgili oğlum Mehmet burada mısın?
Mehmet: Evet babacım buradayım.
Kayserili: Oğlum Ahmet ya sen burada mısın?
Ahmet: Evet ben de buradayım.
Kayserili: Güzel kızım sende burada mısın?
Kızı: Evet buradayım babacım.
Kayserili: Allah hepinizin belasını versin. Dükkanda kim duruyor o zaman?

İyilik...

Avukatın biri ölür ve öte tarafa geçer. Cennetin kapısında sorgu meleği avukatın günahlarını dinlemeye başlar:

1 Çevreyi kirleten büyük bir şirketi, suçlu olduklarını bildiğim halde savundum ve beraat ettirdim.

2 Bir seri cinayet katilini, yüksek ücret ödediği için savundum ve idamdan kurtardım.

3 Bir çok müşteriden fahiş fiyat aldım.

4 Parası olmayan kadınları savunmak için onlara sex teklif ettim.

……

Ve liste uzadikça uzaar gider.

Melek "bitti mi?" diye sorunca da avukat telaşla atılır.

-"Evet, yalnız bir dakika! bu arada yaptığım iyilikler ne olacak?"

Bunun üzerine Melek bir süre düşünür;

-"hımm..dur bakalım. Bir tarihte dilencinin birine yüzbinlira vermissin"

Avukat sevinir, “evet,evet”

-"hımm..." der melek "Bir başka tarihte de boyacı çocuğa ikiyüzbinlira bahşiş vermişsin..."

Avukat yüzünde büyük bir sırıtmayla cevap verir.

-“evet, tabii ki…”

Melek yanında duran yardımcısına döner ve şöyle söyler…

-"Bu Pezevenge üçyüzbin lirasını verin ve derhal cehenneme atın!..."

İsim..

Kızılderili kabilesinin liderinin küçük oğlu babasına çekinerek sorar.

-“Neden bizim isimlerimiz beyazların isimleri gibi değil?”
Reis:
-“Bizim isimlerimizin birer hikayesi vardır. Bu bir gelenektir" der.
Oğlan:
-“Nasıl yani?” Der.
Reis:
-“Sana bir kaç tane örnek vereyim” diyerek açıklamaya başlar.
-"Mesela ben doğduğumda çadırımızın etrafında vahşi bir puma dolaşıyormuş benim adımı vahşi puma koymuşlar. Ağabeyin doğduğu anda gök gürledi adını gök gürültüsü koyduk. Ablan doğduğunda ay dolunaydaydı. Adını dolunay koyduk. Kardeşin doğduğunda gökkuşağı çıkmıştı. Adını gökkuşağı koyduk. Anladın mı şimdi patlak prezervatif"

24 Kasım 2010 Çarşamba

Lokum..

Hava yağmurlu ve soğuktu. Köşede araba bekleyen rahibeyi görünce durdu, kapıyı açtı
"-Atlayın! dedi sizi manastıra kadar bırakırım!"
Araba sıcacık, kadın ise muhteşemdi. Rahibenin gözleri önce ayakkabılarına takıldı. Rugan stiletto'lar pırıl pırıldı!
-Ne güzel, diye mırıldandı..yani....ayakkabılarınız...çokk..güzel!
-Ah evet! dedi kadın...Prada, 700€!
Rahibe afallamış, kadına baktı.
-700 € ?? Ayakkabının fiyatı mı... Bir ayakkabıya bunca para verilir mi??
-Yok canım, dedi kadın. Ben değil, dostum aldı bunları, hediye!
Rahibe bu sefer kadını incelemeye başladı. Gerçekten çok şıktı!
-Elbiseniz de güzelmiş... diye mırıldandı...
-Teşekkürler canım, o Chanel, tam 4000€ eder...
Rahibenin yüreği hopladı..
-4000 € ??? bir elbiseye bu parayı mı verdiniz?
-Yok şekerim, bir gecelik macera yaşamıştım bir işadamıyla, ondan hediye!!
Yolculuk sona eriyordu. Manastıra yanaştı araba, rahibe inerken arabaya bakakaldı.
-Güzel di mi, dedi direksyondaki kadın. Bu da 165.000 €!
-N......nnasıl.....nasıl y..y..yani.....
-Hah hah ha....şu haline bak!! Şekerim, dur, heyecanlanma.... ben verirmiyim o parayı? İki gece
önce şehrin ileri gelenlerinden dört kişiyle grup seks yapmıştık... Tabii ki onlar aldı!!!

Rahibe afallamış vaziyette manastıra attı kendini, geceye kadar da kendine gelemedi! Son dualar
da okunup el ayak çekildikten sonra, odasında yatmaya hazırlanıyordu ki, kapı "tık" landı....
Fısıltıyla sordu rahibe:
-Kim o??
-Benim, rahip Ernesto!
-S.tir git ordan Ernesto! Sı.mışım sana da, lokumlarına da!!!!!

21 Kasım 2010 Pazar

Ateş..

İki akbaba sakin sakin uçarlarken yanlarından korkunç gürültü ve hızla bir savaş uçağı geçmiş..

İkisinin de tüyleri uçuşmuş, uçağın süratinden kendi eksenlerinde dönmüşler, tekrar dengeye geldiklerinde birisi;

“Yuh be! Eloğlundaki şu sürate bak, bir de bize bak!” demiş.

“Sen ne bakıyorsun ona oğlum!” demiş Öteki..

“Senin de arkanda üç tane delik olsa üçünden de ateş çıksa ne biçim gidersin kim bilir!..”

Mercedes..

Adam şehrin kırmızı fenerli sokağında gördüğü muhteşem güzellikteki kıza hayran olmuş,

-“Adınız?..” demiş heyecandan titreyerek,

-“Benz..” diye cevap vermiş incecik fıstık..

-“İlginç” demiş adam olaya biraz espri katmak için de eklemiş

-“Mercedes Benz’le bir yakınlık var mı?..” diye gülerek.

-“Evet” demiş kız göz süzerek,

-“Fiyatlarımız birbirine çok yakın.”

Dua..

Horoz, önünde naz yapmak için kaçan, sıra nihayet kendisine geldi diye, dünden razı tavuğu kovalarken çiftçinin karısı elinde yem torbasıyla çıkagelmiş. Horozun tavuğu kovaladığı istikametin tam aksine bir avuç mısır tanesi atmış. Horoz, anında tavuğun peşini bırakıp mısır tanelerine doğru uçmuş.. Kenardan olanları seyreden bir köy delikanlısı;

-“Tanrım..” demiş, “Ne olur beni böyle bir tercihe mecbur edecek kadar aç bırakma!..”

Ovalama...

Tahta gibi dümdüz göğüslü kadın kendine uygun bir sütyen bulamayıp sinirinden patlayacak vaziyete gelince bluzunun ön düğmelerini koparırcasına açmış. Tezgâhtar delikanlıya;

-“Bunlar için bana ne verebilirsiniz?” diye sormuş.

-“Bayan..” demiş tezgahtar genç dikkatle iki kahverengi lekeyi inceledikten sonra,

-“Vim’le ovarak çıkartmayı bir deneseniz!”

İlk kar..

Yılın ilk karı yağdığı gün yan villada oturan komşusu kapıyı yumruklayarak çalmış.

Kapıyı açtığında komşusu;

-“Kapımın önündeki kara oğlunuz çişiyle adını yazmış” demiş sinir içinde.

-“Ne var bunda?.. Her erkek çocuk bunu mutlaka yapar” demiş adam,

Komşusu sinirle konuşmaya çalışmış..

-“Tamam da..” demiş dişlerini sıkarak, “El yazısı kızımın!..”

Kiralık Katil..

Adam kiralık katil tutup karısını öldürtmek istemiş.

-“Tamam, Hallederiz.” demiş katil..

Adam sormuş;

-“Anlaştık, ama nasıl öldüreceksin, bilmem lazım.”

Kiralık katil;

-“Sol memesinin tam altına tek kurşun atacağım.. Tık!..” demiş.

-“Yok, yok, olmaz..” diyerek ayağa fırlamış adam

-“Ben onun ölmesini istiyorum.. Şimdi kurşun sol dizi parçalayacak seke seke gezecek ortalıkta!..”

Seksi öldürmek..

Lise arkadaşı iki kız, yıllar sonra karşılaşmışlar..

Bir Nostalji.. Bir sohbet.. derken;

-"Geçenlerde evlendim" demiş, birisi ..

-"Nasıl geçiyor" demiş, öteki..

-"Evlilik seksi öldürüyor" demiş, birincisi..

-"Evleneli beş ay oldu, Ahmet benimle bir defa bile sevişmedi.."

-"Ne duruyorsun o zaman, boşasana herifi" demiş, arkadaşı..

-"Nasıl boşayayım yahu" demiş, evli olan..

-"Ahmet kocam değil ki.."

19 Kasım 2010 Cuma

Kıskanmak..

Adamın başka bir hapishaneden bu hapishaneye nakledilişinin üzerinden 3-5 ay geçmişti...
Koğuşun kıdemli mahkumlarından birisine yaklaşıp sordu:
-"Bu hapishanenin 100 metre ilerisinde ne var?.."
Adam "Genelev" diye yanıtladı...
-"Ama hiç umutlanma tahliye olmadan gidemezsin."
-"Şey" dedi yeni mahkûm,
-"Ben ondan sormadım. Bak, karım mektubunda ne yazmış?.."
Koğuşun kıdemlisi mektubu okudu:
"Yeni nakledildiğin bu hapishanenin yüz metre yakınında çalışıyorum! Parası iyi! Hem üstelik burada sadece kadınlar çalışıyor. Kıskanman da gereksiz yani!.."

16 Kasım 2010 Salı

Suç Kimde?

Büyük bir şirketin üst düzey yöneticilerinden biri bir gün New York üzerinde balonla dolaşmaya çıkar. Aksilik bu ya, pusulasını aşağıya düşürür ve kaybolur.
İnmek için uygun bir yer ararken bir gökdelenin tepesinde sigara içen bir adam görür ve alçalır.
- Pardon. Ben neredeyim acaba? diye sorar.
- Yerden 1000 feet yükseklikte bir balonun içindesin. der adam.
Yönetici sinirlenir:
- Sen mühendissin değil mi? diye sorar.
- Evet. der adam. Nereden bildin?
- Çünkü başım belada ve sana bir soru soruyorum. Verdiğin cevap %100 doğru fakat hiç bir işime yaramıyor.
- Sen de yöneticisin değil mi?
- Evet sen nereden bildin?
- Çünkü yerden 1000 feet yükseklikte bir balonun içinde kaybolmuşsun. Pusulan yok, berbat durumdasın. Ve bu şimdi benim suçum oldu.

Kedi yavruları..

Evinin önünde içinde yeni doğmuş kedi yavruları olan bir kutuyla oturan küçük bir kız, onları isteyenlere vermek için de BEDAVA KEDİ YAVRULARI ilanını yazar…
Kızın önünde siyah iki araba durur ve öndekinden bir adam iner;
"Merhaba güzel kız, benim adım Arınç, bu kutuda ne var?" der.
Küçük kız da "Kedi yavruları" diye cevap verir.
Arınç, "bunların yaşı kaç?" diye sorar.
Küçük kız "Daha çok küçükler, gözleri bile açılmadı" der.
"Peki bunlar ne cins kediler?" diye sorar Arınç.
Küçük kız gülümseyerek, "AKP'li" der.
Arınç kulaklarına inanamaz. Hemen Patronu Recep efendiyi arar durumu anlatır. Bu ele geçmeyecek bir seçim propaganda imkanıdır.
Hemen gerekli medyaya haber verilir.
İki gün sonra küçük kızın sepetinin önünde bir kaç tane TV yayın aracı durur. Kameralar hazır olunca Tayyip efendi arabasından inip Küçük kızın yanına gelir ve;
"Günaydın güzel kız. Bu arkadaşlara yavruların ne cins olduklarını söyler misin?" der.
"Tabi efendim," der Küçük kız… "Bunlar CHP'li"
Arınç ve Tayyip efendi çok şaşırırlar…
"Fakat sen daha geçen gün bunların AKP'li olduklarını söylememiş miydin?" diye sorarlar.
Küçük kız gülerek;
"Evet doğru. Fakat bu gün onların gözleri açıldı"

12 Kasım 2010 Cuma

Patent

Temel genetik okumuş, tarım alanında kendi üretimini yapmaya başlamış.
Bir süre sonra işi ilerletmiş iyice ve ürettiği meyve, sebzenin patentini almak için patent bürosuna gitmiş. İçeri girmiş, patentcinin masasına bi armut çıkarıp koymuş, başıyla işaret etmiş;
"ha pen bunun patentinu alacağum"demiş.
Patentci "bu ne be demiş, armutun patenti mi olur."
Temel "ısır bak" demiş.
Patentci bir ısırmış, aman allahım, armut kiraz tadında, "vaay demiş süper",
basmış damgayı vermiş kiraz tadında armutun patentini Temel'e.
Aradan 2 ay geçmiş, bu sefer Temel elinde bir portakalla gelmiş,
Yine aynı hikaye.
Patentci yine sormuş "bu ne tadında" diye. O da "ısır" demiş, herif bir ısırmış, çilek tadında portakal. "Oooooo süper."
Almış onun da patentini,
Temel böyle 2- 3 ayda bir gelip karpuz tadında erik, elma tadında muz,muz tadında ayva filan gibi bir sürü patent almış.
Aradan uzun bir zaman geçmiş. Patentci de merak içinde Temel nerede diye.
Temel bir gün elinde bir bal kabağıyla çıkıp gelmiş, gözlerinin içi gülerek, Kabağı patentcinin masasına koymuş, patentci heyecanla ve sırıtarak sormuş,
"Bu ne tadında?"
Dursun eğilip fısıldamış, "Bu vajina tadında."
Patentcinin gözleri parlamış, "dur şunun tadına bakayım" demiş , hart diye ısırmış kabağı. Ama o da ne ? dönmüş Dursuna bağırmış, "ulan bu b.k tadında bee!"
"Haaa," demiş Dursun,
"çevir öbür tarafını, sen yanlış tarafı ısırdun."

Cv..

Bilgi ve deneyimine güvenen bir adam, bir firmaya gitmiş ve iş başvurusunda bulunmuş. Sekreter şahısdan iş başvuru formunu doldurmasını istemiş. Her zaman ki gibi ad, soyad, yaş, tecrübeler v.s. doldurulmuş. Formun "eklemek istedikleriniz" kısmına,
1-5000 YTL maaş isterim
2-Lojman isterim,
3-Şirkete ait özel araba isterim,
4-İş seyahatlerini uçakla yaparım,
5-Sadece kendime ait sekreter isterim yazmış.
Patron onu 15 dakika sonra kabul etmiş. Formu okumuş ve "Tecrübeleriniz mükemmel, fakat bize uygun değilsiniz" demiş.
Adam şaşırmış ve niye diye sormuş.
İşveren;
1-Herşeyden önce, biz çalışanlarımızı 5000 YTL ile değil 10.000 YTL ile işe başlatıyoruz.
2-Biz çalışanlarımıza lojman değil, Havuzlu villa tahsis ediyoruz,
3-Şirkete ait araba tabi ki veriyoruz ama özel şoförünüzle birlikte,
4-İş seyahatleriniz için şirketimizin özel helikopteri ile hava meydanına götürüp, oradan uçağa binmenizi sağlıyoruz,
5-Sekreter veriyoruz ama bu genelde yetmiyor, sekreterinize bir sekreter daha veriyoruz.

İşbaşvurusunda bulunan adam, "Siz herhalde şaka yapıyorsunuz" demiş.
İşveren, "Ama önce siz başlattınız!"

8 Kasım 2010 Pazartesi

PROFESÖR…

İdealist bir profesör köy, köy gezip araştırmalar yapmaktadır.

Doğuda bir köye gider. Kar, tipi, kente dönmenin imkanı yok...

Köyde bir sağlık ocağı var, sağlık ocağında bir ebe hemşire...

-Hocam sakın yola çıkmayın, tipide kaybolursunuz. Benim lojmanda birlikte kalabiliriz bu gece. der...

Başka da çaresi yoktur profesörün... Giderler ebe hanımın evine, ev dediğin tek gözlü bir oda, oda da tek bir yatak...

-Birlikte yatabiliriz hocam der ebe hanım...

Kabul etmek zorundadır profesör...

Pijamalarını giyer, sırtını döner ebe hanıma uyur...

Sabah erken kalkıp bahçeye çıkar... Oyalanır tavuklarla, horozlarla...

Birazdan ebe hanım da uyanır, o da bahçeye çıkar...

Günaydınlaşırlar, hal hatır vs...

Profesör sorar ebe hanıma...

-Bakıyorum da 6 horozunuz var, 1 tek tavuğunuz. Tam tersi olması lazım değil mi?

Ebe hanım biraz da kızgın bir yüzle…

-Ya hocam… Siz bakmayın onların horoz gibi durduklarına, onlardan biri horoz gibi horoz, diğerleri profesör...

6 Kasım 2010 Cumartesi

nereden bulur bilmem


ABD Başkanı, İngiltere Başbakanı ve Türkiye Başbakanı bir gün bir toplantıda bir araya gelmişler.

Tabii, 3 lider bir arada olur da, sormaz mı gazeteciler? Önce ABD başkanına sormuşlar:

- ABD´de bir memur ne kadar parayla geçinir? Siz kaç para veriyorsunuz?

Başkan cevap vermiş:

- Valla ben memura en az 2000 dolar veririm. 1000 doları ile geçinirler. Geri kalan 1000 doları ne yaparlar, nerede harcarlar, hiç sormam.

Gazeteciler aynı soruyu İngiltere başbakanına da sormuşlar. O da cevap vermiş:

- Ben, memuruma ortalama 3000 sterlin veririm. Geçinmesi için 2000 sterlin yeterli. Artan 1000 sterlini ne yapar, nerede harcarlar, sormam, beni hiç ilgilendirmez.

Her ikisinden bu cevapları alan gazeteciler, aynı soruyu bizim başbakana da sormuşlar.

- Valla, demiş bizimki, Türkiye´de bir memurun geçinebilmesi için en az 1.000 lira lazım. Ama ben taş çatlasın 400 lira veriyorum. Geri kalan 600 lirayı nereden bulurlar, nasıl geçinirler hiç sormam

5 Kasım 2010 Cuma

Dokuz adımda pazarlama..

Bir profesör, yüksek lisans öğrencilerine pazarlama kavramlarını anlatıyor...
1. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına giderek "Çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. Bu, doğrudan pazarlamadır.
2. Bir grup arkadaşınızla katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Arkadaşlarınızdan biri kızın yanına gitti ve sizi işaret ederek kıza "O çok zengin. Evlen onunla!" dedi. Bu, reklamdır.
3. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına gidip telefon numarasını aldınız. Ertesi gün arayıp "Çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. Bu, tele-pazarlamadır.
4. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Kalkıp kravatınızı düzelttiniz, ona doğru yürüyüp içkisini tazelediniz, arabanın kapısını açtınız, çantasını düşürünce eğilip aldınız, küçük bir gezinti teklif ettiniz ve sonra "Bu arada ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?" dediniz. Bu, halkla ilişkilerdir.
5. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanınıza geldi ve "Duyduğuma göre çok zenginmişsiniz. Benimle evlenir misiniz?" dedi. Bu, marka bilinirliğidir.
6. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp "Ben çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. Suratınıza okkalı bir tokat yapıştırdı. Bu, müşteri geri-bildirimidir.
7. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp "Ben çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. O da sizi kocasıyla tanıştırdı. Bu, arz-talep uyuşmazlığıdır.
8. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaştınız, ama siz bir şeyler söyleyemeden önce biri gelip ona "Ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?" dedi ve kız onunla gitti. Bu, sizin pazar payınıza göz koyan rekabettir.
9. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp "Ben çok zenginim, evlen benimle!" diyecekken karınız geldi. Bu, yeni pazarlara girememektir.

