29 Aralık 2010 Çarşamba

İbrikçi...

Adamın biri yabancı olduğu bir kasabada dolaşırken beşeri ihtiyaçtan dolayı fena halde sıkışmıştır.

Oraya-buraya seyirtir, tuvalet arar, bulamaz.

Sonra aklına gelir. Burası bir müslüman kenti ve her caminin müştemilatında mutlaka bir umumi tuvalet olması gerekir.

Gözlerini havaya çevirir ve bir minare görür. O yana doğru seğirtir ve tuvaleti bulur.

Boş iki kabin... kapılarında birer su ibriği ve bir sandalyenin üstüne adeta tünemiş vaziyette çubuğunu tüttüren bir tuvaletçi görür. İbriklerden birini kaptığı gibi kabinlerden birine dalar. İbrikçi arkasından var gücüyle bağırır.

- Bırak o ibriği, ötekini al...

Adamın tartışacak hali yoktur. Bırakır aldığı ibriği, ötekini alır ve içeri girer…

Ooohhhh...

Rahatlamıştır.

Taharetlenir, dışarı çıkar, ellerini yıkar, parasını da verdikten sonra ibrikçiye sorar...

- Yahu arkadaş içeride merak ettim, düşündüm. Bu ibriği değil de ötekini alsaydım ne olurdu?

İbrikçi mağrur bir ifadeyle çubuğundan iki nefes daha çeker; sandalyesinde horoz gibi iyice kabarır ve soruyu yanıtlar...

- BIRAK!... BİZİM DE BU KADAR FORSUMUZ OLSUN...


* * *

Bazı insanlara yetki verilir; bazıları da yetkiyi kendileri ararlar ve üstlenirler.

Bazı insanlar hayatta zorla ya da hasbelkader aldıkları yetkiyi böyle kullanırlar.

Onun için bu tiplere aldırış etmeyeceksiniz ve üzülmeyeceksiniz…

Gün gelir o ibrikçi gider... yenisi gelir...

Hiç yorum yok: