26 Ağustos 2012 Pazar

Goril..


Adamın biri bir sabah kalkar ve evinin çatısında bir goril görür. Ne yapacağını bilmez ve eve girip telefonun başına geçer. Rehberi karıştırırken bir ilan dikkatini çeker. 
“Gorilleriniz itina ile yakalanır!!!”
Adam telefon eder ve goril avcısı yarım saatte gelir. Araç panelvan tipinde bir kamyonettir. İçinden orta yaşlı bir adam ve aptal bakışlı bir bulldog iner. Adam elinde bir beyzbol sopası, bir ip merdiveni ve bir de çifte taşımaktadır. Ev sahibi sorar:
-Nasıl yakalayacaksın onu?
Adam cevaplar:
-Çok basit, önce merdivenle çatıya çıkacağım, beyzbol sopasıyla gorile vurup onu çatıdan düşüreceğim. Köpek özel eğitilmiştir, hemen gorilin bacağını ısırır ve ben inip onu araca kapatana kadar gitmesine izin vermez. Derken adam çifteyi ev sahibine bırakarak yukarı çıkmaya başlar. Ev sahibi:
-Peki ben bu silahla ne yapacağım? diye sorar. Adam:
-Eğer işler ters gider de goril beni çatıdan atarsa, köpeği hemen vur.

Saat..


Akıl hastasının biri saatini hastane bahçesindeki havuza atmış. Bunu gören arkadaşı yanına yanaşmış ve konuşmaya başlamışlar:
-”Niye attın saati havuza?”
-”Nasıl yüzdüğünü görmek için.”
-”Peki, kurdun mu?”
-”Hayır.”
-”Enayi, hiç kurmadan yüzer mi?”

En pahalı papağan..


Adamın biri papağan almak ister. Gittiği dükkandaki papağanları sırayla inceler. 1nci kafeste rengarenk, pırıl pırıl tüyleri olan papağanı beğenir. Etiketinde 5.000 dolar yazılıdır. Dükkan sahibine sorar.
-“Bu kuş niye bu kadar pahalı?” Dükkan sahibi:
-“Bu papağan tam 7 dil biliyor onun için.”
Adam başka bir kafeste bembeyaz şahane bir kuş daha görür. Hem de 10.000 dolarlık. Yine sorar.
-“Bu kuş 7 dile ilaveten anayasayı ezbere okur da ondan” cevabını alır.
Adam bir bakar en köşede ki kafeste, tüyleri dökülmüş ve kararmış yaşlıca bir kuş var. Ama o da ne tam 50.000 dolar.
-“Peki, bu perişan haldeki kuşun ne özelliği var?”
Dükkan sahibi:
-“Vallahi birader, bu kuşun nesi var biz de bilmiyoruz. Ama öteki papağanlar sabahları buna günaydın üstat diyorlar…”

23 Ağustos 2012 Perşembe

Cehennem..


Bir mümin öbür dünyaya gitmiş. Temiz ve günahsız bir adam.
Hemen cennete almışlar. Burası mazbut, sakin bir yer. Bir iki hafta sonra adam sıkılmış.
Meleğe gidip sormuş:
-"Cehennemi ziyaret edebilir miyim?"
Melek:
-"Tabii... Sana hemen bir gidiş-geliş pass hazırlayalım" demiş.
Adam cehenneme gitmiş. Kapıdan girer girmez ağzı bir karış açık kalmış.
Adamın biri rahatça uzanmış, buz gibi birasını içiyor, karşısında televizyon, kucağında da bir kadın.
Adam cennete dönünce Meleğin karşısına çıkmış.
-"Anlayamadım. Hani cehennemdekiler azap çekiyorlardı?"
Melek yanıt vermiş.
-"Bak her şey göründüğü gibi değildir. İşin aslını öğrenmelisin.. Adamın içtiği bira alkolsüz, seyrettiği televizyon Suudi Arabistan televizyonu ve kucağındaki de karısı!!..."

21 Ağustos 2012 Salı

İyilik meleği..


Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa binerken kulağında bir ses :
-Sakın binme, bu uçak düşecek!
Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş. İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış :
-Uçak düştü kurtulan olmadı!
Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı ses kulağında 
-Binme bu trene, raydan çıkacak!
Dönmüş, bakmış yine kimse yok,trene binmemiş, gelmiş eve, sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş.
-Tren Eskişehir'de raydan çıktı şu kadar ölü, şu kadar yaralı...
Allahına şükretmiş, koşup otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses :
-Bu otobüse binme, freni patlayacak!
Dönmüş yine kimse yok! Dayanamamış, bağırmış :
-Sen kimsin yahu?
-Ben senin iyilik meleğinim!
Adam iyice kızmış :
-Ulan ben nikah defterine imza atarken  neredeydin!

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Yumurta...


Ed bir gece eve içkili geldi. Yatakta uyuyan karısının yanına sessizce uzandı ve derin bir uykuya daldı.
Öbür dünyadaki incili kapıların önünde uyandığında Aziz Petrus ona şöyle diyordu:
-"Uykunda öldün sen Ed!!"
Nasıl şaşırdı, nasıl şaşırdı!!..
-Öldüm mü?? Nasıl yani??? Yok canım...olamaz Yaa!!!! daha yapacak çok işim vardı... N'olur beni geri gönderin Aziz Petrus!! dedi..
-Geri? Bu olamaz.. Ancaaak.. geri göndermemin bir tek yolu var, o da tavuk olarak gidersin!!!
Ed manen çökmüştü..yapacağı hiçbir şey olmadığı için, hiç değilse evine en yakın çiftliğe gönderilmeyi rica etti...
Bundan sonra tek bildiği, her tarafının tüylerle kaplı olduğu ve yerden yem gagalamaya çalıştığı...
Horoz yanından geçerken, durakladı... ona şöyle bir bakıp:
-"Hey, yeni gelen tavuk sen misin!?" dedi.."Nasıl geçiyor buradaki ilk günün???"
-"Valla fena diil sanki de...içimde garip bir his var...sanki patlayıvereceğim??"
-"Tabii ki!! Dedi horoz... yumurtlayacaksın!! Ne o??? Bugüne kadar hiç yumurtlamadım deme bana!!!??
-"He valla...dedi Ed.. hiç yumurtlamadım!?"
-"İyi ya, o zaman sal kendini, gevşe... bırak gelsin.. merak etme atla deve bişi diil!!!"
Gerçekten de biraz ıkınıp sıkındıktan, azıcık da zorlandıktan sonra, “Plop!” diye yumurtlayıverdi!! Aman efendim... içini nasıl bir ferahlık, nasıl bir huzur kapladı...
Annelik duygusu böyle miydi yahu???? Hemen az sonrasında, ikinci bir yumurta geldi “Plop!” duygusal olarak doruklardaydı! Anne olmuştu boru mu??? Taam üçüncü yumurtayı yumurtlayacaktı ki, ensesinde bir şaplak patladı ve bir ses:
-Ed! ...Ed! Uyannnn!!! Yatağa sıçıyorsun be salak adam!!

10 Ağustos 2012 Cuma

Dede..


- Dede..?
- Efendim..?
- Sen evlenirken nenemden elektrik aldın mı ?
- Yok bizim zamanımızda elektrik yoktu…
- Nasıl yani?..
- o zamanlar gaz lambası vardı..ben gaza geldim…

Burun...


Küçük afacan elinde bir kutu şekerle parka gitmiş, bir banka oturmuş; etrafa bakınırken şekerleri ardarda ağzına atıyormuş.
Yanındaki bankta oturan yaşlı adam çocuğa bakmış bakmış ve:
-“Evladım..” demiş, “Şeker güzeldir ama çok yemek zararlıdır. Hem dişlerin çürür, hem yüzünde sivilce çıkar, hem de şişmanlarsın…”
Çocuk bunun üzerine adama dönmüş:
-“Benim dedem 107 yaşına kadar yaşadı…”
Adam “Yaa..” demiş.
-“Yani deden de mi çok şeker yerdi?”
-“Hayır, her şeye burnunu sokmazdı!”

Kılıbık..


Aslanla boğa oturmuş içki içiyorlarmış. Sohbetin en güzel anında aslan saatine bakmış:
-“Ooo, saat 11 olmuş, ben gideyim hanım evde bekliyordur” demiş.
Bunun üzerine boğa:
-“Yuh kılıbığa bak!” demiş. “Bir de ormanlar kralıyım diye geçiniyor.”
Aslan acı acı gülümsemiş:
-“Beni evde dişi bir aslan bekliyor, seninki gibi bir inek değil.”

Geri dönüyorum..


Bir gün akıl hastanesinde iki akıl hastası bisiklete biniyormuş. Bir süre sonra birisi durmuş. Bisikletinden inip, lastiklerin havasını indirmeye başlamış. Diğeri:
-“N’apıyosun?” diye sormuş.
Lastiklerin havasını indiren akıl hastası:
-“Bisikletin selesi çok yüksek geldi, onu kendime göre ayarlıyorum.” demiş.
Diğeri bu cevaba çok sinirlenmiş. Hemen kendi bisikletinden inip seleyi ve direksiyonu yerlerinden çıkarmış, sonra da selenin yerine direksiyonu, direksiyonun yerine de seleyi takmaya koyulmuş. Bu sefer öbürü sormuş:
-“Sen n’apıyosun?” diye. Diğeri hemen cevap vermiş:
-“Ben delilerle gezmem, geri dönüyorum!”

Kuyruk..


Adamın biri sabah evden ise giderken ilginç bir cenaze kafilesi fark eder.
En önde yürüyen köpekli bir adam, arkasında bir tabut ve onun 10 metre arkasında bir başka tabut. Bunları takip eden, tek sıra olmuş 200'den fazla adam.
Meraklanır. Kafilenin başındaki köpekli adam hiç kuşku yok ki cenazenin sahibidir. Yanına yaklaşır ve sorar:
Beyefendi, bu üzüntülü gününüzde hatırlatmak istemem ama ölenler neyiniz oluyor? Adam yanıtlar:
- Öndeki karım, arkadaki de kayınvalidem.
- Vah vah, başınız sağ olsun. Nasıl oldu?
- Köpeğim karıma saldırıp öldürmüş. Kayınvalidem de karıma yardıma gelmiş. Köpek onu da öldürmüş.
Adam biraz düşündükten sonra sorar:
- Beyefendi, köpeğinizi ödünç alabilir miyim?
- Sıraya geç!..

Eczacı baba...


Kız erkek arkadaşını arayıp akşam yemeğe davet etmiş. Hem ailesiyle tanıştıracak, hem de ailesi dışarı çıktıktan sonra erkek arkadaşıyla birlikte olacakmış. Delikanlı kız arkadaşının evine gitmeden önce bir eczaneye uğramış.
-"Bana prezervatif verir misiniz?", deyince eczacı da ne yapacağını sormuş. Delikanlı da kız arkadaşının evine gideceğini, kızın ailesi gittikten sonra birlikte olacaklarını söylemiş.
Akşam yemek için masaya oturmuşlar. Malum; yemekten önce dua edilir herkes yemeğe öyle başlar ya… Baba duayı bitirdiği halde delikanlı hala dua etmeye devam ediyormuş… Bunu gören kız delikanlıya,
"Ben senin bu kadar dindar olduğunu bilmiyordum" deyince delikanlı kızı yanıtlamış:
"Ben de senin babanın eczacı olduğunu bilmiyordum!”

Alışkanlık...


Nasa Mars'a adam gönderecekmiş. Sadece bir kişi gidebilecek, giden de geri dönemeyecekmiş. İlk aday olan mühendise bu iş için ne kadar isteyeceğini sormuşlar:
- 1 Milyon Dolar demiş ve eklemiş, kızılhaça bağışlayacağım.
İkinci aday olan doktora da aynı soruyu sormuşlar.
-Doktor: 2 Milyon Dolar demiş. Bir milyonunu aileme bir milyonunu da tıbbi araştırmalara bağışlayacağım.
Üçüncü aday olan Temel aynı soruya 3 Milyon Dolar diye cevap verince yetkililer diğerleri bu kadar az isterken kendisinin neden 3 milyon dolar istediğini sormuşlar. Temel yetkililere doğru eğilmiş, kısık bir sesle:
- 1 milyonunu ben alırım, 1 milyonunu size veririm, mühendisi de Mars'a göndeririz..


4 Ağustos 2012 Cumartesi

Üzüm suyu..


Sultan Abdülmecid bir gün Boğaziçi’nde büyük bir bağın tam ortasındaki köşkünde oturan bir bektaşiyi ziyarete gitmiş. Bektaşi, o gün komşu bağdaki bir arkadaşını ziyarete gittiğinden o dönünceye kadar padişah bağın her tarafını dolaşmış. Bektaşi dönünce karşılıklı konuşmaya başlamışlar.
-“Erenler bağın maşallah çok büyük. Üzümünü ne yapıyorsun?”
-“Müritlerle ve canlarla birlikte yeriz Sultanım.”
-“Buradaki üzüm yemekle biter mi?”
-“Yemediğimizi de sıkıp fıçılara basar, suyunu içeriz!”
-“Peki ama, sıkılmış üzüm şarap olmaz mı?”
-“Vallahi Sultanım, biz üzümü sıkıp fıçılara basarız. Allah ne isterse o olur. Ötesine karışmak bizim haddimize mi?”

3 Ağustos 2012 Cuma

Yanlış ev..


Hizmetçi: Aloo?
Adam: Kızım benim, hanımı çağırıver sen bana
H: Bir dakika efendim..
Aradan bir süre geçtikten sonra;
H: Alo!!
A: Ne oldu kızım, hanım nerede?
H: Ay beyfendi nasıl söylesem, hanımefendi yatak odasında biriyle beraber.
A: Ne, bir adamla mı?
H: Maalesef, beyfendi.
A: Ne?!, hem de benim evimde ha! Bana bak kızım, git benim çalışma odama, aç masamın çekmecesini ordaki tabancayı al, ikisini öldür, emrediyorum sana!
H: Beyfendi, ben nasıl yaparım öyle şeyi?
A: Yaparsın, bak telefonda bekliyorum, yürü haydi
İki el silah sesi duyulur..
H: Alo, beyefendi
A: Ne yaptın kızım?
H: Söylediğiniz gibi silahı aldım, ikisini de öldürdüm efendim. Sonra da silahı havuza attım.
A: Ne havuzu?
H: Bahçedeki yüzme havuzuna beyfendi, nereye olacak?
A: Ulan bizim villada yüzme havuzu yok ki, orası neresi Alooo?

Heykel..


Kadın sevgilisiyle birlikteyken kocasının eve girdiğini duyar.
-“Çabuk! Köşeye geç ve bir heykel gibi davran.”
Adamın her yerine bebek yağı sürer, üzerine de bebe pudrası serper. Ve tembihler..
-“Sakın kımıldama!”
-“Bu nedir Hayatım?” diye sorar kocası kapıdan girer girmez.
-“O mu? Sadece bir heykel. Smith’ler yatak odaları için bir tane almışlardı. O kadar sevdim ki bir tane de ben ısmarladım.
Kimse o andan itibaren heykel hakkında konuşmaz hatta yatağa girene kadar.
Gece saat iki gibi koca kalkar ve mutfağa gider, bir kaç dakika sonra da elinde bir sandviç ve bir bira ile geri döner.
-“Al bakalım, bir şeyler ye.” der.
-“Ben 3 gün boyunca Smith'lerde idiyot gibi dikilirken kimse bana bir bardak su bile vermemişti...”

Düğün Töreni..