Alkol muayenesi

Temel bir gece yarısı iyice kafayı bulmuş, Boğaz sefasından evine dönerken Bebek’te trafik ekipleri tarafından alkol kontrolüne yakalanmış. Araç kuyruğunda sırasının gelmesini beklemeye başlamış. “Uyy, ula yeduk boki, ne halt edeceğuz şimdi daa!” diye düşünürken kafasındaki kırkıncı tilki kuyruğunu sallayınca “Uyy, buldum daa!” diye bağırmış.
Motoru durdurup inmiş arabadan, arka koltuğa geçip iyice kurulmuş koltuğa...
Öndeki araçlar gitmiş ve sıra Temel’e gelmiş.
Trafik polisi yaklaşmış, direksiyonda kimseyi göremeyince arka koltukta oturan Temel’e;
-“Beyefendi, şoförünüz nerede? Aracınızı ilerletin”
diye seslenince Temel, şaşkın ve üzgün bir ifade ile cevap vermiş:
-“Haçan memur bey, ben de şaşkınum daa! Siz bizi alkol kontrolü kuyruğuna soktinuz ya, işte şu penum şoforum pirakup kaçtı. Demek alkollüymüş hergele daa! Şaştum kaldum valla”
Trafik polisi şaşırmış:
-“O zaman siz geçin direksiyona, aracınız yolu tıkıyor.”
Temel hemen itiraz etmiş:
-“Katiyen olmaz zira ben alkollüyüm, ha bu halimle araç kullanmak akluma bile celmez daa!”
Araç kuyruğunun çok uzadığını fark eden polis başının belasından kurtulmak için:
-“Ziyanı yok Beyefendi, yavaş ve dikkatle sürerek evinize gidebilirsiniz” diyerek Temel’i gönderirken dayanamayıp seslenmiş:
-“Hadi uğurlar olsun, bu sefer paçayı kurtardın ama bir dahaki sefere elime düşersen seni ta memleketine kadar yürütürüm!”

4 Kasım 2010 Perşembe

Büyükanne ve Dedenin evindeki telesekreter..

Günaydın ... şu anda evde değiliz, lütfen mesajınızı bip sesinden sonra bırakınız.

biiiiiiiiyyyp.

Eğer çocuklarımızdan biri iseniz, "1" e basınız. Daha sonra 1 ila 5 arasında dünyaya geliş sırasına göre kim olduğunuzu belirtiniz.

Eğer çocuklarla kalmamızı istiyorsanız "2"ye basınız

Eğer arabayı ödünç almak istiyorsanuz "3" e basınız

Bizlerden yıkama ve ütü yapmamızı istiyorsanız "4"e basınız

Çocuklarınızın bu gece bizde kalmasını istiyorsanız "5"e basınız

Okuldan torunlarımızı almamızı istiyorsanız "6"ya basınız

Pazar günü için yemek hazırlamamızı istiyorsanız, yada eve servis edilmesini tercih ediyorsanız "7"ye basınız

Bize yemeğe gelmek istiyorsanız "8"e basınız

Sorun para ise "9"a basınız

Bizi yemeğe davet edecekseniz, yada, bizi tiyatroya götürmeyi arzu ediyorsanız, hemen konuşmaya başlayın,,,

DİNLİYORUZ...!!!!

3 Kasım 2010 Çarşamba

Tüp geçit...

Süveyş kanalının altından tüp geçit yapmak üzere açılan ihaleye Türkiye'den de Temel'in Karadeniz İnşaat Şti.katılmıştır...
Teklif zarfları açılır.
İngiliz Müteahhit;
- 'Kanalın iki yakasından aynı anda tünel açmaya başlayacak ve tam ortada birleşeceğiz. Ancak birleşim noktasında 5o cm.seviye farkı olur.' der, teklifinde..
Fransız müteahhit;
-"'Biz de kanalın iki yanından aynı anda tünel inşaatına başlar ortada birleşiriz. Ancak,5o cm.sağa sola kayma olur' der..
Karadeniz İnşaat'ın zarfı açılır. Müteahhit Temel der ki:
-"Tünellere iki taraftan aynu anda başlaruz. Tam orta yerde pirleştuk, pirleştuk... Yoksa iki tane tüp geçidiniz olur!"

