7 Nisan 2012 Cumartesi

Kaynanalık bir sanattır..

Mehmet ile Handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadırlar. Bir gün Handan ve Mehmet, Mehmet' in annesini yemeğe davet ederler. Mehmet’in annesi, evi şöyle bir dolaşıp inceler. Ve akşam yemeği süresince Handan'ı uzun uzun süzer ve aslında Handan'ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu, acaba aralarında ev arkadaşlığından daha ileri bir boyutta bir ilişkinin mevcut olup olmadığını merak eder.
Mehmet aklını okumuşçasına annesine der ki:
- Ne düşündüğünü biliyorum, ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız, ötesi yok.
Akşam yemeğinden sonra Mehmet’in annesi evine döner. Aradan bir iki gün sonra, Handan der ki:
- Mehmet, annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kâsesini bulamıyorum.
Mehmet yanıtlar:
- Annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir arayayım. Ve telefon açar:
- Anneciğim, gümüş çorba kasesini sen aldın demiyorum, ama almadın da demiyorum. Fakat konu şu ki; Sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kâsesi kayıp.
Annesi Mehmet’e şöyle cevap verir:
- Sevgili oğlum, Handan'la yatıyorsun demiyorum, ama yatmıyorsun da demiyorum.
Fakat konu şu ki; Handan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba kâsesini çoktan bulmuş olurdu.

Hiç yorum yok: