24 Haziran 2016 Cuma

Nakavt...

Cumartesi gecesi için, adam pazartesiden hazırlık yapmaya başladı...
"Aman hanım, dışarı gitme organizasyonu falan yapma, Eve de kimseyi çağırma..." diye sıkı sıkı tembihledi...
Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonluğu maçı yayınlanacaktı televizyonda.
Adam da boksa deli oluyordu... O sabah karısına son tembihleri yaptı...
"Güzel bir çilingir sofrası da kur televizyonun başına...
Tekirdağ rakımı da hazır et..Şöyle bir keyif yapalım.."
Akşam maç başlarken, karısı her şeyi hazırlamıştı.
Gong çaldı, maç başladı...
Adam rakısına uzanıp bir yudum almıştı ki, "Gümmm" bir yumruk...
Kırmızı şortlu boksör ağaç gibi devrildi.. "Bir… iki... Üç… ... Sekiz... Dokuz… On... Nakavt..."
Adam elinde kadeh kala kaldı…
"Yuh be... Bir hafta bekle... Bunca hazırlan... Bunca heveslen… Yarım dakika bile sürmesin..."
Elindeki örgüsünü ören kadın mırıldandı...
-"Simdi ne hissettiğimi anladın mı?"

Allah'ın kulu..

Bektaşi Babası İstanbul'da gezinirken, padişahın sarayı olduğunu zannettiği görkemli bir binanın yakınından geçerken, binanın önünde şatafatlı bir fayton gördü.
Binadan sırmalı elbiseleri olan bir adam çıkınca, kapı önündeki muhafızlar selama durdu. Adam faytona binerken, Bektaşi meraklandı ve muhafızlardan birinin yanına sokularak sordu.
-“Faytona binen padişah mıdır?”
-“Hayır, padişahın bir kuludur” dedi muhafız.
Bektaşi, tepeden tırnağa önce faytondaki adama, sonrada kendi haline baktı… daha sonra ellerini gökyüzüne açarak sitemkar bir şekilde mırıldandı…

-“Tanrım, bir padişahın kuluna bak, bir de senin kuluna!..” 

5 Haziran 2016 Pazar

Soykırım...

Almanya'da bir grup İsrailli turist ülkeyi gezmektedir.
Otobüs dağ başında bozulur. Alman şoför, yardım istemek amacıyla ileride görünen çiftliğe yürür.
Yaşlı Alman çiftçi, odun fırınında ekmek pişirmektedir. Alman şoför;

-“Bir otobüs dolusu Yahudi var. Araba arıza yaptı. Ben bunları dağ başında tek başıma ne yapacağım, yardım et” der.
Alman çiftçi cevap verirken üzüntüyle başını sallar:
-“Valla çok isterdim ama ben yaşlıyım. Fırınım da alsa alsa iki Yahudiyi alır. Yakacak odunum da az, kusura bakma!”

3 Haziran 2016 Cuma

Çok şükür tanrım..

Yaşlı kadın oldukça dini bütün bir insanmış. Her sabah kapısının önüne çıkar ve bağıra bağıra dua edermiş:
'Allah'ım bize verdiklerin için sana şükürler olsun'
Ve ardından her seferinde de yan komşusunun sesi duyulurmuş:
'Tanrı yok kadııın Tanrı yok!!!'
Yaşlı teyze ne kadar sinirlense de yine her sabah dua edermiş, öteki komşu da inadından her seferinde ona öyle bağırırmış... Neyse, bir akşam, komşusu yaşlı teyzeye bir oyun etmeye kalkmış... Markete gidip bir sürü meyve sebze ekmek vs. alıp torbalara doldurmuş, yaşlı teyzenin kapısının önüne bırakmış.
Ertesi sabah teyze kapıyı açıp da yiyecekleri görünce çok şaşırmış ve sevinçle bağırmış:
'Sana şükürler olsun Allah'ım, bu gönderdiğin yiyecekler için sana şükürler olsun!!!'
Ve ağacın arkasından onu seyreden komşusu seslenmiş:
'Tanrı yok kadııın Tanrı yok!!! O yiyecekleri ben aldııııım!!!'
Yaşlı teyze hiç istifini bozmamış:

'Yüce Allah'ım sana ne kadar şükretsem azdır!!!! Hem bu yiyecekleri göndermişsin hem de parasını şeytana ödetmişsin!!!'

Bıçak..

Eşraftan birisi bir gün, Trabzon'a gitmiş, bir meyhanede oranın yerlisi bir adamla kafa demlemeye başlamışlar. Bir ara, Karadenizlinin belinde kabzası havalı, elde oyulmuş bıçağını görmesin mi?.
-Bıçağına bayıldım, demiş adama masaya bir 50 lik banknot basarak, aldım gitti!???
-Pen piçaumi vermem!!! demiş Karadenizli....
-Al, sana 100 o zaman!! diye vurmuş 100 lük banknotu masaya!!
-Vermem! demiş kararlı bir şekilde Karadenizli!
-Oooo amma uzattın ha, demiş bizimki. Bak bu son teklifim! Al sana 300 Tl. daha da param kalmadı!!!
-Haçan sen anlamiymisun, vermeyeceğum dedum piçağumi!!!
Adam takmış bi kere bıçağa!! Çıkarmış bileğindeki Rolex saati..
-Bak arkadaş, bu var ya bu?? hayatında göremeyeceğin kadar para eder!! bak son teklifim, veriyon mu bıçağı???
-Haçan arkadaşum, ne istersen iste, piçagumi isteme penden!!!
-Sen ne kaçırdığının fakında değilsin galiba!! Bak, bu saat, var ya, som altındır, kadranı sedef, düğmesi de yakut!!

-Haydaa, sen penu anlamaysun kaliba!!! vermeyceum daaaa!!! ..Hele bak....diyelum ki aldum saatinu, verdum piçagimuuu ...yarin celdum kahveye haburda bir kahve içeceum...Kalkti pirisu dedu baa "-Ananu belleyeyum!” Ne diyeceum pen ona,”- Altiyi çeyrek geçi???”

Sipariş..

Temel ile İdris'in eline Victoria's Secret'in kataloğu geçmiş.
Bakmışlar her sayfada fıstık gibi kızlar, hepsi birbirinden alımlı, çıldırtıcı iç çamaşırları içinde, yarı çıplak poz vermişler. Üstelik altlarında yazan fiyatları da sudan ucuz, 60 $, 80 $.
Olur mu? Olur, Temel ile İdris 60 $'lık birer tane ısmarlamış ve başlamışlar heyecanla beklemeye.
Aradan bir iki hafta geçmiş, Temel hâlâ internetten sipariş ettiği kızı bekliyor, kız gelmiyor. Yolda İdris'e rastlamış,
- "Yahu İdrusum, paralar boşa mı gitti, nedir? Benimki yok meydanda, seninki geldi mi?" diye sormuş.
İdris'ten cevap:

- "Valla... benimki, geçen gün donunu yolladı… Kendisi de, bugün yarın gelir, herhalde!"

Armut..

Yaşlı çiftçi çok kötü bir yıl geçirmiş.. Ektiği bütün mısırlar perişan olmuş, buğday deseniz öyle, elinde satabileceği tek geçinebilme ümidi armut var. Doldurmuş sepete tutmuş şehrin yolunu..
Karşısına çıkan ilk evin kapısını çalmış, kapıyı tamamen içini gösteren tülden sabahlık giymiş bir sarışın açmış, seksi bir ses tonuyla;
'Evet tatlım..' demiş, 'Senin için ne yapabilirim?..'
Bir an şaşkınlığından kurtulup; 'Satılık çok güzel armutlarım var..' demiş yaşlı çiftçi..
Adamın heyecanlandığını hisseden afet oyununa devam edip sabahlığın üst kısmını açıp;
'Armutların bu kadar güzel mi?..' diye sormuş..
'Ahh.. Evet..' demiş çiftçi inleyerek, 'Gerçekten çok güzeller..'
Sabahlığın kemerini tamamen açıp bütün vücudunu göstermiş,
'Bu kadar iştah açıcı mı armutların?..'
Başlamış yaşlı çiftçi ağlamaya..
'Neden o gözyaşları bir tanem?..'

'Bayan..' demiş çiftçi hıçkırarak, 'Süne zararlısı buğdayı perişan etti, kımıl iti mısırı berbat etti, şimdi de orospunun teki armutları bedava alacak.. Ben ağlamayayım da kimler ağlasın?..'

Vergi Denetçisi..

Vergi İdaresinin genç ve işgüzar müfettişlerinden biri Büyük Paris Sinagogunda denetim yapıyor. Hahambaşına acımasız bir tavırla sorular yöneltiyor:
- Kandil yağları ve mumlardan arta kalanları ne yapıyorsunuz?
- Biriktirip yılda bir kez tedarikçimize gönderiyoruz. O da bize bir paket mum gönderiyor, diye cevaplıyor hahambaşı.
- Peki, baget ekmeklerden kalan artıklar?
- Toplayıp yılda bir kez fırıncımıza gönderiyoruz; o da bize ekstra bir paket baget hediye ediyor.
Müfettiş biraz da alaycı bir tavırla tekrar soruyor:
- Ya sünnet artıkları... Yani kesilen uzuvdan kalan şu deri parçaları... Onları ne yapıyorsunuz?
- Benzer şekilde, diyor hahambaşı, onları da biriktirip Vergi İdaresine gönderiyoruz; Onlar da bize yılda bir kez bir dal..... gönderiyorlar!

1 Haziran 2016 Çarşamba

Kafa kafaya…

Bir trafik kazası ihbarı alan polisler olay yerine gelirler. Kaza yerinde ağızları burunları dağılmış, kafaları yarılmış iki kazazedeyi yerde inleyerek yatarken görürler.

Ancak… Kaza kurbanlarının kullandığı iki arabada da en ufak bir çizik bile yoktur. Polis, kazaya uğrayanlardan birinin yanına yaklaşıp olayın nasıl olduğunu sorar. Yaralı Temel anlatır:

“Hava çok sisli idi. Önümü göremiyordum. Yan camdan başımı çıkartmış, yol çizgilerine bakarak gidiyordum. Meğerse bu salak da karşı taraftan öyle geliyormuş!”