2 Kasım 2010 Salı

Saatleri geri alınacak

Dursun, saatlerin geri alınacağını duyunca, evdeki saatleri toplayıp Saatçi Temel'e gider:

- Ula Temel, saatler geri alınacakmış.
Biz de evdeki saatleri senden satın aldığımız için sana getirdik. Bunları geri alacaksun da.

Temel kendinden emin bir şekilde:

- Öyle yağma yok.
Ben de duydum ama, sadece 1 saat geri alınacakmış. 1 tanesini alırım, diğerlerini almam.

Gelin adayı..

Delikanlı evlenmek için kimi getirse, bir türlü annesini razı edemiyormuş...
Yakın bir arkadaşı Bak sana benden bir tavsiye demiş;
-Öyle bir kız bulacaksın ki aynen annene benzesin. Göreceksin annen ona bayılacak...
Delikanlı hayli araştırdıktan sonra öyle bir kız bulmuş...
Görünüşü, konuşması, giyimi, hatta yemek yapması aynı annesi...
Telefonda bunu arkadaşına anlatmış,
-Eee... Vaziyet iyi o zaman demiş arkadaşı...
"Yok" demiş delikanlı sıkıntılı bir halde;
-Babam kızdan nefret ediyor...

1 Kasım 2010 Pazartesi

TAHSİLAT...

Ufak tefek yaşlı bir kadın iki plastik torba taşıyarak caddede yürüyormuş.
Torbalardan biri delinmiş ve 20 dolarlıklar uçuşmaya başlamış.
Polisin biri kadını durdurup;
-"Hanımefendi torbadan paralarınız dökülüyor." demiş.
-"Kahretsin!" demiş kadın. "Uyardığınız için sağolun. Ben şimdi dönüp toplarım onları."
-"Bir durun bakalım! O kadar para nereden geliyor? Çaldınız mı yoksa?"
-"Yok canım!" demiş kadın.
-"Benim bahçe stadyum parkına bakıyor. Orada arada sırada araçlarda parti veriyorlar. O partilerden çıkan adamlar çoğunlukla benim çiçek tarhlarımı tuvalet olarak kullanıyor. Ben de elektrikli kesiciyle çalıların arkasında bekliyorum.
Onlar işlerini görmeye hazırlandığı anda benim kesiciyi çalıştırıp ''Ya 20 dolar verirsin ya da senin ki uçar gider!' diyorum."
-"Vay be!" demiş polis gülerek. "İyi fikirmiş. Peki öbür torbada ne var?"
Yaşlı hanım cevap vermiş;
-"Eee... hepsi ödemiyor tabii.

Otobüs

Şehirler arası otobüslerden birinde genç bir adam elinde telefon konuşmaktadır.
- aloo, aloo, abi ben kamil koc istanbul-ankara otobüsünden arıyorum. kaptan molada içkiyi fazla kaçırdı herhalde, uyuyor şimdi.
- evlat sakin ol, muavin orda mı?

- hayır, otobüste değil, tanrım ona ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok!

- tamam evlat, hiç korkma, sizi kurtaracağız. şimdi şoförü yavaşça koltuktan yana çek, sen oturacaksın onun yerine.

- ama onu yana çekersem düşer, kendinde değil!

- düşsün pezevenk! oraya senin oturman lazım.

- tamam, oturdum. şimdi ne yapmalıyım?

- direksiyonu tut, ne çok sıkı ne çok gevşek.

- tuttum. çok eğlenceli görünüyor ehu...

- evlat, ciddi ol, 40 yolcunun hayatı senin elinde. şimdi; önündeki panelde bir çokgösterge var değil mi? tam
ortadaki büyük olana bak, ne yazıyor orda?
- Bismillahirrahmanirrahim.

- hayır göstergenin üstündeki yazıya değil göstergeye bak! Hız göstergesine bak, kaçla gittiğinizi görebiliyor musun?

- sıfır.

- nasıl sıfır? dikkatli bak.

- sıfır, gerçekten sıfır. ölecek miyiz?

- otobüs duruyor mu gidiyor mu bunu söyle bana seni kuş beyinli!

- duruyooor

- kalk s..tir git eşşoğlueşşek! bize de panik yaptırdın. Şoför uyanınca devam edersiniz...