Kilisede düğün merasiminin başlamasına çok az zaman var. Damat rahibin yanına yaklaşıp fısıldar:
-"Bakın. Size vereceğim $100 karşılığında evlilik yeminimizde birtakım değişiklikler yapmanızı istiyorum… Hani şu bana soracağınız 'Sonsuza dek seveceğinize, koruyacağınıza, sadık kalacağınıza yemin ediyor musunuz?' kısmı var ya, onu metinden çıkarmanızı istiyorum."
Rahip gülümseyerek başını sallar ve damat rahibin avucuna $100 sıkıştırıp içeri döner.
Ve düğün başlar, herkes yerini alır, gelin ve damat rahibin önünde buluşur ve yeminler okunmaya başlanır.
Sıra damadın yeminine gelince damadın gözleri hain hain parlar ve rahip damada sorar:
-"....... eşinizin daima bir adım gerisinden yürüyeceğinize, her emrini ve dileğini yerine getireceğinize, her sabah kahvaltısını hazırlayıp ayağına kadar götüreceğinize, ve ikiniz de yaşadığınız sürece başka kadınlara yan gözle bile bakmayacağınıza yemin ediyor musunuz...?"
Tabi damadın bu beklenmedik iş karşısında gözleri faltaşı gibi açılır. Sağa sola bakar, bir yutkunur.. ve kısık bir sesle:
-"E..eee.. evet efendim"
Ama tören sona erdikten sonra damat hışımla rahibin karşısına dikilir:
-"Bir anlaşma yaptığımızı sanıyordum!!!!"
Rahip gülümseyerek cevaplar:
-"Ama eşiniz daha iyi para verdi…"

2 Ağustos 2012 Perşembe

Doymayan kuş..


Acayip yakışıklı bir zenci Amerika 'da çok lüks bir otelden içeriye girmiş. Bir elinde Bond çanta, omzunda bir papağan. Resepsiyondan odasına çıkarken akşam yemeği için 100 kişilik yemek servisi istediğini söylemiş. Akşam restoranın kapısından yine elinde Bond çanta, omzunda kuş, tek başına girmiş. Oturmuş yemeğini yerken, papağan masaları dolaşıp geri kalan 99 yemeği birer birer yiyip bitirmiş. Otel personeli toplanmış fal taşı gibi açılmış gözleriyle olayı izlerlerken şef garson dayanamamış,
-“Bu ne iştir..?” diye sormuş. Zenci anlatmaya başlamış:
-“Bir tarihte İstanbul 'a tatile gittim. Kapalıçarşı'da gezerken eski bir lamba buldum, beğendim aldım. Döndüğümde lambayı silip temizlerken içinden bir cin çıktı, '3 dilek hakkın var, dile benden ne dilersen' dedi. İlk dilek olarak, bir çanta param olsun, harcadıkça içi tekrar parayla dolsun istedim, işte bu o çanta, yıllardır harcarım, her açışta yine doludur. İkinci olarak dünyanın en yakışıklı zencisi olayım dedim, işte görüyorsunuz. Eh, bir erkek hem paralı, hem de yakışıklı olursa başka ne ister… doymayan bir kuş isterim’ dedim... yanlış anladı lavuk !!.”

Tren bileti..


Üç bayan ve üç erkeğin iş icabı trenle bir seyahate çıkmaları gerekir. Tren garına giderler. Üç bayan 3 bilet aldığı halde erkekler tek bilet alır. Bayanlar bunun sebebini sorduklarında erkekler;
-“Bekleyin ve görün” derler.
Trene binerler ve tren hareket ettikten bir süre sonra üç erkek kalkıp hep beraber trenin tuvaletine girerler. Biraz sonra kondüktör gelir ve üç bayandan üç bileti alır. Tuvaletin önünden geçerken kapıyı tıklatıp;
-“Bilet lütfen,” der, kapı açılır ve bir el bileti uzatır.
Bayanlar bunu görürler, taktiği kapmışlardır. Dönüş yolculuğu için yine gara giderler. Bayanlar bu sefer tek bilet alırlar. Erkekler ise hiç bilet almaz. Bayanlar yine şaşırıp sebebini sorduklarında Erkekler yine “bekleyip görmelerini” söylerler.
Bir süre sonra yolculuk başlar. Önce bayanlar kalkıp tuvalete girer. Ardından da erkekler karşısındaki tuvalete. Kondüktörün gelmesine yakın bir erkek çıkıp karşı kapıyı tıklar ve;
-“Bilet lütfen,” der, açılan kapıdan bir el bileti uzatır. Bileti alan erkek diğer tuvalete geri girer!..

Kulaklarına İnanmazsın...


Cindy Crawford ve Temel bir gemi kazası neticesinde ıssız bir adaya düşerler. Ne yapsınlar, can sıkıntısından sabah akşam birlikte olurlar. Ancak bir süre sonra Temel durumdan zevk almamaya başlar. Cindy çıldırır. Temel'e ne olduğunu sorar, ne isterse yapabileceğini söyler. Her türlü fanteziyle ve her şeyiyle emrine amade olduğunu, nerede hata yaptıysa düzeltmeye çalışacağını anlatır. Temel inatla Cindy'ye;
-“İstediğim şeyi yapabilmen mümkün değil” der.
Cindy çaresizlik içinde ısrara devam edip, her şeyi göze aldığını söyleyince, Temel en sonunda “Bir denemeye” karar verir.
Önce Cindy'nin saçlarını kısacık keser. Sonra üstünü örtecek biçimde ceketini giydirir. Kestiği saçlardan bıyık yapar. Cindy, ne olduğunu anlamaya çalışırken Temel onu mümkün olduğu kadar erkeğe benzettikten sonra akşam olunca sahile gelmesini söyler. Akşam olur ve Cindy erkek kılığında sahile gelir bakar ki Temel mükellef bir rakı sofrası hazırlamış ve masayı mezelerle doldurmuştur. Temel ve Cindy masaya otururlar ve Temel elini kanka modunda Cind'nin omzuna koyar ve şöyle der:
-"Ula Dursun, bir aydır kiminle sevişeyrum soylesem inanmazsun.."

Karlı Oyun..


New York`tan Los Angeles`e giden uçakta cingöz bir avukat ile sarışın aptal görünüşlü bir hanım yan yana oturmuşlar. Avukat hem hanımla yakınlaşmak hem de hoşca vakit geçirmek için bir oyun teklif etmiş, Kabul görünce de oyunu anlatmış:
-Size bir soru soracağım, cevabı bilemezseniz bana 5 dolar vereceksiniz, sonra siz soracaksınız, bilemezsem ben size 50 dolar vereceğim.
Ve ilk soruyu sormuş:
-Ay ile dünya arasındaki uzaklık ne kadardır?
Kadın tek söz söylemeden çantasından 5 dolar çıkarıp adama uzatmış. Soru sorma sırası sarışına gelmiş.
-Tepeye 3 ayakla tırmanıp 4 ayakla aşağı inen şey nedir?
Adam dakikalarca düşünmüş... Yanıtı bulamamış... Cüzdanından 50 dolar çıkarıp kadına uzatmış. Kadın parayı kibarca alıp çantasına koyarken avukat merakla sormuş:
-Cevap ne?
Kadın tek kelime etmeden çantasını açmış ve 5 dolar çıkarıp adama uzatmış...

Bizi İzlermisiniz??


Yetmişlerinde bir çift ünlü bir doktorun muayenehanesine gelmişler..
-"Doktor; sevişirken bizi izler misiniz?" demişler. Doktor şaşkın şaşkın bakmış.. Demek bir sorunları var. Tıp adamı olarak yardım etmek zorunda..
-"Peki" demiş..
Çift yatağa uzanmış.. Doktor izlemiş ve teşhisini bildirmiş:
-"İkiniz de gayet sağlıklısınız. performansınız fevkalade.. Merak edecek bir şey yok.. Viziteniz 32 dolar. Bu da faturanız.."
Ertesi hafta çift gene gelmiş doktora.. "Sevişirken bizi izle" diye..
Gene izlemiş doktor.. Gene sorun yok. Gene vizite 32 dolar.
Çift  her hafta randevu alıyor, geliyor, sevişiyor, parayı ödüyor, çıkıp gidiyor. Bir türlü birşey bulamayan doktor sonunda dayanamamış..
-"Bana biraz yardımcı olun. Sıkıntınız ne, söyleyin.."
Adam cevap vermiş:
-"Herhangi bir sıkıntımız yok. Bir şey bulmanızı da istemiyoruz. Bu kadın evli.. Onun evine gidemiyoruz. Ben de evliyim.. Benim evime de gidemiyoruz. Hilton geceye 78 dolar istiyor.. Sheraton 82 dolar.. Buraya ise sadece 32 dolar ödüyoruz. Onun 28 dolarını da sigortamız fatura karşılığı 'Doktor muayenehanesinde ziyaret' fonundan geri ödüyor!.."